Uykumun arasında alnımın üstünde hafif bir baskı hissettim.
Gözlerimi hâlâ açamazken onun gülüşü kulaklarıma doluyordu.
Sarıldığım yastık çekilmeye çalışıldığında ufak bir mücadele ile onu bırakmadım.
"Biraz daha uyursan sana üzerinde, 'yılın uykucu annesi' yazılı bir tişört bastıracağım." Daha çok gülmeye başladığını duyduğum sırada gözlerimi aralamaya çalışıyordum.
"Klaus uyandı mı?"
"Evet ama tekrar uyudu. Sen ondan fazla uyudun Avery." Ellerini saçlarımda gezdirdi. "Benim uykucu eşim."
"Yorgunum. Hatta normaldekinden çok daha fazla yorgunum." Bedenimi güçsüz hissediyordum, ayağa kalkamayacak kadar güçsüz.
Bütün günü bu yatakta uyuyarak geçirsem bile üzerimden atmakta zorlandığım duygusal ve fiziksel bir yorgunluk vardı. Bitkindim.
"Senin için hazırladığım kahvaltıyı gördüğünde yorgunluğun kalmayacak." Yarı açık gözlerimle onun sırıttığını gördüm.
"Sen neden evdesin?" Bir anda aklıma bu gelmişti çünkü bu saatte işte olması gerekirdi.
"Ders saatlerimi incelediğim tabloya göre ilk dersime daha vaktim var." Elini sırtıma koydu. "Bu vakti seninle geçireceğim."
İçeride atan kalbimin hafif bir gülüşle benden önce ayağa kalktığını hissettim. "Mükemmel." Ben oturur pozisyona geçerken onun alaylı bakışları üzerimde dolanıyordu. "Seninle vakit geçireceğim dedim ve hemen kalktın." Sinir bozucu şekilde gülmeye devam etti. Oldukça neşeliydi bu bana da yansıyordu. Hislerimizi çoğu zaman birbirimize bulaştırmayı severdik.
"Seninle vakit geçirmeyi özledim." dedim ona yaklaşırken. Tamamıyla doğru bir cümleydi. Uzanıp yanağını öptüğümde gözlerini büyüttü.
"Bana asılmayı bırakmalısınız bayan, daha yeni bir oğlum oldu."
Tıpkı onun gibi kahkaha attım. "O zaman yatağımdan kalkmalısınız bayım."
"Lütfen yatağınızda yatan her erkeğe asılmayın."
Ayağa kalkarken yastığımı ona fırlattım ve canı yanıyormuş gibi ufak bir çığlık attı. Oysa canının yanmadığını ikimizde biliyorduk.
Onun bu haline gülmekle yetindim ve yavaş adımlarla banyoya doğru ilerledim. Arkamdan neşeyle söylendi. "Güzel kalçalarınızın olması sizinle yatacağım anlamına gelmez hanımefendi, oğlumun annesine fena halde aşığım."
**
"Kahvaltı için teşekkür ederim." Onuk kolları arasında ki sıcak yerimi alırken konuştum. Dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi.
"Senin benim için yaptıklarının yanında görünür bir şey bile değil."
Kafamı göğsüne yaslarken gülümsedim. Onun kanatları altında öyle rahatım ki bunu kelimelerle anlatamazdım.
"Sanırım az vaktim kaldı." dedi. "Ama seni bırakmak istemiyorum."
"Bende." Sesim küçük bir fısıltıdan ibaret çıktı. "Yeni iş yerine alışabildin mi?"
Açıkçası orayı ve orada ki insanları ve özellikle de Clara'yı merak ediyordum.
"Evet, samimi ve yapmacık olmayan insanlar. Alışması kolay bir yer."
"Senin adına sevindim."
"Parti işini düşündün mü? Bu sayede Clara ile de tanışırsınız. Seni merak ediyor."
Huysuz bir nefes aldım. O konuya dönmek istemiyordum nedense. Bir de onun dudaklarından içinde 'Clara' geçen bir cümle duymaktan hoşlanmıyordum. Yersiz bir kıskançlık olabilirdi ama Zayn fazla çekici bir erkekti. Özellikle de benim kendime bakım yapamadığım zamanlarda etrafında güzel vücutlu kadınlar olsun istemiyordum.
"Gitmekte kararlı mısın?" Alt dudağımı ısırıp cevabını bekledim.
"Kaçırmak istemiyorum, güzel bir ortam olacağı kesin."
Parti, dekolteli kadınlar, çokça içki, sarhoş bedenler, erkeğimi süzen gözler ve o.
Bıkkın bir nefes aldım. Zamanı biraz daha sonra olsaydı benim için çok daha iyi olurdu ama değildi ve ben onu oraya tek göndermek istemiyordum.
Cevapsız kalmayı tercih ettiğim sıralarda "Bugün evden çıkma." dediğini duydum. Zaten çıkamazdım.
Bedenini benden biraz uzağa çekti. "Sizi özleyeceğim ama şimdi gitmem gerek." Elalarına bakarken gülümsedim. Onunla geçirdiğim kısa bir zaman bile beni iyileştirebilecek tek şey olduğunu göstermiş ve üstümde ki yorgunluğu alıp götürmüştü. Son kez uzanıp dudaklarımı öptü.
"Sizi seviyorum."
**
Zayn gittikten sadece dakikalar sonra Klaus ağlamaya başlamış ve ben soluğu onun yanında almak zorunda kalmıştım. Onun yanına gidip doyurmuş ve yine fotoğraflarını çekip anneme göndermiştim. Bunu her gün yapmamı ve onu özlediğini söylüyordu.
Güzel başlayan bir gün için sıkıcı bir devam serisini yaşıyor gibi hissettim bir an. Aşık olduğum adamın öpücüğüyle uyanmaktan daha güzel bir şey yokmuş gibiydi. Bana biraz biraz destek olmak istediğini belli ediyordu. Onun çabalayışları bile sevindiriciydi. Klaus yeniden uykuya daldığında bir süre onu izledim.
Onun küçük kalbi benim için pahabiçilmezdi.
Ve o tıpkı babasına benziyordu.
Dış kapının sesini duyduğumda aşağı indim. Aklıma ziyaret için gelebilecek bir isim gelmiyordu. Zayn de olamazdı ve annemde bu eve gelmezdi. Açıkçası kimin geldiğini bilmiyordum.
Endişelenmemeye çalıştım ve kapıyı açtım.
Ancak kapının önüne bırakılan büyük beyaz kutudan başka hiçbir şey göremedim.
Kutuyu elime alıp bakındım ama kimse yoktu. Bırakıp gidilmişti.
Merakla içeri adımlarken kutuyu masaya bırakıp kapağını açtım.
Bordo renkli bir elbise ve siyah topuklu ayakkabılarla birlikte sadece bir not vardı.
"Dört gün sonra sen bu elbiseyi giyip o partiye giderken elini tutan adam olacağım için çok şanslıyım. Seni her şeyden çok seviyorum. -Zayn"
**
Burda bitsin o zaman ve lütfen uzun uzun yorum yapın. Yorum sayısı da az ve bu üzücü. Sadece kendinizi yerime koyun ve benim için bir kaç yorum bırakın lütfen. Sizi çok seviyorum.❤
Feel The Pain isimli psikopat Zayn kurguma bakmayı unutmayın derim! ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Malik
Fanfiction"Hislerimi yok etmek için çabaladığın her saniyede kollarımı bebeğime daha çok saracağım. Ondan nefret ediyor olabilirsin, ama bizi bir bütün olarak seveceksin."