2.Bölüm: Murat

21.9K 873 67
                                    

Havaalanı sakindi. Yinede tedbirli olmalıydı, çünkü her zamanki kargaşadan eser yoktu. Buda, işlemlerin titizlikle ve kalabalık bir ekiple yapıldığına işaretti. Gizli bir araştırma yapılıyor olabilirdi. Rahattı kadın, strese gerek yoktu. Silahından çoktan kurtulmuştu ve güvenilir sahte kimliğiyle burdan ayrılacaktı. Her zamanki gibi. Bir sorun çıkma ihtimali sıfırdı. Çünkü, bütün planlarını, takıntı derecesinde bir titizlikle yapardı. İşte bu takıntılar mükemmelleştirmişti onu.            

       Yarım saate kalmadan uçaktaydı. Cam kenarındaki koltuğuna yerleşti. Yorgundu ve uykusu vardı. Ama uyuması imkansızdı. Ne otobüs, ne tren ,ne uçak, ne taksi, asla uyuyamazdı. Başını arkasına yasladı, gözlerini kapattı. Evini özlemişti, sıcak duşunu alıp, bornozuyla kahvesini yudumlayıp, uykuya daldığını hayal etti.

     - Afedersiniz, uyandırmak istemezdim". Sert ama nazik sesle irkildi.

     -"Uyumuyordum, sadece yorgunum" dedi. Neden açıklama yapma gereği duymuştuki.

       Genç adamın bakışları, yan koltuktaki sırt çantasına kayınca,

     - "Kusura bakmayın " dedi ve çantasını aldı.

       Adam, yanındaki koltuğa yerleşirken, göz ucuyla süzdü onu. Otuzlu yaşlarında olmalıydı. Uzun boylu, birazda boyuna göre zayıftı. Kumral saçları hafif dalgalı ve özenle taranmıştı.

       Adam koltuğuna yerleşip döndü, elini uzatıp;

       - "merhaba ben Murat" dedi. Tanışma faslına hazırlıksız yakalanmanın verdiği telaşla uzattı elini kadın;

     - "Beyza " dedi.

       Bu görevde adı Beyza'ydı. Gülümseyerek;

     - "memnun oldum" diyen Murat'a baktı. Pek yakışıklı sayılmazdı,yinede insanda saygı ve samimiyet duyguları uyandıran bir gülümsemesi vardı.

       Uçak kalkışa geçtiğinde,ikiside camdan dışarı bakıyordu. Kadın sohbetin burda bitmesini diledi. Yolculuk arkadaşı istemiyordu. Havadayken düşünceleride asılı kalıyordu sanki. Hiçbişey düşünmeden gözlerini kapatıp   dinlenmeyi seviyordu. Tamda o anda sordu Murat;

     - "İstanbul 'damı yaşıyorsunuz?"

     Sıkıntısı artan kadın;
     - "hayır, iş için gidiyorum" diyince, yeni soru yapıştı;

     - "o zaman Zonguldak".

       Derin bir nefes alıp, konuyu değiştirmek için sordu;
     - "ya siz, buralı mısınız?".

       Sohbete iştahlı olan Murat konuşmaya başladı.

     - "Hayır. Aslında İstanbul'da yaşıyorum. Buraya bir açılış için geldim. Açılıştan sonra, bir ay boyunca kalıp, yeni madenin finans programını düzenleyecektim". dedi.

       Şaşıran kadın, bozuntuya vermemek için hemen konuştu;

     - "ama dönüyorsunuz". Bu nasıl bir tesadüftü. Murat daha anlatmadan olanları biliyordu kadın. O anlatırkende hiç dinlemedi zaten. Bütün olanı biteni anlattıktan sonra, derin bir nefes aldı Murat;

     - "hepimiz çok üzgünüz, Rıfat bey iyi bir insandı, böyle ölmeyi haketmemişti" dedi.                       

       Hiç üzgün olmasada;
     - "çok üzgünüm" dedi kadın. Bu adam Rıfat Korcan' hiç tanımıyordu.

       Yolculuğun geri kalanı, kadının son sözünü söyledikten sonra, gözlerini kapatıp arkasına yaslanması sonucunda sessizdi.                                    

       Murat, gözleri kapalı olan kadına baktı. Nasılda güzeldi. Bukadar güzel bir yaratık, nasıl bukadar duygusuz davranabiliyordu. Bir sürü insanın gözleri önünde, vurularak öldürülen, yüzlerce insana ekmek kapısı açmış Rıfat Korcan için, söylediği tek şey "çok üzgünüm" olmuştu. Bir melek olarak yaratılmış olması gereken Beyza'ya baktı dikkatle, zaten bakmamak mümkün değildi. Murat'ta yaslandı koltuğuna. Tuhaf hissediyordu nedense, kadının güzelliğinden olmalıydı.                                                       
       Uçak İstanbul Atatürk havalimanına indiğinde, ikisi birlikte indiler. Kadın yanındaki adama göz ucuyla bile bakmıyordu. Adamsa gözlerini alamadığı kadına, sebebini anlayamadığı bir duyguyla seslendi;

     - "Beyza ! " kadın yavaşça dönerken sordu Murat;
     - "sence Rıfat bey böyle ölmeyi haketmiş olabilir mi?".

       Tabiki haketmişti, sınavda başarısız olmuştu. Ama,bunu söyleyemezdi. Murat'a bir adım yaklaştı, ateş gibi parlak gözleriyle, esir aldı adamın gözlerini.

     - "İlahi adalete inanır mısınız? " dedi. Şaşkınlıktan ne diyeceğini şaşıran Murat, ağzını bile açamadan, biraz daha yaklaştı kadın, Murat biraz eğilse onu öpebilirdi.
     - "ben inanmıyorum" dedi buz gibi sesiyle ve döndü gitti.

       Kadın gözden kaybolana kadar, büyülenmiş gibi baktı arkasından Murat. Rıfat Korcan'ı çoktan unutmuştu. Aklında sadece, Beyza'nın dudaklarına çarpan sıcak nefesi kalmıştı.

       Merhaba ! Bu benim yazmaya çalıştığım ilk hikayem. Daha öncesi yok. Bu yüzden okuyan tüm arkadaşların yorumu ve fikirleri benim için çok önemli.        Lütfen kısada olsa fikirlerinizi benimle paylaşır mısınız?

Mükemmel TakıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin