Uçsuz bucaksız karanlık ve hissettiği serinlikle kendine geldi. Gözleri, açılmamak için direniyordu sanki. Ama gayret etmeliydi, bu karanlık çok boğucu olmaya başlamıştı.
Ne zamandır bu halde olduğuna dair, hiçbir fikri yoktu Anıl'ın ve lanet olasıca gözlerini açamıyordu. Uzun zamandır uyuyor olmalıyım diye düşündü, çünkü bir çok kabus görmüştü. Karanlık, çığlıklar, anlamsız kelimeler vardı rüyalarında.
Bulunduğu yer çok soğuktu, hissettiği tek ısı, sol kolundaydı. Muhtemelen serum taktılar diye düşündü. Yaşadıkları olayı hatırlıyordu çünkü, yaralanmıştı.
Daha öncede bir iki defa kendine gelmişti, ama gözlerini açamamıştı. Bu defa kesinlikle pes etmeyecekti.
Güç toplamak için, bütün düşünceleri kovdu beyninden. Şimdi seslere yoğunlaşmıştı ama çıt çıkmıyordu. Sadece, nefesinin sesini duyabiliyordu.
Uzun bir süre öylece bekledi. Sonra tekrar denedi gözlerini açmayı ve bu defa başardı.
Duvarlar mavinin güzel bir tonuna boyanmıştı ve tavanda maviydi. Floresan yanıyordu, oda aydınlıktı. Bir yatakta yattığını biliyordu Anıl, ama yalnız olmadığından haberi yoktu.
Ne durumda olduğunu anlamak için, kendine bakmak istediğinde ilk gördüğü, yatağa serilmiş geceden siyah saçlar oldu. Meral, iki eliyle, onun sol kolunu bileğinden tutmuş, başınıda ellerinin üzerine yerleştirmiş uyuyordu. Yani hissettiği sıcaklık, serumdan değildi. Yanında olması için, herşeye razı olduğu kadın yanındaydı.
Derin bir nefes aldı genç adam, ve anında Meral başını kaldırdı. Uyumuyordu; ve kızarmış mavilere bakılırsa, uzun zamandır uyumamıştı.
Yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi kadının. Elleri daha sıkı tutuyordu şimdi genç adamın bileğini. Her an ağlayacakmış, yada gülecekmiş gibi bir hali vardı, ve titreten sesiyle konuştu;
- iyi misin?
Anıl, kendisiyle mesafeli bir şekilde konuşan kadına, kaşlarını çatarak baktı, konuşurken sesi kendine bile yabancı gelmişti;
- sanırım senden daha iyiyim!
- çok mu kötü görünüyorum?
Meral'in elleri saçlarına gitti. Toparlamak için, biraz uğraştıktan sonra, ellerini yüzüne götürüp, gözlerini ovuşturdu.
- o kadar korktum ki, diyebildi sadece. Bir kaç kelime daha etse ağlayacaktı.
Anıl, elini Meral'e uzattı. Oda uzanıp tuttu genç adamın elini.
- doktoru çağırmalıyım, hemen dönerim, diyerek kalktı sandalyesinden. Ama Anıl elini bırakmadı.
- iyiyim ben, sadece yorgunum. Biraz uyusak mı? Seninde uykuya ihtiyacın var gibi, dedi.
Bu halde bile, onu düşünen bu adam, Allah'ın ona bir hediyesi olmalıydı. Oysa Meral, uyandığında ondan duyacaklarına hazırlamaya çalışmıştı kendini. Lanet edip, çık hayatımdan diye bağıracağını düşünmüştü. Diğer elinide, Anıl'ın eline götürdü. Şimdi iki eliyle tutuyordu onun elini. Yalvarırcasına konuştu;
- önce doktoru çağıralım Anıl. Üç gündür burdasın ve uyuyorsun. Seni hemen görmeli, dedi.
- için rahat edecekse, dedi Anıl ve bıraktı Meral'in elerini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Takıntı
Fiction généraleAcımıyordu, evet anlamını bilmediği bir duygu vardı ama, kesinlikle acımıyordu. Gözlerini son kez kapattı ve hissetmek istedi, insan bu kadar duygusuz olabilirmiydi? Anlamını bilmediği duyguda kalbinde değil, beynindeydi zaten. Bu yüzden...