BÖLÜM ELLİ YEDİ ~ Özel Bir Güç Daha

198 27 24
                                    

Herabrienna'nın gözünden

"Eğer bu kadar Önemliyse, rüyamda da söyleyebilirsin. "

Dedim kendimden emin bir ses tonuyla. Cadı ise yine tiz sesiyle konuştu.

"Olmaz. Sadece şu kadarını söyleyebilirim. Özel bir gücün daha var senin. Ama ayrıntılar için Bu şekilde konuşmak güvenli değil. Dışarı çıktığınızda yere dikkatli bak. Altın sarısı gül yaprakları göreceksin. Onları takip et. Seni, doğruca benim bulunduğum yere getirecektir. Ama unutma ki, onları sadece sen görebilirsin."

O an kafama birşey dank etti işte. Şu anda rüyamda konuştuğum cadı, babamı öldürmeye çalışan cadının ta kendisiydi. Yüzünü görmemiştim ama saçları ve kıyafeti ele vermişti kendisini.

Görüntü git gide silikleşmeye başkamıştı bu fikirden kurtulduğumda.

"Dur bekle! Benimde sana soracaklarım var!"

Her ne kadar bağırsam da artık herşey için çok geçti. Cadının örüntüsü buğumlaştı. Etrafındaki gri dumanlar,  dönerek onu sardı. Dumarnlar tekrar yok olduğunda, cadı artık orada değildi.

"Herabrienna uyan!"

Göz kapaklarımı titreyerek açtım. Karşımda yeşil gözleriyle bana bakan kişiydi Jennifer. Bir yandan da, sağ omzumdan tutarak beni hafif sarsıyor,  uyandırmaya çalışıyordu. Ama yorgun  düşmütüm. Göz kapaklarını tam olarak almaktansa, Jennifer'a sadece kısık gözle bakabildim.  Sesimde yorgunluktan iki dudağımın arasından zorla çıkmıştı.

"N-ne?  Neler oldu? Notch... Notch gitti mi?"

Zafer kazanmış gibi gülümsedi Jennifer.

"Aynen öyle. Eh, yenildiğini kabullenmesi biraz zaman almış olsa da...  En sonunda birkaç duymaman gereken kelime ile at nallarının sesini duydum."

Bunları söylemeyi bitirdiğinde, başını eğip parmaklarıyla oynamaya başladı. Bense o anda omuzlarımdan koca bir yükün indiğini hissettim. Ondan kurtulmuş olmanın verdiği mutluluğun yanı sıra, aynı zamanda rahatlamanın hissettirdiği histi bu.

Ama hâlâ açıklığa kavuşması gereken konular vardı.

"Ama herşey bitti denemez."

Dediğimde, Jennifer parmaklarıyla oynamayı bıraktı ve bana odaklandı. Sanki sözlerimin devamını bekliyor gibiydi. Yemyeşik gözlerini, doğrudan benimkilere odaklamıştı.

Kendimi birazdaha iyi hissettim. En azından ayağa kalkacak kadar iyi olduğumu, gücümün geldiğini umdum. Elimle, sırtımı dayadığım duvardan destek aldım ve yavaşça ayağa kalktım.

Tekrar Jennifer a baktım. O da aynı şekilde ayağa kalkarken yanına gittin ve yardım etmek için elimi uzattım. Yardım isteğime karşılık verdi ve elimden tutarak ayağa kalktı.

"Haklısın. "

Dedim üzüntüyle yere bakarken.

"Daha babamı bulmam gerek.  Ve üstelik... "

Devamını getiremedim..  'Yaşadığını bile bilmiyorum ' diyemedim. Demeyecektim.  Çünkü biliyordum. O yaşıyor.

"Herabrienna... "

Sanki Jennifer üzüntümü anlamış gibi diz üstü çökerek hizama geldi. İşaret parmağı ile çenemden tuttu ve yukarı kaldırarak ona bakmamı sağladı.

"Güçlü ol. Kim olduğunu unutma. Sen, Herobrine'ın kızısın. Ve er ya da geç babana kavuşacaksın. Bunu biliyorum."

Bunları söylerken üzüldüğünü hissettim. Nedeni çok belliydi. Gittiğim zaman,  onu görmem zor olacaktı. Hatta belkide...  Hiç görüşemeyecektik.

Bir süre daha baktı bana.  Elimde olmadan gülümsemesine karşılık vererek gülümsedim. Ama emin olun ki, o an benim yerimde kim olursa olsun bu kadar sıcak, bu kadar içten bir gülümsemeye aynı şekilde karşılık vermemekte zorlanırdı.

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin