Herobrine'ın gözünden
Casper ile arşılaştığımızdan beiridir, ağazından ilk defa işe yarar bişey çıkmıştı.
Elimdeki sarı renk, ortasında kızıl renk, değerli bir taş olan, yuvarlak şeklindeki nesneye bakarken bir ayrıntı daha çarptı gözümde.
Şeklin ortasına doğru gidildikçe küçülrn başka yuvarlak lekiller daha vardı. Bel tane saydığım bu şekiller, bende yap-boz oyununun bir parçasıymış gibi bir his barındırdı. Bulmam gereken başka şekiller var gibiydi.
"Bunun hakkında başka neler biliyorsun?"
Diye sordum arkamda duran Casper'a dönerek şekli gösterirken.
"Bildiğim herşeyi dedim zaten Hero. Babamın bir eşyası, bir pusula gibi. Seni, bulamyı en çok istediğin şeye götürüyor. Ve sende en çok kızını bulmayı istemiyor musun?"
Bu soru muydu?
Bir takım duyguları aynı anda hissetmiş gibiyim şu an. Kalbim yerinden çıkacak gibi çarpmaya başlayarak, hala yarı-yaşayan, yarı-ölü biri olduğumu birkez daha hatırlattı bana. Savaşta ölmüştüm. Ama yıldırım olayı ile Herobrine olunca tekrar yaşama döndüm. Ölümsüzlüğümün nedeni de buradan kaynaklanıyor. Zaten ölü biri öldürülemez.
Nasıl öğrendiğim konusu... O biraz karışık bir mesele. Kısaca, yakın zamanda yaptığım sayısız savaşın ardından, ciddi yaralar sonucu hissettiğim acı dışımda birşey olmadığını öğrendim.
Bir yandan da Kızımı bulma fikri... Bende ilk zamanki duyguları anımsatmıltı tekrar.
Mutluluk ve özlem...
"Bu soruyu sormadın kabul ediyorum."
Dedim tekrar konuya dönerek.
"O zaman bulman kolay. Ama... İlk önce diğer parçaları tamamlamamız gerek"
Dedi gözüyle yuvarlağın ortasına doğru gittikçe küçülen diğer yuvarlak şekilleri göstererek. Ardından düşüncelerimi dilime döktüm.
"Ama bu pek kolay olmayacaktır. Parçaların bulunduğu yere gidip, elimizi kolumuzu sallayarak alamayız onları. Muakat bir tuzak veya benzeri bir şey vardır"
"Ben de öyle düşünmüştüm!"
Dedi Casper. Ama yüz ifadesi hiçte öyle demiyordu. Son dakikada sınıfa yetişmesiyle bütün bakışları üzerine çeken öğrenci gibi mahçup ve zoraki bir gülümsemesi vardı.
Derin bir nefes alıp veridim. Parmaklarımı, sırtımda asılı olan simsiyah kılıcımın kabzasına koyarak yokladım onu. Canavar ile yaptığım savaşta epey yorumuş olabilirdim doğru. Ama bu umrumda mıydı? Hayır.
Birkaç adım attım önümdeki karanlığa doğru. Ve bir süre sessizliği dinledim. Belkide o sessizliğin içinde beni daha bir çok tehlike bekliyordu. Daha çok yorulacak, savaşacak, kötü yaralar alacaktım. Ama en sonunda herşeyden çok değer verdiğim kızım vardı. İşte bu yüzden tüm bu duygulara karşı, Herabrienna'yı ilk defa kucağıma aldığım zaman başlayan duyguyla, babalık duygumun ağır basmasıyla ilerledim karanlığa. Hissettiğim hafif rüzgar ile, Casper'ın da yanımda olduğunu farkettim.
Karanlığa gittikçe görüşüm zorlaşmaya başladı. Elimde bir ateş oluşturarak daha iyi görmeye başladığımdaysa... Duvarlarda garip şekillerin olduğunu gördüm.
Yavaş ve hâlâ ince bir çizgi halinde akmaya devam eden sudan ıslanmış ayaklarımla duvara yöneldim. Gözlerimi kısarken, diğer elimde sarı kum taşından yapılma, dikdörtgenlerin oluşturduğu duvara dokundum. Bu şekiller mısır şekillerine benziyordu. Yıllardır çözülmeyi bekleyen bir sır perdesinin arkası gibiydiler. Fakat kırılan ve çatlayan yerlerden dolayı ne olduğunu görmekte zorlandığım aralıkların olmasıyka anlamam zor bir durumdu.
Düz, saru renk bir çizgiyi zar zor seçebildim. Çizginin üstündeyukarı doğru dik olacak bir şekilde çok sayıda daha çizgi vardı. Çizgiler, kırmızı renk bir kare ile son buluyordu. Onların altındaysa... Elimde tutmuş olduğum yuvarlapı andıran şekil.
Beynimdeki çarklar dönmeye başladı. Herşey o zaman yerli yerine oturdu.
Arkamı döndüm. Aynı kum tuplalardan olumşa duvarların belli kısımları içe doğru çöküktü.
İnce su birikintisinin üstünden adım atarak karşı duvara geçtim. Bu sefer oraya dokundum.Ve bunu yapmam la düğmeye benzer bir çıkıntıyı farketmem bir oldu.
"Dokunmak istediğine emin misin?"
Arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm. Casper, ellerini önünde birleştirmiş bir şekilde, endişeyle bana bakıyordu. Bir yandan da parmaklarıyla oynuyordu.
"Hayır. Böyle bişey yapmayacağım. Ama ne ile karşı karşıya olduğumuzu anlamak istedim. "
Elimi tekrar geri çekmemle artık herşey için çok geçti. Tavanı yıkmak istermiş gibi sallanmaya başladı yer. Birşey düşünmeye fırsatım bile olmadan, karşısında durduğum çukur duvar yukarı kalkmaya başladı.
O duvarın ardı, bambaşka bir dünyanın parçadıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi
FanficHerobrine'ın kızı olduğumu öğrendiğimde, hayatımın tüm sıradanlığını yitireceğinden haberim yoktu... Ama bilmediğim bir şey daha vardı ki, o da asıl maceranın o zaman başladığı... Her şey, ben daha dokuz yaşındayken oldu. Babamla karşılaşmam ve ba...