Anıl, erkeksi ve seksi inlemesiyle üstüne yığılana kadar, iki defa orgazm olmuştu kadın. Usulca kayıp kalktı genç adamın altından. Toparlanmaya başladı. Nasıl bu duruma gelmişlerdi, nasıl bu kadar ileri gidebilmişti.
Çimlerin üstünde uzanmış olan adama baktı, oda kendisini izliyordu. Az önce birlikte zevkin doruklarına çıkmışlardı. Utandığını hissetti.
Anıl kibar bir tebessümle, elini uzattı. Ne kadar genç ve yakışıklı bir adamdı. Uzun boylu ve yapılıydı, subay traşlı siyah saçları, esmer teni, yeşilin her tonunu barındıran gözleri ve, ahhh evet dolgun dudaklarıyla, her kadının aşık olabileceği kadar yakışıklıydı.
Ayrıca mükemmel sevişiyordu. Kadın mükemmel olan herşeyi çok seviyordu. Ama aşık olmak, birinin gözlerinin içine bakarak, aşk sözcükleri fısıldamak, ona göre şeyler değildi.
Pişmanlık hissetti, bu genç adama böyle ümit vadeden bir sevişme yaşatmamalıydı. Çünkü Anıl, ışıldayan gözlerle ona bakarken anlamıştı kadın. Anıl birşeylerin değiştiğini düşünüyordu.
Karşısında, kendine uzatılmış ele baktı, incitmek istemiyordu çünkü, Anıl bunu hakedecek hiç bir şey yapmamıştı. Bahçeye izinsiz girmek sayılmazsa tabi. Bunu daha sonrada konuşabilirdi.Zaman kazanmak için, elini uzatmasada gülümsedi genç adama.
- "Haydi kalk, birşeyler içmek istiyorum, zor bi gündü" dedi.
Anıl, kadın uzattığı elini tutmasada, mutluydu. Bu kadına hayrandı. Şimdiye kadar sadece iki arkadaş gibi takılmışlardı ama, Anıl her zaman bu anın hayalini kurmuştu,bu gece herşey değişecekti.
Uzandığı çimlerden doğrulup oturdu. Başını biraz yana eğip baktı kadına;
- "aslında ben içecek bir şeyler getirmiştim, sen beni bir güzel pataklamasaydın, şuanda içiyor olacaktık" dedi ve başıyla garajdan bahçeye açılan kapıyı işaret etti.Sonra çırılçıplak kalktı, garaja girip içinde iki şişe merlot ve peynir çeşitleri olan sepetle geri geldi.
Salaş tişörtünü üzerine geçirmişti kadın, pantolonunuda giydi ve sepeti aldı adamın elinden. Arkasını dönüp eve doğru yürümeye başladı;
- " hadi ama abartma, sen hiç dayak yememişsin galiba, alt tarafı dudağın patladı" dedi.
Evet dudağı patlamıştı. Keşke o darbe dudağına değil, yanağına gelseydi. O patlaktan sızan kan olmasaydı bunlar yaşanmayacaktı belkide. Onu çıldırtıp bu noktaya getiren bir damla kanmı olmuştu. Anıl;
- " evet hiç dayak yememiştim ve iyikide dudağımı patlatmışsın" dedi pantolonunu giymeye çalışırken.
Bu ima karşısında, gülümsemesini engelleyemedi kadın, yinede yürümeye devam etti. Evin kapısında durup genç adama döndü;
- "bahçeme bir daha izinsiz girersen, bu defa kafanı patlatırım" dedi.Alaycı bir gülümseme takınmış olsada, uyarıyı anlamıştı Anıl. Bu kadın süprizlerden hoşlanmıyordu ve bunu açıkça ifade ediyordu.
- "Özür dilerim, seni korkutmak istememiştim. Söz bir daha habersiz gelmem" dedi.
Kadın numaratöre şifreyi girip kapıyı açtı. Gülümseyerek döndü;
- "sence hangimiz daha çok korktu" dedi.
Anıl gülümsemeye başladı, kadında daha fazla tutamadı kendini kahkahalar atarak girdiler içeri.
Evin alt katında denize bakan bir salon, mutfak,küçük bir oda ve banyo vardı. Salondaki merdivenlerden çıkılan üst katta ise, biri büyük üç yatak odası ve büyük yatak odasından çıkılan, manzaraya hakim geniş bir teras bulunuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Takıntı
General FictionAcımıyordu, evet anlamını bilmediği bir duygu vardı ama, kesinlikle acımıyordu. Gözlerini son kez kapattı ve hissetmek istedi, insan bu kadar duygusuz olabilirmiydi? Anlamını bilmediği duyguda kalbinde değil, beynindeydi zaten. Bu yüzden...