Herabrienna'nın gözünden
Arkamda suyduğum bir ses ile, aniden içimde bir mutluluk oluştu. Belkide arkamı döndüğüm anda, bembeyaz gözlerle karşılaşacaktım. Ardından herşey bitecekti. Birlikte eve gidip, hayatımıza kaldığımız yerden devam edecektik babamla.
Ama işler her zaman umulduğu, hayal edildiği gibi olmuyor malesef. Beyaz gözleri yerine, yeşil gözler karşıladı beni.
Yine de Jennifer'ı tekrar gördüğüme oldukça sevinmiştim doğrusu.
Ama onun yüzündeki ifade bu sefer farklı, hiç görmediğim ya da bana hiç yansıtmadığı bir ifadeydi. Yeşil gözlerini çatmış, düz, uzun sarı saçlarını arkadan at kuyruğu şeklinde topladığında, az girlenmiş yüzü büsbüyün ortaya çıkmış bir vaziyette, doğrudan Notch'a bakarken, bir yandan sol kolunu tutuyordu
"Sana. Onu. Bırak. Dedim"
Öyle bir ses tonu vardı ki ben bile az da olsa korkmam bir yana, sevinmiştimde. Sonuçta, babam dışında beni seven, değer veren başka birinin daha olduğunu bilmek güzel his. Hele ki bir canavar olarak görüldüğüm bu günlerde.
Notch'un alaycı bir hıhlamasından sonra tekrar ona baktım. Yüzünde de aynı şekilde alaycı bir ifade vardı.
"Ne yani? Bana karşı mı geliyorsun?"
Jennifer bu soruyu duyduğunda hafif korkarak gevşer gibi oldu. Ama ardından tekrar kendini toparlayarak vücudunu dikleştirdi ve yumruğunu sıktı.
"Evet... Evet aynen öyle yapıyorum... "
Bunun üzerine kahkaha atarken, beni dahada yakınlaştırdı Notch.
"Bak Jennifer.. Bu kızın nasıl bir kız, kimin kızı olduğunu biliyorsundur sanırım. Şahsen, çıkan savaştan herkes gibi seninde bilgin var gibi"
Son kelimeleri söylerken, göz bebeklerinin hizasını takip ederek, Jennifer'ın sol kolunda oluşan büyük, kızıl tonundaki yanık izini görebildim. Elini çekmiş, acı bir şekilde o da koluna bakıyordu. Benimde baktığımı fark edince, tekrar elini yarasının üstüne getirirken, sanki saklamak istiyormuşcasına geri çekti. Yüzünde üzüntülü bir ifade ile yere baktı bir süre. Sesi titrediğinden zorla konuştu.
"Biliyorum. Onun Herobrine'ın kızı olduğundan, herkes gibi benimde haberim var Notch. O sırada Herabrienna yı ararken bir ateş parçası koluma sıçradı."
Jennifer'ın dediklerinden sonra gözlerimin dolmaması için çok zorlandım. Bana karşı olan bunca kişi olmasına rağmen, kolunda oluşan yanık izine rağmen beni seviyor, ve yanımda duruyordu...
Notch. Bir süre Jennifer'a baktıktan sonra konuşarak sessizliği bozdu.
"O zaman herşey anlaşıldığına göre. Kız benimle gelirken, sende burada kalıp kime karşı geldiğini iyice düşün"
Ardından tekrar bana döndü.
"Gidiyoruz... Ve bu sefer sana nazik davranmayacağım Herabrienna. Tarafını seçtin sonuçta"
Kolumdan yine aynı şekilde hızla öne iterken düşmemek için zor durdum.
"İnsan olmayabilirim. Ama unutma ki bende bir canlıyım Notch!"
"Kes sesini ve yürü!"
Farklı bir Notch derken bundan bahsediyordum işte. Birkaç saat önce bana bu kadar kötü davranmayan biri, şimdi Ölsem umrunda olmaz gibiydi. Hatta sevinirdide.
Bir kaç saniye için tekrar arkama baktım. Belki bir umutla Jennifer Notch'a karşı gelir diye düşünüyordum ki, kafamı arkaya çevirmemle onu bulamadığımda, bu umudumda suya düşmüş oldu.
Jennifer Notch'a uymuş, beni yalnız bırakmıştı...
Birkac dakika boyunca ağaçlarla dolu bir patikada ben önde Notch ise arkamda, kaçmadığımdan emin olacak şekilde yürüyorduk.
Jennifer'ı ararken camda gördüğüm kahverenginin hâlâ eşlik etmesi ile birlikte, hafif beyaz gözlerimin yansımasını gördüğümü hatırladım. Birkaç defa ışınlanmayı denemiştim. Ama güçlerimden hala bir iz yoktu ve bu korkumun katlanmasına sebeb oluyordu.
Derin bir nefes alıp vererek Notch'a döndüm.
"Babam... Ona ne oldu? "
Sakin kalmaya çalışsamda yapamamıştım. Soru kısmında sesim hafif titremişti. Bir an cevabın kötü olacağından korkarak.
Acaba sormasa mıydım
Diye düşündüm.
Ondan beklediğimin aksine Notch, bu sefer normal bir şekilde karşıladı sorumu.
"O mu? Öldü."
Cevabı aldığım anda durdum. Ağladığımı saklamakniçin başımı eğdim. Fakat hıçkırıklarım beni çoktan ele vermişti. Hissettiğim ilk şey dizlerimdeki ağrılar oldu. Yere çökmüştüm. Bedenim, az önce aldığım cevabın ağırlığına dayanamadı. Gözyaşlarım yanağımdan süzüldükten sonra, kuru toprağı ıslattı. Çimenleri, parmaklarımın arasına alarak elimi sıktım sımsıkı bir şekilde. Sanki üzüntümü ellerimden çıkarıyor gibiydim
"İnanmıyorum... "
Diyebildim en sonunda hıçkırıklara devam ederken.
"Babam ölmez... Ölemez.."
Hıçımla ayağa kalktım tekrardan. Ve Notch'un yüzüne bakarak bağırdım tüm gücümle.
"Efsaneler ölmez!"
O anda Notch'un arkasındaki ağaçta bulunduğum yerin hizasında bir çift beyaz parlaklık gördüğüm. Gözlerimdeki beyazlık yine kendini belli ettiğini ve parlamaya başladığını o zaman anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi
FanficHerobrine'ın kızı olduğumu öğrendiğimde, hayatımın tüm sıradanlığını yitireceğinden haberim yoktu... Ama bilmediğim bir şey daha vardı ki, o da asıl maceranın o zaman başladığı... Her şey, ben daha dokuz yaşındayken oldu. Babamla karşılaşmam ve ba...