Murat'tın yüzüne bakakaldı kadın. Bu resimde o günki halinden daha güçlü ve çekici görünüyordu. 33 yaşındaydı, bekardı ve finans konusunda bir dahiydi. Ablası bir medya şirketi patronu olmasına rağmen, o başka bir şirketin hesaplarına bakıyordu. Bunda bir tuhaflık vardı. En büyük tuhaflıksa, Murat dün öldürdüğü adamın çalışanı, kabul ederse sıradaki kurbanın kardeşiydi.
Kararını tanıdık yüzü gördüğü anda vermişti. Mutat' ın olaylarla olan bağlantısını, tabi varsa, çözmeden işi kabul etmeyecekti. Hemen arama motorunu açıp Murat Özkan yazdı. Bir ekonomi dergisine verdiği röportaj dikkatini çekmişti. Hemen tıkladı haberi ve okumaya başladı.
- Murat bey, ekonomi dünyası sizden, para mıknatısı olarak bahsediyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Aslında çokta yanlış değil. Dünya piyasaları ve istatistiklerini iyi takip edip, bilgileri toplamak ve gerektiğinde kullanılmak üzere saklamak, kısa vadede büyük paralar kazanmanın yolu oldu benim için.
- Yani parayı çektiğiniz doğru. Peki neden kendi adınıza çalışmayı tercih etmiyorsunuz?
- Bazen kazanmanın yolu, risk almaktan geçiyor. Henüz riske atacak kadar birikim sahibi değilim. Tabiki benimde hayalim, birgün kendi yatırımlarımı yapıyor olmak. Ama henüz bu hayalimi gerçekleştirecek imkanları hazırlayamadım.
- Anlıyorum. Peki izniniz olursa konuyla alakalı özel bi soru sorabilir miyim?
- cevaplayamayacağım kadar özel değidir umarım.
- O zaman soruyorum. İstemezseniz cevap vermeyebilirsiniz. Henüz yeterli birikiminiz olmadığından bahsettiniz fakat, ablanız babanızdan kalan medya şirketinin patronu ve bu imkanlara sahipken, neden birlikte çalışmayı tercih etmediniz? Sanırım şirket babanızın vefatından sonra ikinize kalmış olmalı.
Evet kadının beklediği soru buydu !!!
- Aslında özel bir soru evet. Yinede sorunuzu yanıtlacağım. Babamın vefatına yakın zamanda ben master yapmak için Amerika daydım. Bilirsiniz orda hayat burdakinden farklı. Bende kendimi bu hayata fazla kaptırmış olmalıyım ki! Babam bana güvenmekte tereddüt etmiş. Aslında haklıda olabilir. Biraz yaramaz bi çocuktum sanırım. Sonuçta bana kendi işimin patronu olacak kadar bir nakit bırakarak, bütün hisseleri ablama devretmiş. Tabi ben bunu babamın ölümünden sonra öğrendim.
- Ama kendinize bir şirket kurmadınız?
- Evet kurmadım. Çünkü parayı kabul etmedim. Çok gençtim o zamanlar, babamın bana olan güvensizliği beni çok kırmıştı. Parayı bir vakfa bağışlayarak gösterdim tepkimi.
- Hiç pişman olmadınız mı bu yaptığınıza. Bir şirket kuracak kadar paradan bahsediyoruz.
- Hiçbir zaman olmadım. Aslında daha çok hırslandım. Biliyorsunuz şuan Türkiye'nin en büyük şirketlerinden birinde ARGE bölüm müdürüyüm. Dahada iyisini yapacağıma da eminim. Belkide babam haklıydı, yeniyetme hallerimle bir şirketin yarısına sahip olsam, bugünkünden çok farklı bir adam olabilirdim. Her işte bir hayır var derler.
- Haklısınız. Peki ablanızla yıllardır görüşmüyor olmanızın sebebi bu olay mıydı?
- Tam anlamıyla bu olay denemez, karşılıklı söylenmiş ve söylenmemesi gereken bazı sözler aramızın açılmasın neden oldu.
Röportaj Murat'ın "bu röportaj ekonomi dergisi için sanıyordum ama korkarım yakında aşk varmı diye soracaksınız" sözleriyle yön değiştirip parasal konulara dönmüştü.
Bundan sonrası kadın için önemsizdi. Bu yazı bazı ipuçları vermişti ona. Büyük bir mirastan men edilen bir adam neler yapabilir diye düşündü. Biliyordu zaten, insanların para için neler yapabildiğine, defalarca şahit olmuştu.
Evet Murat'ın ablasından nefret ediyor ve ölmesini istiyor olması için sebepler vardı, ama Rıfat Korcan' ne alakaydı. Sadece bir tesadüf müydü ogün uçakta karşılaşmaları ve öldürdüğü adamın yanında çalışıyor olması.
İyide neden ilgileniyordu ki bununla. Ne farkederdi kimin kimi öldürmek ve neden öldürmek istediği. Bu güne kadar hiç umrunda olmamıştı. Önemli olan işin mükemmel temizlikte bitmiş olması,hiç bir şekilde müşterisini ve kendisini riske atacak bir hata yapmamasıydı.
