#Hunter'ın sözleri#

559 51 41
                                    

"Prenses ben-"

Derin bir nefes verirken göz devirdim.

"Hadi ama Enderman... sadece, babamın durumunu merak ediyorum o kadar...gittiğimizi anlamadan biz geri dönmüş oluruz bile"

Şirin ve tatlı bir şekilde gülümseyerek baktım ona. Parmaklarımı, çenemin altında kenetledim. Ve devam ettim.

"Lütfen..."

Endermanse birşey demedi. Sadece başını eğip, yere bakmakla yetindi. Bende yüzümdeki ifademi bozdum normal bir şekilde, gözlerimi kısarak baktım ona.

Sen bendende inatçıymışsın...

Bir süre ona baktım ve ellerimi yukarı gererek esnedim. Yaşadığımız bu olaylar, bu maceralar beni epey yormuştu...

"Yorulduysanız size odanızı göstereyim?"

Neredeyse kapanmak üzere olan, kısık gözlerimle baktım Enderman'e ve ellerimi indirdim. Sakin bir ses tonuyla yavaşça konştum.

"Evet, aslında... biraz yorgunum..."

Enderman eliyle önünü işaret etti ve büyük, uzun merdivenlerden yukarı çıkmaya başladık. Bense elimi korkuluklara sürterek, yavaş yavaş, uyuşuk bir şekilde çıktım yukarı.

Çokta uzun olmayan bir koridorda ilerledik. Bu koridorda'da kırmızı halılar ve ışık taşları mevcuttu. En sonunda, beyaz bir kapının önünde durduk. Ve Enderman kapıyı yavaşça açtı.

"İşte burası prenses..."

Babamın başka bir yeteneğide buydu sanırım...

Burasıda muhteşemdi! Gördüğüm yer karşısında, yorgunluğumu unuttup gözlerimi şaşkınlıkla kocaman açtım ve odama baktım. Geniş bir yerdi. Işık taşları tavanı süslerken, odanın iki köşesinde küçük bitkiler vardı.
(multimedya)

Uyuşuk adımlarla ilerledim ve kendimi yumuşak, sıcacık yatağıma atıp başımı yastığa gömdüm... sadece birkaç dakika sonrada rüya görmeye başlamıştım bile...

Herobrine'ın gözünden

Yavaşça çocuğa yaklaşmaya başladım. Ben yaklaştıkça, gözlerindeki korkulu ifade çoğaldı ve geri geri gitmeye başladı. Daha fazla korkutmak istemedim ve durdum. Sakin bir ses tonuyla

"Merak etme sana zarar vermeyeceğim..."

Her ne kadar düşmanım'ın oğlu olsanda...

"Bunu ağabeyimi öldüren birimi söylüyor?"

Dedi. Ve korkulu ifade, yerini kızgın bir ifadeye bırakmıştı. Kırmızı gözleri sinirden alev alev yanıyordu sanki.

"Ne...?"

Tamam... çoğu kişiyi öldürdüğüm doğruydu ama-

"Daha ne bekliyorsun Hunter? Öldür onu hadi! Ben sana bunumu öğrettim ha?!"

Kapa çeneni Entity...

Diye düşünürken, sinirle Entity'e baktım bir süre. Ve geri normal bir ifadeyle çocuğa döndüm..

demek adın Hunter...

Birden, ben daha ne olduğunu anlamadan, aniden çocuk bana doğru atıldı. Bende son saniyede, tam bana kılıcı saplayacakken engel oldum ona, kolunu tuttum. Hayır küçük bir çocuğa zarar vereceğimi düşünmüyorsunuz herhalde? Eve ışınlanmayı tercih ettim...

İçeri girdiğimde gözlerimle etrafa bakarak Hera'yı aradım. Bulamayınca yanımdaki iskelete nerede olduğunu sorduğumda, odasında olduğunu söyledi. Bende oraya gittim...

Kapıyı yavaşça açarak araladım. Yatağında, bir melek gibi uyuyordu. Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu.

Tatlı rüyalar meleğim...

Daha fazla rahatsız etmemek için tam kapıyı kapatıp çıkacaktım ki. Sesizce seslendi Hera...

"Baba..."

Bir süre kapının önünde durdum ve tekrar baktım ona gülümseyerek.

"Efendim kızım?"

Gözlerini hafif aralamış, hâlâ uykulu bir sekilde bana bakıyordu...

"Gitmesen... biraz yanımda kalsan olurmu? Seni çok özledim..."

"Tabiiki olur..."

Nasıl hayır diyebilirdim ki ona? Doğrusu... bende onu çok özlemiştim.

Yavaş adımlarla, Hera'nın yanına gittim. Sırtımı duvara yaslayarak uzandım.

O da kollarımın arasına girerek, bana sarıldı. hafif gülümsedi ve gözlerini tekrar kapattı, başını göğüsüme yasladı. Ellini tam kalbime koydu. İster istemez, içimde bir titreme oluştu ilk başta. Ama iyi anlamda tabiiki... Bir süre sonra, bende o küçük elini tuttum. sarılmayı denedim. Ama o kadar minik birşeydi ki kollarıma sığmadı...

Gülümseyerek ona bakarken, diğer elimle saçlarını okşamakla yetindim. Haklıydım... Kızımı çok özlemiştim.

Bir an durdum... Aklımda, Hunter'ın sözleri tekrarlandı...

"...Ağabeyimi öldüren biri..."

Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin