10. Bölüm: Özür

8.8K 563 77
                                    

        Çorlu, kavşağına geldiğinde hava aydınlanmaya başlamıştı. O zaman farketti saatin ne kadar erken olduğunu. 7-8 kilometre sonra bir akaryakıt istasyonunda durdu. Belki bir kahve içse, biraz sakinleşebilirdi. Beş dakikalık yolu kalmıştı. Acele etmeye gerek yoktu.

       Istasyonun güzel bir bahçesi vardı ve kahvaltı veriyorlardı. Tabi sabahın altısında değil. 7:30 gibi servisse başlayacaklarını söylediler ama kahve ikram etmişlerdi. Kahvesini yudumlarken, çantasından telefonunu çıkardı. Anıl' ı aramalı mıyım  diye  düşünürken hemen vazgeçti, arayamazdı çünkü kesinlikle onu görmek istemeyecekti genç adam. Haklıydıda, okkalı bir küfür salladı kendine. Habersiz gidip, ona kendini affettirmek zorundaydı. Şuan duyduğu arzu yüzünden, affedilmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı. İhtiyacı vardı Anıl'a. Nedenini bilmediği bir ihtiyaç.

       Affedilmek için ne gerekiyorsa yapacaktı da; ne gerekiyordu onu bile bilmezken nasıl olacaktı bu. Ne demeliydi ? Ne yapmalıydı ki? Anıl onu affetsin diye. Adama resmen jigolo muamelesi yapmıştı. Yine sinirleri zıpladı. Artık kendine küfretmekten de bıkmıştı. Bir kahve daha sipariş etti.

       İkinci kahvesini getiren garsonun, tuhaf bakışlarıyla karşılaşınca, hatırladı kadın. Saçını bile taramadan atmıştı kendini arabaya. Kim bilir nasılda kötü görünüyordu. Kahvesini içtikten sonra kendine biraz çeki düzen vermeliydi.

       Kahvesini bitirip hesabı ödedi. Şimdi tuvaletlerde saçını başını toparlamalıydı. Market bölümünden geçerek tuvaletlere girdi. Aynaya baktı, perişan görünüyordu. O zaman hatırladı boynuna aldığı darbeyi. Kulağının biraz altından başlayan morluk, tişörtün askısına kadar devam ediyordu. Garsonun garip bakışları şimdi anlam kazanmıştı. "Geri dönmeliyim" diye düşündü. "Bu halde karşısına çıkarsam açıklama bekleyecektir".  Ama beklemezdi, oda soğuk bakışları ve mesafeli sözleriyle, aralarıdaki ilişkinin sadece bir anlaşmaya dayalı olduğunu kabul etmiş görünüyordu. Tabi son söyledikleriyle anlaşmanın içine etmişti ama, hala umudu vardı kadının. Çünkü biliyordu Anıl' da onu karşı koyulamaz bir şekilde istiyordu. Onu sadece sevişmek için istediğini söylediğinde bile, gitmemişti genç adam, beklemişti şartları konuşmak için. Kendisi elinden geleni yapıp onu kaçırmasaydı, şimdi bu halde olmayacaktı. Bıkkınlıkla bir daha küfretti kendine. Geri dönemezdi, buraya kadar gelmişti. Anıl' görmeden geri dönmeyecekti, sonuç ne olursa olsun.

       Çantasındaki sınırlı sayıda malzemeyle, azda olsa yüzüne renk gelmişti. Daha iyi görünüyordu. Boynundaki morluğuda kapatmayı denedi ama mümkün değildi. Dışarı çıktı, kasadaki görevliye ;
     - ufak bi kaza geçirdim ama, bu kadar kötü göründüğünü bilmiyordum. Buralarda boynuma dolamak için, eşarp yada şal gibi birşeyler bulmam mümkün mü? Diye sordu.
     - burada mola veren turistler için, bir hediyelik eşya reyonumuz var. Marketten çıkınca hemen soldaki bölüm.  Belki orda işinize yarayacak birşeyler bulabilirsiniz.
       Teşekkür ederek çıktı ve hediyelik eşya reyonuna girdi. Biraz karıştırdıktan sonra, üzerine Tekirdağ' ın gece çekilmiş harika bir manzarasının basıldığı ince bir şal bulmuştu. Bu arada gözüne ilişen birkaç eşyayı daha aldı. Şalı boynuda dolayıp arabasına gitmek üzere çıktı reyondan.

Sabah kahvesini getiren garson, hayranlık dolu bakışlarını saklamadan,
     - çok daha iyi görünüyorsunuz, yardım istermisiniz? dedi gülümseyerek. Elindeki eşyaları gösteriyordu.
     - teşekkür ederim. Ben halledebilirim. Kahveler de çok güzeldi.  Elinize sağlık.
     - afiyet olsun efendim. Her zaman bekleriz. 

       Keyfi yerine gelmişti, daha iyi göründüğünü duymak rahatlatmıştı içini. İnşallah Anıl'da öyle düşünürdü. Elindekileri bagaja yerleştirip, şöför koltuğuna yerleşti. Artık yoluna devam edebilirdi. Hem saatte yedi olmak üzereydi. Kendi üniversite yıllarında, bu saatlerde kalkmış olurdu. Çok erken bi saat sayılmazdı bir öğrenci için.

Mükemmel TakıntıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin