Herabrienna'nın gözünden
Babama yatişmrk için duşarı çıktuğımda, atladığım ufak bir detay vardı. Malesef ben bunu çok geç farketmiştim...
Şu anda saray kapısının önünde dikilmekten başka bir şey yapmıyorum. Tabii bir de iki yanımda çene çalan Enderman'ler dışında. Çıkacağım sırada omzumdan tutarak durdurmuşlardı beni.
"Babanız, dışarı çıkmadan bana kesin emir vermişti prenses. Dışarı çıkmanız kesinlikle yasak. Üstelik...''
Enderman durdu. Yanında, onunula aynı görevi paylaşan Enderman'e baktı. Diğeri, omuz silkerek olaya srssiz kalmasının daha iyi olacağını belirtti. Konuşmak istemiyor da olabilirdi. Bunun üstünde çok durmadım.
Benimle konuşan Enderman, derin bir nefes verirken yere baktı ve söyleyeceklerini düşünür gibi bir süre öyle kaldı. O sırada benim kafamın içinde kaçış planları oluşmaya başlamıştı bile. En sonunda Enderman'in bana bakıp konuşmaya başlamasıyla bu düşünceleri askıya aldım.
"Leydim, yanlış anlarsanız beni bağışlayın lütfen. Fakat nıradan tek başınıza çıkacak kadar güçlü olduğunuzu sanmıyorum. Konuya daha da açıklık getirmek gerekirse, kimse babanız, Lord Herobrine dışında buradan çıkmaya ve buraya girmeye yetecek güce sahip değil. Nether portalını açabilmek... Oldukça büyük bir güç istiyor."
Mırılanarak benim onu duymadığımı sanması, oldukça komiğime gitti.
"Yani... O kişi buraya geldikten sonra önlemler arttırıldı."
Diğer Enderman sessizdi. Ama o ana kadar. Sahte olduğu çok belli olacak bir şekilde öksürdü. Ve benimle konuşan Enderman'in omzuna dirseği ile vurdu.
"O kişi mi?"
Diye sordum tek kaşımı kaldırmış, ciddi bir şekilde.
Babamın düşmanları sayısızdı. Aklıma gelenlerin sıradan olanlar demeyi çok isterdim. Null'dan Entity'ye geçiş yaptıktan sonra bunların yerini Notch aldı.
Notch...
Diye düşünürken, sanki o an oradaymış gibi gözlerim, etrafta onu aramaya başladı. Sonra yeniden Endermanlere dönerken aklıma babamın bana göstersiği daire şeklinde sıralanan kılıçları alıp, beni kandırsığı, amcam olarak adlanan Steve ile beni hapsetmelerin hesabını sormak düşümcesi geldi. Yani... En azından dokuz yaşındaki bir kız en fazla ne yapabilirse onu yapabilirdim.
Bu düşümcelerime o kadar dalmışım ki, kısılan gözlerimle karşımda birbirine sarılırken titreyerek duran endermanlere baktığımı yeni yeni farkedebildim.
"L-leydim..."
Dedi oekte konuşkan olmayan o Emderman.
"Kahverengi saçlarınız ve beyaz gözlerinizle Herobrine'ın aynısısınız... Ama itiraf etmek istiyorum... Sinirlendiğinizde daha da parlayan gözleriniz babanıza özenmişler..."
Mutlu olmuştum.
Hayatımdaki en büyük isteklerimden biri onun gibi olmak. Korkusuz, fedakar, ayakları sağlam basan. Ama en önemlisi, dünyada kimsenin kimseye veremeyeceği değeri verebilen ve sevdikleri için canını ortaya koyan biri...
Benim dışımda başka biri olsa, bu korkma olayını kullanarak Endermanlerin yardımıyla dışarı ışınlanıp istediğini elde edebilirdi. Ama hayır. Ben öyle birş değilim. Ve olmayacağımda.
Çok konuda yaptığım gibi bunda da babamı örnek alıp, onun izinden ve sözünden gideceğim.
'Gereken kişiye gerektiği kadar, hak ettiği kadar acı ve korku.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi
FanfictionHerobrine'ın kızı olduğumu öğrendiğimde, hayatımın tüm sıradanlığını yitireceğinden haberim yoktu... Ama bilmediğim bir şey daha vardı ki, o da asıl maceranın o zaman başladığı... Her şey, ben daha dokuz yaşındayken oldu. Babamla karşılaşmam ve ba...