Herobrine'ın gözünden
Kaşlarımı çatmış sinirli bir şekilde muhafzlara baktım. Beyaz gözlerimi gördüklerinde, yüzlerindeki şaşkınlıkla birlikte oluşan korkuyu görebiliyordum. geri geri yürümeleride bunu ıspatlamıştı. Ama bu hareketleri, beni daha fazla sinirlendirmekten başka işe yaramadı...
Anılarım geldi aklıma. Geçmişte yaşadığım, sürekli eziklenip itildiğim anılar.
Ama bir gün öyle birşey olmuştu ki, bidaha kimse sesini çıkaramamıştı bana...-Anı-
Ben, o zamanlarda henüz altı yaşlarındaydım. Hiçbirşeyden habersiz bir şekilde, kum havuzunda, kendi hayalimdeki kalemi yapıyordum.
"Hayır! Bu kaleyi istila edemeyeceksiniz"
Dedim elimdeki küçük asker figürlerini hareket ettirerek.
"Sen öyle san!"
Diye karşılık verdim yine oyun oynarken daha kalın bir ses tonuyla. Ve figürleri savaştırmaya başladım.
Bir süre sonra arkamdan sinir bozucu bir ses duydum.
İri yeşil gözleri, kumral saçlarıyla karşımda dikilen ve benden üç yaş büyük olan Toby di bu...
"Boş boş oynayacığna bana su getir hadi taş kafa"
Gözlerimi oyuncaklarımdan ayırıp onun yeşil gözlerine baktım. Masum bir ses tonuyla karşklık verdim.
"Ben mi?"
Alaycı vir ses çıkarırken göz devirdi ve devam etti.
"Sence etrafında başka senin kadar salak ve taş kafalı var mı ha?"
Ben üzüntüyle başımı eğerken, Toby nin yanındaki iki çocukta komikmiş gibi güldüler. Boş insanlar oldukları o zamandan belliydi işte. Yapacak işleri olmadığından, sürekli benimle uğraşıp, birde komikmiş gibi gülerlerdi buna.
Daha fazla gülmelerine dayanamadım. Küçük elimi yumruk yaptım. Bu sefer ses tonum, gayret ciddi ve kendinden emin bir şekilde çıktı.
"Bilmiyorsan söyleyeyim, benim bir adım var. Brine Stewart!"
Yine aynı alacı tavırla katşılık verdi bana.
"Ciddi olamazsın!"
Ardından emir verir gibi sağ omzumu hafif iterek, sözüne devam etti
"Kalk hadi taş kafa, kalkta böyle saçmalkklarla uğraşacağına, işe yarayıp su getir bana!"
Artık buna dur demenin zamanı geldi...
Diye içinden geçirdim içimden. Ve kumdan bir taş aldım elime.
"Şimdi gösteririm sana taş kafalıyı!"
Der demez Taşı Toby'nin kafasına şiddetli bir şekilde attığımda, Toby nin kafası kanamaya başladı. Elini kafasına götürüp kanı gördü.
O an büyük bir sesizlik oluştu. Sanki herkes Toby nin bana vereveği tepkiyi, azarı bekliyormuş gibi bütün gözler ona döndü. Bense... Karşısında dik bir şekilde duruyordum.
Toby, bir süre sonra kanı, yeşil pantolonuna sildi ve bana doğru yürüdü. Mavi blüzümün yakasından tuttu
"Bunun bedelini çok kötü ödeyeceksin Brine!"
Geriye doğru giderek, kendimi ondan kurtardım. Ama kaçmadım... Kaçmayacaktım...
"Ah hadi ama... Gidelim buradan"
Toby nin arkasından gelen bu ses ile oraya baktım. Sinir olduğum, güya kerdeşim olacak Steve'di bu. Sinirli bakışlarımı ona yönlendirmeme engel olamamıştım. Beni savunmasını beklerken, aksine her zaman Toby nin yanındaydı.
Toby, Steve'e döndü
"Haklısın Steve... Buranın havası kaçtı... "
Son cümleyi söylerken bana keskin bir bakış atmıştı.
Bir süre sonra, kaybolan gölgelerini izledim.
İlk defa böyle bi hareket yapmıştım. Ve gerçekten iyi hissediyordum. Gerçekten...
Kelimeler kendiliğinden döküldü dudaklarımdan...
"Artık kimse beni ezemeyecek. Ama değişen tek bu değil... Artık senden ölesiye nefret ediyorum Steve!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi
FanficHerobrine'ın kızı olduğumu öğrendiğimde, hayatımın tüm sıradanlığını yitireceğinden haberim yoktu... Ama bilmediğim bir şey daha vardı ki, o da asıl maceranın o zaman başladığı... Her şey, ben daha dokuz yaşındayken oldu. Babamla karşılaşmam ve ba...