Herobrine'ın gözünden
"Şu konuyu biraz daha aç."
Dedim karşımda dikili duran küçük hayalet çocuğa. Aradan yılların geçmesinden mi yoksa cidden balık hafızalı olduğundan mı bilmem. Ama anlaşılan çocuğun hafızası o kadar da iyi değildi.
"Hangi konu?"
Diye sordu tek kaşını kaldırarak. Bir an benimle dalga geçtiğini düşünsem de, yüzündeki ifade gerçekten bilmediğini gösteriyordu.
"Tehlikede olduğum konusu"
Rüzgar olmamasına rağmen, dalgalanan simsiyah saçları ile,yine aynı renkte gözleriyle bir süre yere baktı. Sanki hâlâ ne konuda konuştuğumu anlamaya çalışıyordu. Aradan sadece birkaç dakika geçmesine rağmen, bu konunun yıllar sonra yine açılmış gibi davranıyordu. Kendisiyle birlikte hafızasının da olduğunu düşünmeden edemedim.
En sonunda aklına gelmiş olacak ki, kaşlarını havaya kaldırdırmasıyla, gözlerini kocaman açtı.
"Ha evet o mesele."
Çocuk, sözlerine devam ederken omuz silkti ve dudağını büzdü.
"Aman... Boşver. Önemsi-"
"Senin için önemsiz. Benim için aklının almayacağı kadar önemli. Şimdi. Ya konuşursun. Ya da... "
Sözümü kesen şey, çocuğun titrek bir şekilde iyice büzülmesi, şefaf, hayalet vücudunun bir top gibi yuvarlak biçimine almasıydı. Korkudan mırıldanıyor, titrek dudağı ile her an ağlayacak gibi duruyordu.
Ben ise farketmeden üstüne yürümüştüm. Ellerimde hissettiğim sıcaklık ile onlara bakınca, yumruk yapmış bir şekilde, alemler içinde kalarak, karanlk ortamı aydınlattığını gördüm. Alevlerden çıkan sarı, turuncu renkteki ışıklar, yerdeki örümcek ağlarına yansıyordu. Çürük tahtaların arasındaki boşluklara saklanarak ilerleyen ve bir süre sonra yerin içine giren küçük bir böceği görebilecek kadar aydınlanmıştı heryer.
Alevlerin, korkak yüzüne yansıdığı çocuğa odaklandım tekrar. Yüzümdeki ifade, yerini korumaya devam ediyordu.
"Şimdi herşeyi açıklayacağını umuyorum."
Her ne kadar elimdeki alevleri söndürmeyi başarabilsem de, sesimdeki tehtidkar ve sert tona engel olamamıştım. Öte yandan bu, çocuğun konuşmasına fazlasıyla yeterli olmuştu.
"Seninle aynı güçlere sahip biri daha varsa eğer -ki az önce kızında da bu güçler olduğunu söyledin- bu... Bu seni öldürebilmek için yeterli. En azından uzun bir süreliğine etkisiz hale gelir, hiçbir şey yapamazsın. Bir uyku, trans hali gibi düşün. Ve eğer hafızam beni yanıltmıyorsa... "
Çocuk, düşünür gibi çenesini, işaret barmağı ile baş parmağının arasına alıp, simsiyah gözlerini yukarı kaydırdı.
"Bu olaya da zıtlık teorisi deniyor. "
Çıcuğun sözlerini bitirmesiyle birlikte, Notch'un kızımı neden kaçırdığını da anlamış oldum.
Kaçırmıştı çünkü onun güçlerini bana karşı kullanarak, beni yenmeyi denemeyi planlıyordu. Sinirimin artmasıyla birlikte, ellerimin tekrar alev almaması için kendimi fazla zorladım. Yoksa bu kütüphanede büyük bir yangına sebeb olacaktım. Ve tahmin edilebileceği gibi, bir ateş lordunun yangın çıkartmamaya çalışması oldukça zor. Özellikle öfkeli bir anında.
Ama hala aklımın köşesinde, cevaplanmayı bekleyen bir soru daha vardı.
"Bu güçlerden biri, zayıf olması olayı değiştirmez mi?"
Herabrienna'nın küçük olmasından kaynaklanan, güçlerinin o kadar da etkili olmadığını anlatmak isterken, sesimdeki ciddiyet yine aynıydı. Hayalet çocuk ise sorumun yanıtıyla birlikte, dudağını büzüp, olumsuz anlamında başını iki yana salladı.
"Malesef. Hiçbir şekilde fark etmez. Aynı güç olsun yeter. 'Ateşe ateşle karşılık ver' mantığı. Aradaki tek fark, bir ateşin diğerini söndürmesi. Korunmanın tek yoluda... Birinin diğerini-"
"Tamam. Sus artık."
Diyerek sözünü kestim hemen. Devamını duymak istemiyordum. Çocuğun laflarının sonuna doğru ses tonu değişmişti... Sanki bişey demek zorundaymış, ama sonrasında oluşacak olaylardan korkuyor gibiydi. Bu ses tonuyla, bana ne demek istediğini fazlasıyla alatmıştı...
Ama anlayamadığı bir konu vardı. Ne olursa olsun ben, kızıma asla zarar vermem.
Konuyu kafamdan atma ihtiyacı duyarak, çocuğun arkasındaki kitap rafına yöneldim. Bir süre eski kitaplara göz gezdirdikten sonra ilgimi, diğerlerinden farklı bir kitap çekti.
Aslunda bir kitap denmesi için pek küçüktü. İnceliğinden anladığım kadarıyla, yüz sayfa anca vardı. Kırmızı rengi, yılların acımasızlığı ile solmaya ve yıpranmaya başlamıştı.
İlgin yanı şuydu ki, kitap beni kendine çekmişti. Sanki içinde bilmem gereken bir sır vardı.
Üstündeki örümcek ağlarını temizledikten sonra kitabı elime aldım.
O an olanlar oldu. Yer sallanmaya başladı. Düşen kitaplardan korunmak için sürekli yön değiştirsem de, ayaklarımın altından kayan zeminden kaçamadnım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi
FanficHerobrine'ın kızı olduğumu öğrendiğimde, hayatımın tüm sıradanlığını yitireceğinden haberim yoktu... Ama bilmediğim bir şey daha vardı ki, o da asıl maceranın o zaman başladığı... Her şey, ben daha dokuz yaşındayken oldu. Babamla karşılaşmam ve ba...