BÖLÜM YETMİŞ ÜÇ ~ Yakın Zaman

179 10 11
                                    

Herobrine'ın gözünden

Herşey göz acayip kapayıncaya kadar oldu.

Siyah, yıldız şeklinin parlamasıyla yaratıkların hayat bulması bir oldu. Onlar bize ulaşmadan bir bir çırpıda kutunuj yanına koşup, içindekileri almayı başarabilmiştim.

Kutunun içinde olmasını istedikleriminden birinin varlığı, bana fazlasıyla moral verdi.

Bundan sonraki canavardan kaçarken ayağımın takılmasıyla tesadüfen bulduğum, yuvarlak nesnenin üstündeki dailere yerleştirecekletimden sadece bir tanesiydi bu. Geriye altı tane daha kalmıştı.

Tabii ilk önce, şu anda savaşmakta olduğum iki siyah canavarı daha atlatmam gerekiyor.

"Bundan sonra herhangi bir şeye dokunmanı yasaklıyorum sana! "

Diye bağırdım Casper'a. Tam kafamın üstüne inmek üzere olan çatlak, taş kılıca iki elimle ski sıkı turtuğum kendi kılıcımla kıskaç yaparken

Ne var ki şanslı olay oydu. Canavarlar ona da saldırıyordu. Ama çabaları boşunaydı. Saydam vücutlu olmanın artılaından biri de bu.

"En azından onu nasıl kullanacağını biliyorum! "

Canavarın elinden tutarak duvara fırlatmamın sonucu, duvarda aşağıdan yukarı, boykuboyunca bir çatlak oluştu. Atarken kılıcının keskin tarası sağ kolumu çizmişti. Kokumu tuttum.

"Duymayı çok isterim!"

Casper konuşmasına başlamadan önce, düşünmesine yardımcı olacakmıl gibi elini çenesinin altına koydu ve votka atmaya başladı. Benim halim ise...  Eh, bende bana doğru biri sağdan diğeri soldan gelen iki canavarın arasından birkaç santim ileri ışınlanarak kaçtım. Onlara'da şiddetli bir baş ağrısına neden oldum. İkisi birden yere yığıldığında, birkaç saniyelikte olsa soluklanmak için zaman buldum. Duvara yaslanıp derin nefesler alıp verirken Casper'ı dinliyordum.

"Bulduğun halka şeklinin üstünde yedi yuvarlak var. Bir tanesini bir odada, sandığın içinde bulduk. O zaman... "

Kısa zamanda toparlandım ve vücudumu dikleştirdim.

Casper'ın yarım kalan sözlerini tamamladım.

"O zaman diğerleri de aynı şekilde başka odalarda olmalı"

Casper gülerek baş parmağını bana uzattı.

"Lafı ağazımdan aldın Hero."

Tabii...  Tabii eminin öyledir.

Sandığı kayanın üstünden yere indirdim. Sağ elimi şıkşattım ve oluşan minik kıvılcımı büyüterek ateş topu oluşturdum. Ben bunları yaparken Casper yanıma geldi ve ellerini, avuç içleri ateşe bakacak şekilde uzattı.

"İyi fikir. Üşümeye başlamıştım"

Bir süre ifadesiz bir suratla baktım ona.

"Bu ateş senin için değil."

Casper şaşkınşıktan neredeyse küçük dilini yutacaktı.

"O zaman... "

O düşüne dururken ben ateşi, elimden taşa geçirdim. İçimden kızımı düşümdüm.

Alevlerin turuncu, kızıl ve sarı renkleri birbirine karıştı. Ve karşıda kız versiyonun çıktı. Beni görünce oluşan gülümsrmesine aynı şekilde karşılık verdim. İyi olduğunu görünce tüm yorguluğumdan arınmış olduğumu da hissettim.

"İyi olduğuna sevindim prenses."

O huzur verici, tatlı sesiyle karşılık verdi bana.

"Ben çok iyiyim baba. Ama... "

Yüzümü ciddileştirdim.

"Ama?  Bir sorun mu var ?"

"Hayır. Hayır yok. Ama seni çok özlediğimi söyleyecektim.. "

Bunu demesine gerek yoktu. Dolan bembeyaz gözleri ve belli belirsiz titreyen dudakları duygusallaştığını gösteriyordu.

Gülümseyerek moral vermeye çalıştım. Ama aslında ben de içten içe aynı durumdaydım.

"Sen sadece buluştuğumuzda neler yapacağımızı düşün kızım"

Kıkırdama sesi mutluluğuna mutluluk kattı.

"Balığa mı gideriz yoksa ağaç eve mi?"

"Sen hangisine istersen."

Daha birkaç saniye geçmeden, gözüm arkada hareket eden siyah bir okeye takıldı. Ram emin olmasam da bir tüy gibi gelmişti bana.

Ama birşey belli etmedim.

"Baba... Ben... Korkuyorum... "

Dedi Herabrienna, titrek sesini kısarken.

Şu an yanında olsam elimi yanağına koyar, okşayarak gözüken süzülen bir damla yaşa engel olurdum. Ardından alnına bir öpücük koymam ile 'korkma' derdim. 'ben buradayım'

Ama değildim...

"Herşey iyi olacak prensesim. Korkmana gerektirecek bir durum yok tamam mı? "

Dedim gülümseyerek. Kızım  bilmiyor ama... Ben de çok korkuyorum... Ona bişey olmasından.. 

"Hadi beni Blazzy ile yalnız bırak bakalım. Demem gereken şeyler var."

O tatlı ülümsemesi ile karşılık verdi.

"Peki."

Uzaklaşırken bu sefer karşıma Blazzy geçti. Ama benim gözüm hâlâ tüye benzeyen nesnedeydi. Bakışlarımdan anlamış olmalıydı ki, ben daha ağzımı bile açmadan konuşmaya başladı.

"Lordum, o kişi Hunter. Entity'nin oğlu"

O an bütün kan beynime sıçramıştı sanki. İstemsiz bir şekilde nefesimi hızlandırıp, yumruğumu sıktım.

Kim olduğunu hatırlamaya gerek yoktu. Anılarım fazlasıyla tazeydi.

"abimi öldüren kişi... "

Ancak bir süre sonra kurtulabildim anılardan. Hatırlamak istemediğim yeniden olanları onlar.

"kulaklarını aç ve beni iyi dinle Blazzy."

Diye başladım sözlerime gayet ciddi bir tonla. Blazzy'nin yüz ifadesine bakılacak olursa, aynı zamanda korkutucu.

"O çocuk, kızımın bir metre bile yanına yaklaşmayacak. Ona güvenmiyorum. Net olmayan bişey var mı?"

"H-hayır lordum. Ya-yani peki lor-dum."

Dedi titrek sesle.

Son bir kez baktım kızıma. İfadem yumuşadı tekrar. Ona baktıkça Notch'u geçirdim aklımdan. Buradan çıkışım yakın zamandı. Artık intikam planları kurmaya başlamam gerekirdi. Ama... Şu an sadece buradan çıkıp, baktığım bu minik kıza kavuşmak,sımsıkı sarılıp, kokusunu özlemle içime çekmek istiyordum.

Dediğim gibi, bu zaman yakındı...

Notch korkmaya başlasa iyi olur...

Bu sefer karşısına daha kötü bir şekilde çıkacağım...

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin