Tam zamanında, evin bulunduğu sokağa vardılar. Anıl, silahların bulunduğu çantadan, kendisi ve Kenan için gerekenleri alıp, çantayı kapattı.
Durdukları andan itibaren, bilgisayarını kurcalamaya başlayan Huri, Anıl'a dönüp;
- güvenlik kameralarına bağlanmak için, on beş dakikaya ihtiyacım var, dedi.
- yarım saatten fazla zamanımız olsada, hemen başlasan iyi edersin. Ben bu işlerden pek anlamam, sana güveniyorum.
Anıl'ın sözlerine, sıcacık bir gülümsemeyle karşılık verip, işine döndü Huri. Güven kelimesi iyi gelmişti.
Kenan ilk defa iş başında görüyordu Huri'yi. Meral'in ısrarla bu operasyonda onunla olmak istemesini şimdi anlamıştı. Saha operasyonlarında ihtiyaç duyulacağı için, bir dizi teknolojik eğitimden geçmişti kendiside. Şu anda Huri'nin yaptığı şeyi izlerken, onun şifreleri kırmaktan öte, yazılımcısıyla dalga geçtiğini de , bu sayede görebiliyordu. Kızın yüzünde ne bir gerginlik, ne de endişe vardı. Sadece eğlenceli bir oyuna kendini kaptırmış gibiydi. Anıl onun zeki bir kız olduğunu söylemişti, fakat Huri'de daha fazlası vardı, çok daha fazlası!
İlk defa sinirle değil de, hayranlıkla bakıyordu genç kıza Kenan. Ve ona şimdi hak veriyordu. Bu üstün yeteneği ve zekayı taşıyabilmek için, onu saklamak gerekirdi. Kızın yaptığı da tam olarak buydu. İnsanlardan uzak durmaya yada onları kendinden uzak tutmaya çalışarak, kendini saklamak.
Yaklaşık on dakika sonra, bilgisayardan başını kaldıran Huri;
- tamamdır! dedi.
- arka bahçeyi görebilir misin?
- evet. dedi Huri. Bir kaç tuşa dokunduktan sonra da;
- bahçede kimse yok, ama ön kapıda yaklaşık on kişi var! diye ekledi.- peki evin içinden görüntü alabiliyor musun?
- tamamından değil, ama bize yetecek kadar var. Çoğu kamera haraketsiz, evin kalabalık olduğunu düşünmüyorum.
Anıl, takdir eder bir baş selamı verdikten sonra, araçtan indi.
Anıl'ın peşinden araçtan inen Meral, bahçe duvarlarının arkasında, kale gibi yükselen binaya baktı. Burası, padişahlardan birinin, aşık olduğu cariyesi için yaptırdığı, eski ama oldukça gösterişli bir yapıydı. Yani kısaca saray yavrusu.
Tarihe geçmiş böyle muhteşem bir eserin, nasıl olupta Saba'nın tapulu malı olduğuna kafa yormadı Meral. Çünkü kadının insanları nasıl kullandığını, istediğini almak konusunda ne kadar acımasız olduğunu biliyordu. Mekanı cennet olsun denecek biri değildi rahmetli. Meral onu cehennemde bekleyecek bir yoldaş daha eklemişti listesine.
Islık sesiyle düşüncelerinden sıyrılıp, açık araç kapısının önünde dikilmiş, heybetli yapıyı izleyen Huri'ye döndü.
Huri, gözlerini kocaman açıp, uzun bir ıslık çaldıktan sonra;
- vay canına!!! Doğru yere geldiğimizden emin misiniz? Zira burada oturan kişi, küçük bir ülkeyi yönetiyor olmalı, dedi.
Meral, sinirli bir sırıtışla yanıtladı;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Takıntı
Ficción GeneralAcımıyordu, evet anlamını bilmediği bir duygu vardı ama, kesinlikle acımıyordu. Gözlerini son kez kapattı ve hissetmek istedi, insan bu kadar duygusuz olabilirmiydi? Anlamını bilmediği duyguda kalbinde değil, beynindeydi zaten. Bu yüzden...