- kelepçe fikri fena değil ama, buna gerek yok bebeğim!!! Bana verilmiş bir sözün var! Ben istediğim sürece benimlesin !!!Yolun sonuna Anıl'ın karar vereceği belli olmuştu. Meral yavaşça arkasına yaslanıp gözlerini kapattı. Ne gittiği yeri, nede yolun ne kadar süreceğini bilmiyordu. Uzun sürsün istedi, öyle yorgundu ki! Yüklerini taşımak her geçen gün daha zor olmaya başlamıştı.
Başı arabanın camına doğru düşünce, onun uyuduğunu anladı genç adam. Oysaki cevap vermemek için sustuğunu sanmıştı. Akşam trafiğinin cehenneme çevirdiği yol, en az bir saat sürecek gibiydi. Uzanıp radyoyu açtı ve hemen sesini ayarladı.
Yarım saat sonra, trafik neredeyse gitmiyor denecek kadar yavaşladığında, yanında uyuyan güzel kadına baktı Anıl. Bütün parmaklarını birbirine geçirip, ellerini kucağına koymuştu. Öyle sıkı kenetlemişti ki parmaklarını, uyuduğunda bile ayrılmamışlardı.
Yüzünün sağ tarafı, cama doğru dönük olduğundan, sadece boynuna yayılmış kan kalıntılarını görebiliyordu Anıl. Dağılmış saçları, yüzünün ona dönük olan sol tarafındaki morarmaya başlamış yumruk izleri, ellerinin üzerindeki kimisi kan oturmuş, kimisi biraz açılıp kanamış yaralar, onun nasıl mücadele ettiğini gösteriyordu. Çıplak ayaklarının yanında, yerden alıp arabanın içine fırlattığı stiletto ayakkabıları vardı.
Şimdi yanında çocuk gibi büzüşmüş uyuyan kadın, bir saat önce talihsiz korumanın üzerine kaplan gibi atlayan kadındı.
Dudakları hafif bir tebessümle kıvrıldı. Meral'in korumanın dizinde yükselişi, adamın çenesinden gelen çatırtı, sonrasında ağır çekimde devrilişi ve devrilen adamın üzerinden geri atlayıp, bir kuş tüyü hafifliğinde yere inen kadının imrenilesi hali, bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti.
İşi gereği, daha öncede bir kaç profesyonel kadınla karşılaşmıştı Anıl. Hatta iki tanesiyle birlikte çalışmıştıda, ama daha önce Meral gibisini görmemişti. Onun sahip olduğu gücü, yıllardır biriktirdiği kininden alması, işin en kötü yanıydı.
Aklına gelen düşüncelerle, gülümsemesi tüm yüzünü kapladı Anıl'ın. Eğer birimin başındaki adamı, Meral'in yetenekleri ve onlara faydalı olacağı konusunda ikna edebilirse, belki görevinin bitiminde, işleri yoluna koyabilirdi. Bunu yapmak, düşünmek kadar kolay olmayacaktı biliyordu. Üstelik Meral'i de bu konuda ikna etmesi gerekecekti, acaba o böyle bir şeyi istermiydi. İstese bile, onca süikastın, onca olayın sonrasında, kendisi Meral'e güvenebilecek, tüm sorumluluğu omuzlarına yükleyip, büyük patronun karşısına çıkabilecek miydi? Çıksa bile .......!!! Kahretsin!!!
Çatılan kaşları, az önce gülümseyen yakışıklı suratını gölgeledi. Sadece biraz detaylı düşünmek bile, onu umutsuzluğa sürüklemeye yetmişti.
Meral, birden irkilerek Anıl'ın düşüncelerini böldü. Göz kapakları kıpırdanıyor, birbirine kenetli parmaklarını daha çok sıkıyordu. İlk önce titreyen vücudu, sonra gerildi. Ama gözlerini açmadı. Onun hala uyuduğunu ve kötü bir rüya gördüğünü anladı genç adam.
Meral annesinin, avuçlarından kayan elini sıkı sıkıya tuttu. Elini hala tuttuğu halde, annesi karanlığın içine doğru yavaşça uzaklaşıyordu. Gitme demek istedi ama, çığlık çığlığa bağırdığı halde, hiç sesi çıkmadı. Gözleriyle yalvardı uzaklaşan kadına. Onunda gözlerinde aynı yalvarış vardı. Daha sıkı tutunmak için, tüm gücünü kullandı Meral. Ağlamak istedi, yalvarmak, af dilemek........ama bir damla yaş çıkmadı gözlerinden. Sonra avuçlarındaki güven veren el de, annesinin karanlıkta kaybolan yüzü gibi, eriyip gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Takıntı
Narrativa generaleAcımıyordu, evet anlamını bilmediği bir duygu vardı ama, kesinlikle acımıyordu. Gözlerini son kez kapattı ve hissetmek istedi, insan bu kadar duygusuz olabilirmiydi? Anlamını bilmediği duyguda kalbinde değil, beynindeydi zaten. Bu yüzden...