Herabrienna'nın gözünden
Kibirli bir sesle diğerlerine döndü edward. Ve o çok beklediğim sözleri söylerken, yüzünde asi bir ifade vardı
'' hadi çocuklar... gidelim...''
Onların gitmesiyle derin bir nefes aldım. Rahatlamanın verdiği huzur ile ağlamam yavaş yavaş etkisini azalttı ve en sonunda durdu. Jennifer, yanıma geldip otururken, baş patmağının kenarıyla hâlâ yaşlı yanağımı sildi.
Bir süre ortalıkta sessizlik hakim olduktan sonra, Jennifer derin bir nefes verirken başladı konuşmaya.
''Aslında... bunu sonraya saklıyordum... ama eğer istersen, seni neşelendirmek için çok seveceğin süpriz biryere gidebiliriz Hera."
'Süpriz' lafını duyduğum zamandan başlamıltı heyecanım. Çünkü Jennifer'ın süprizlerine bayılıyordum.
Birden gözlerim kocaman açıldı.
"Neresi ?"
Heyecandan sorumu tekrarlarken, hızlıca konuştum ve olduğum yerde zıpladım.
"neresi neresi...?"
Bu teokimr karşın Jennifer gülümseyerek beni sakinleştirmeye çalıştı.
"Tamam tamam sakin ol "
Ardından devam etti
"oraya gittiğimizde öğreneceksin. Ama ilk önce gidip yüzünü yıka hadi. Ağlamak sana hiç yakışmıyor."
Resmen uçarak odadan dışarı çıktım. Heyecanım o kadar büyüktü ki, az kalsın altındaki halı kayacak ve bende yere yüz üstü düşecektim. Son anda zorla topatlamıştım kendimi. Ne de olsa duygularımı yoğun yaşayan biriyim...
Lavaboya vardığımda, suyun soğukluğuna aldırmadan avucumda biriktirdim. Ardımdan yüzüme çarptım. Birkaç defa daha anısını yaptıktan sonra muslupu kapattım. Kabaca yüzümü yanda asılı olan hazluyla kuruttuktan sonra, tekrar aynı heyecanla Jennifer'ın yanına vardım.
"Hazırım! Hadi gidelim"
Diye haykırdım çoşkuyla. Ve hemen Jennifer'ı beklemeden dışarı fırladım.
Güneş en tepedeydi. Derin bir nefes alarak, ciğerlerimi mis gibi havayla doldururken, tekrar nefes verdim. Bir süre sonra kapı kapanma sesini duydum.
Jennifer arkada bende biraz önünde yola koyulduk. Mutluluğum fazla uzun sürmedi.
O çocuklar biraz karşımızda konuşuyorlardı beni gördüklerinde yine gülmeye başladılar.Bu çocuklar, benim mutluluğuma engel olmak için mi varlar acaba...
Arkaya koşarak Jennifer'ın yanına geri döndüm. Ve sımsıkı sarıldım ona. Durumu anlamışa benziyordu. Göz hizama geldi ve önümdeki saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Sakın suratını asarak onları sevindirme Hera... Amaçları seni üzmek unutma..."
Jennifer haklıydı. Onlara bu mutluluğu asla yaşatmayacaktım.
Olumlu anlamda başımı salladım ve yüzümdeki üzgün ifademi düzelttim.Tekrar yürümeye devam ettik. Birkaç dakika sonrada önlerinden geliyor bulunuyorduk.
"bakın minik canavar geri dönmüş..."
Diye Edward'ın sesi duyuldu arkadan. Durdum, ve sinirli bir şekilde arkamı döndüm.
"bu sizi ne ilgilendirir ?!"
yine elim yanmaya başlamıştı Jennifer görmesin diye sallayarak söndürmeye çalıştım. Çünkü o da tam yanında duruyordu.
Çocuklar sustu ve birbirine bakmakla yetindi. Ve bizde yolumuza devam ettik. Ama benim yaşadığım duygular... Ben... Ben ilk defa böyle birşey yapmıştım. Önceden ağlamakla yetinirdim. Ama artık eski Herabrienna geride kaldı !
"Seninle gurur duyuyorum Hera"
açıkcası bende kendimle gurur duyuyordum.
Bir süre sonra Jennifer'ın sesini duydum.
"İşte burası"
Dedi. Kollarını iki yana açmış, önümüzdeki manzarayı işaret ederken. Bense gözlerime inanamadım burası muhteşem bir yerdi. Heryerde ağaçlar ve bütün renklerin olduğu, muazam bir çayır vardı. Kendimi tutamayarak Jennifer'ın yanından ayrıldım koşarak oraya gittim.
"Yavaş ol Hera düşeceksin!"
Tamam... belki fazla duygusal bir kızım. Ama yine gözlerim dolmuş, durmuştum. Aklıma Annem geldi o da bana böyle seslenirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Herobrine'ın Kızı Herabrienna-Minecraft'ın Küçük Efsanesi
FanficHerobrine'ın kızı olduğumu öğrendiğimde, hayatımın tüm sıradanlığını yitireceğinden haberim yoktu... Ama bilmediğim bir şey daha vardı ki, o da asıl maceranın o zaman başladığı... Her şey, ben daha dokuz yaşındayken oldu. Babamla karşılaşmam ve ba...