Bulaşık makinesi çalıştırılıp, tezgahta temizlendikten sonra, mutfakta yapılacak iş kalmamıştı. Huri'nin; "yemeği sen yaptın, kahveler benden" ısrarları neticesinde, yaptığı türk kahveleri, küçük salondaki televizyonun karşısında içilmişti.
İki eski arladaş gibi yaptıkları sohbet, Gökhan'ın afacan bir çocukken neler yaptığına gelince, Huri'nin, gülmekten resmen karnı ağrımıştı.
Yerinden kalkıp, boş kahve fincanlarını aldı;
- daha fazla gülersem kriz geçiricem. Ben fincanları yıkasam iyi olacak, dedi.
Gökhan, kumandaya uzanıp, televizyonu kapattı. Zaten hiç izlemedikleri yarışma programıda bitmek üzereydi. O da ayaklanıp üst kata yöneldi.
- bende bu arada, yukarıdaki odayı senin için hazırlasam iyi olacak, saat epey geç oldu. dedi.
Huri minnettar bir ifadeyle baktı genç adama;
- teşekkür ederim, herşey için, dedi.
Gökhan, yine bir espiriye hazırlandığını belli eden, hınzır bakışlarını Huri'ye çevirdi;
- hayatımda gördüğüm en güzel kadını eve attığım için, teşekkür kazanacağım hiç aklıma gelmezdi, dedi.
Gökhan'ın, bu defa konuyu dağıtmak için yaptığı zevzekliğe aldırmadı Huri. İfadesini hiç değiştirmeden tekrarladı;
- gerçekten! çok teşekkür ederim. Beni tanımadığın halde arkadaşın kabul ettiğin, saçmalıklarıma sabrettiğin, güzel yemekler yaptığın ve nazik bir ev sahibi olduğun için, teşekkür ederim, dedi.
Gökhan, utandığı zamanlarda yaptığı gibi, elini ensesine götürüp, gözlerini kaçırdı;
- benim için zevkti prenses. Bu konuyu uzatmasak, dedi.
Huri, yavaşça gözlerini kapatıp açtı ve gülümsedi. Sonra elinde fincanlarla mutfakta gözden kayboldu.
Gökhan bir süre baktı genç kızın arkasından. Ondan etkilenmemek için elinden geleni yapmasına rağmen, kendine engel olamıyordu. Huri gittiğinde çok üzülecekti.
Ona karşı hissettiği yakınlığın, karşılıksız olduğunu biliyordu çünkü. Okulda sağında solunda gezinip, onu gördüklerinde, elini kolunu koyacak yer bulamayan kızlar gibi bakmıyordu Huri. Gözlerinde, Gökhan'ın görmeyi beklediği pırıltılar yoktu. Kaçamak bakışlar yoktu. Bu kız onu sadece arkadaş olarak görüyordu. Bu düşünceler, canını sıkmıştı genç adamın.
Derin bir nefes aldı ve üst kata çıkmak için merdivenleri tırmandı. Bulduğu temiz çarşafları, Anıl'ın kilerle değiştirdi. Kirli olanları toplayıp çıkmak için dönünce; kapıda bekleyen Huri ile karşılaştı.
- burası Anıl'ın odası. Çarşafları değiştirdim. Başka odamız olmadığı için, burda kalman gerekecek. Benim odam alt katta, bir şeye ihtiyacın olursa, seslenmen yeterli. Karşı kapıda banyo, rahatça kullanabilirsin, dedi ve odadan çıkmak için hareketlendi.
Huri, ilk defa tedirgin olduğunu hissetmişti genç adamın. Elindeki valizi bırakıp, yanından geçmek üzere olan Gökhan'ın bileğini tuttu. Bu yaptığına kendisi bile şaşırmıştı ama, dokunmak yani en azından Gökhan'a dokunmak, artık onu rahatsız etmiyordu.
- seni endişelendiren bişey mi var? Sanki keyfin kaçtı, dedi.
Gökhan, Huri'nin avuçlarından bileğine yayılan ısıya aldırmamaya çalışarak;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Takıntı
General FictionAcımıyordu, evet anlamını bilmediği bir duygu vardı ama, kesinlikle acımıyordu. Gözlerini son kez kapattı ve hissetmek istedi, insan bu kadar duygusuz olabilirmiydi? Anlamını bilmediği duyguda kalbinde değil, beynindeydi zaten. Bu yüzden...