Sistemi yıllar önce 25 yaşındayken kurmuştu. Babasının öldürülmesinden beş yıl sonra. Kendini toparlaması beş uzun yılını almıştı.
Sonrasında kararını verdi, kendi seçimlerini yaparak ilerleyecek ve babasının katillerini bulacaktı. Bu karar onuda bir katile dönüştürmüştü. Ama o iyi bir katildi, sadece yaşamayı haketmeyen, kötülükle varolan, acımasız, insanların sırtından beslenen asalakları öldürüyordu.İki aracısı vardı ve hiçbiri birbirini tanımıyordu. Ne aracılar onu nede o aracılarını. Kadına bu imkanı veren, yani ona müşteri bulan bu iki kişiyi ayarlayan adam, kısacası üçünün arasındaki tek bağlantıda ölmüştü. Onları birbirine bağlayan tek şey gizli posta hesaplarıydı. Her işten sonra, iki aracıdanda yeni postalar gelirdi. Karar her zaman kadınındı. Zorlama yoktu, isterse işi kabul eder, istemezse etmezdi. Kimse kararlarını sorgulayamazdı çünkü buna izin vermezdi.
Düşüncelerini çarpan bahçe kapısı bölünce, yerinden fırlayıp kapıya döndü. Anıl kendinden emin adımlarla sakince yürüyordu ona doğru ama gözlerinde ateş vardı.
Sabah çıkıp gittiğinde kapıyı açık bırakmış olalıydı. Anıl'ın gözlerindeki ateş kadının bütün vücudunu sardı bir anda. Burnunun dibine kadar gelip durdu, başını yana eğip fısıldadı;
- senin derdin ne?" Dediği andada;
yapıştı kadının dudaklarına, engellenemez, karşı koyulamaz bir güç ve ihtirasla.Zaten karşı koymakta istemiyordu. Anıl, onun bütün duvarlarını yıkacak kadar güçlüyse, istediği şeyin getirilerine dayanacak kadarda da güçlü olmalıydı. Kısacası, kendi kaşınmıştı. Aynı ihtirasla karşıladı genç adamın dudaklarını.
Peki kendisi Anıl' ın getirilerine katlanacak kadar güçlümüydü. Evet güçlüydü, çünkü Anıl onun için bir ihtiyaçtı sadece, aşık olmayı unutalı çok olmuştu. Kurallarını belirleyip, bu yakışıklı adamla birlikte olabilirdi. Onu hayvani bir içgüdü ve zevke olan arzuyla istiyordu sadece.
Çekti kendini o harika dudaklardan ve tuttu elini. Eve doğru yürürlerken kararını verdi. Onunla konuşacak, kurallarını anlatacak, kabul ederse bir ilişki yaşayacaktı. Ama konuşma biraz bekleyebilirdi.
İçeri girdiği gibi genç adamı duvara yapıştırdı sertçe, parmaklarını kısacık saçlarına daldırdı ve birleştirdi arzu dolu dudakları. Anıl'ın elleri vücudunu keşfederken, solukları birbirine karıştı. Onu şimdi burda istiyordu. Kadın istediğini her zaman alırdı ve alacaktıda.
Anıl'ın bedenini, ruhunu, hislerini ve aşkını. Yolun artık dönülemez noktasına geldiğinde, Anıl'da kadının her istediğini aldığını, hırslarını, kurallarını, acımasızlığını, en acı tecrübelerle öğrenecekti.
Şimdi, tüm bunlardan habersiz istiyordu bu mükemmel yaratığı, herşeyiyle onun olsun, ona ait olsun. Girdiği tünelin ucunda hiçbir zaman ışık görmeyeceğini bilemeden, daldı kadının karanlıklarına. Bu kapının arkasında yaşanan, bu delicesine sevişmeyi ve bu günü hiç bir zaman unutmayacaktı.
En başındada dediğim gibi, bu benim ilk denemem. Bu yüzden yazdıklarım devam etmeye değecek kadar yeterlimi bilemiyorum. İlk bölümden sonra okunma sayısının düşmesi benim için üzücü oluyor ama yeni bölümü merakla beklediğini söyleyen, beğenilerini belirten bir iki okuyucunun yorumları sayesinde hala çabalamaya devam ediyorum. Lütfen sizde fikrinizi yazın. Hala gayret etmelimiyim, yoksa burda bırakmalı mıyım?
Ayrıca bu hikayeyi yazmam için beni teşvik eden yazarın, (asli1909) HİKAYENİN DİĞER YARISI adlı yazısını mutlaka okumalısınız. Yakında kitap olacağı için acele edin bence.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Takıntı
General FictionAcımıyordu, evet anlamını bilmediği bir duygu vardı ama, kesinlikle acımıyordu. Gözlerini son kez kapattı ve hissetmek istedi, insan bu kadar duygusuz olabilirmiydi? Anlamını bilmediği duyguda kalbinde değil, beynindeydi zaten. Bu yüzden...