#salıncak

330 38 30
                                    

Herobrine'ın gözünden

Ufak bir kahkaha attım. Kızımın bu hevesli isteği çok hoşuma gitmişti...

"bu istekle hemen bitiririz"

Dedim gülümseyerek.

"ne güzel işte, bende hemen ağaç evime kavuşurum!"

Bir süre daha Heraya baktıktan sonra, tekrar ağaç eve döndüm.

"ama ilk önce herşeyin iyi durumda olduğuna bakmamız lazım. Sonuçta aradan yıllar geçti."

Göz ucuyla kızıma bakıp hafif dürttüm onu.

"yani benim kadar o da yaşlı hı?"

Dedim şakacı bir gülümsemeyle. Herada aynı şekilde göz devirdi.

"baba..."

Bir süre sesizce birbirimize baktık. Ardından tekrar ağaç eve döndük.

Hera, ilk parmaklarının ucuna çıktı ardından başını kaldırarak yukarı bakmaya çalıştı. Birkaç defa yerinde zıpladı. Kollarımı bağlamış onu izlerken, en sonunda daha iyi görebilmesi için onu kucağıma aldım.

Ardından, paş parmağını kaldırıp, o anda ağacın gövdesinden dönerek yukarı çıkan, küçük bir sincap'ı gösterdi.

"baba bak!"

Dedi Hera heyecanla, bir yandan boynuma sarılmaya devam ederken.

Ağaç evin küçük balkonunda durup elindeki fındığı kırmaya çalışan sinap'ı izledim.

"bu ev sahipsiz kalmamış anlaşılan"

"sahipsiz değilde bakımsız kalmış babacığım. Ne zaman başlayacağız?"

"hemen şimdi"

O an durdum. Altı yaşındaykenki anım geldi aklıma. Ve yüzümde küçük bir tebessüm oluştu...

-Anı-

Bir yaz günüydü. Havalar gündüzleri, kavurucu derecede sıcak olduğundan babamla akşam üstü yapmaya karar verdik ağaç evi.

"Brine, bana yanındaki ipi uzatır mısın oğlum?"

Dedi babam, testere ile başka bir tahtayı keserken.

"tamam..."

Elimdeki küçük dalları bir kenara bırakıp, hemen yanımda duran ipi aldım ve babamın yanına gidip ona verdim.

"baba, hâlâ bana ne yaptığını söylemedin?"

Babam ipi alırken durdu ve gülümsedi.

"yakında öğrenirsin"

Kestiği tahtayı ve verdiğim ipi aldı ve ağaç evin arkasına gitti. Bende bir süre onu izledim. Ama en sonunda merakıma yenik düşüp onun peşinden koştum.

Çokta kalın olmayan, birbirlerine yakın mesafeli, iki tane ağaç duruyordu karşımızda.

Babam, ağaca dayalı merdivenden çıkıp, elindeki tahtayı ağaçların arasına yüksek bir yere koydu. Ardından tekrar yere inip ipleri aldı eline ve onları ikiye kesti. Birinin ucunu, yukarı fırlatarak tahtanın üstünden geçirdi. Aynı şeyi karşı tarafa diğer iple yaptı.

Bende, bir odunun üstüne oturdum. Ellerimi çenemin altına, dirseklerimide dizlerimin üstüne koydum ve sabırsızca babamın ne yapmak istediğini tahmin etmeye çalıştım.

İpleri, aşağıda başka bir tahta ile birleştirdiğinde anladım.

" bu bir salıncak!"

Babam. Tozlu ellerini birbirine vurarak temizledi ve beline koydu. Ardından gülümseyerek başını bana çevirdi.

"evet Brine, bu bir salıncak.."

Elini omzuma koydu ve göz kırptı.

"canını sıkılmasını istemedim"

Sonunda bana ait bir yer...

"baba hadi.."

Kızımın, blüzümü çekiştirmesiyle tekrar ona bakıp gülümsedim ve ağaç evin içine girdim. Tahtalara güvenemediğimden havada durdum.

Herabrienna'nın gözünden

Babama sarılmaya devam ederken gözlerimle odayı süzdüm...

İçerideki eski pencerenin karşısındaki, bordo renkli, tozlu, küçük koltuğa baktım ilk önce. Ardından penceredeki çatlaktan esen meltem ile hareketlenen perdenin, zigzaklı desenleri dikkatimi çekti. Hafif başımı kaldırarak dört duvarda duran, dört sönmüş meşaleye baktım. Yerdeki yuvarlak halıyıda unutmamak gerek.

"burası harika bir yermiş babacığım..."

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin