Episode 47

2.4K 162 22
                                    

Kalbim onun güzel gözlerine bakarken inciniyordu.

O, bana karşı ne zaman o kadını seçse  parçalara bölünüyordum.

Gözlerinde gördüğüm  ifadeler makasın  kağıdı kestiği gibi ince ince kesiyordu  ruhumu.

Yerinde başkası olsa, bir başkası bana inanmıyor  olsa bunu umursamaz  bir süre sonra uğraşmayı  bırakırdım  ama söz konusu olan aşık olduğum adamdı. Oğlumun babası, bir süre önce bana evlilik teklif eden, hayatıma anlam katan o adam.

Unutmayı, bu konuları konuşmak istemediğini biliyordum ama benim içimde biriken cümleler ona iletilmedikçe  beni içten içe kemirmeye  devam edecekti. Bu durum boş yere huzursuzluk  yaratıyordu.

Derin bir nefes alırken akşam yemeği için masayı hazırlamaya başladım.

Bu sabah, son zamanların aksine uyandığımda  Zayn  yanımdaydı. Ama ruhum yine mutlu olmamak için direniyor, sürekli kendi düşüncelerimde  boğulmama  yardım etmek için gayret gösteriyordu. Ondan önce yataktan kalmış, sonrasında o gidene kadar onunla hiç konuşmamıştım.

Trisha erken saatlerde Klaus'la  ilgilenmeye  başlamış  ve onunla daha farklı aktiviteler  geçirme gereği hissetmiş  gibi Klaus'u da alarak, kızlarıyla  birlikte dışarı çıkmıştı. Bir kaç gün burada kalacaklar, diye tahmin ediyordum. Bu iyi olmuştu çünkü hem Klaus'la oyun oynayacak, hemde benimde sohbet edebileceğim  yeni birey seçenekler sunuluyordu.

Artık geleceklerini düşünerek işlerimi  hızla bitirip  mutfaktan çıktıktan sonra içeriye yönelmiştim  ki Zayn'i  kapıdan yeni girerken gördüm.

O üstünde ki ceketi çıkarırken daha fazla orada durmayıp  kendimi koltuğa attım.

Saniyeler sonraysa  sesi kulaklarıma  doldu. "Sana da merhaba Avery."

Duymamış  gibi yaparak, umursamadan bakışlarımı  televizyonda  ki reklamlarda tutmaya devam ediyordum.

Bedenine, benim oturduğum koltukta yer ayarlarken "Annemler hâlâ  gelmedi mi?" diye sordu. Telefonundan saate bakıyordu.

Gözlerim hala televizyondayken  "Kendin arayıp sor." diye mırıldandım.  "Nasıl olsa benim söylediklerime inanmıyorsun."

Bıkkınlıkla "Avery." diye soludu nefesini. "Yine aynı yere mi dönüyoruz?" Parmakları kibarca tutup yüzümü  kendine doğru çevirdi.

"O  yerden hiç ayrılamadık ki Zayn, yerimizde  sayıyoruz."

"Senin yüzünden böyle oluyor." Elalarını  benim gözlerimde barındıyordu. Bedeni bana yakınlaşırken  konuştum.

"Haklı olan ben olduğum halde sürekli beni suçladığın  için böyle oluyor. Bana inanmadığın  için."

"Seni tanıyorum çünkü." dedi sanki gerçekten bir şeylerden eminmiş  gibi. Ona sinirle bakarken "Beni yalancı olarak mı tanıyorsun?" diye cırladım. Yanlış anlaşılmış  gibi kendini geri çekti.  "Tabii ki hayır, sadece kıskanınca  kafana  göre davranacağını sadece kendini düşüneceğini biliyorum." 

"Bu sefer öyle değil." Saçlarımı arkaya doğru çekiştirdim. "Hatalı olan sensin. Bana yalan söyleyen sensin."

"Hamile bir kadını sözlü taciz ettin Avery. Ayrıca sana yalan söylemesem  bizi daha çok huzursuz edecektin. O yaptığından bile daha çok."

"Hamile bir kadına nasıl davranılması  gerektiğini senden iyi biliyorum. Ve sana yapmadığımı  söyledim. O sürtük  aramızı  bozmak için yalan söyledi ve sen bana değilde ona inandın."

Little Malik  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin