Reyhan ile Nesrin karşılıklı oturmaktalar, tek laf etmeden. Ali, ortada düşe kalka yürümekte ve kendince çok eğleniyor.....Nereden bulduysa, elinde kurumuş bir yaprak....Havaya doğru elini uzatıyor, kendi dilinde bir şeyler söylüyor, elinden atıyor, sonra eğilip tekrar yerden alarak aynısını tekrarlıyor. Mutluluğu, iki de bir ağzından dökülen, ''Aaaaaa!''sesinde ortaya çıkıyor. Zaten oradakilerin içinde tek sevinçli ve huzurlu olan, Ali......
Nesrin, orada değilmiş gibi ilgisiz ve çok uzak görünse de ara ara ablasına yönelttiği kısa ama, kaçamak bakışları, bir şeyleri açığa vuruyor. Reyhan da farkında, bekliyor. Çünkü ani ve hatalı tepkiler, iyiye gidebilecek bir durumu, tam aksi yöne çevirebilir. Sabır gerekiyordu....İşte bu sebepten de sustu....Üzerine gitse, kardeşi inatla saklamaya devam edecek gerçeği....Böyle susarak durması ise, belki de ayak diremesini kıracaktı....Bir şey anlamamış gibi, oğlu ile ilgileniyor, arada mutfağa, odasına gidiyor, dönüyor. Yani sakinliğini korumaya çalışıyor. Kardeşine dikkat kesilmişti. Her an, kendiliğinden konuşabilir beklentisinde. Uzun süren bir bekleyişin ardından Reyhan:
''-Nesrin!''
''-Buyur abla.''
''-Aslında o gün bahçemize dalan adamı gördüm.''
Nesrin, aniden gerildi:
''-Kimmiş?''diye sorarken sesi yok olmuştu adeta.
Ablası, imalı bir tonda devam etti:
''-Sana ya da bana bir laf gelmesin diye yalan söyledim. Adamı görmedim dedim.''
''-Neden bize laf gelsin ki!.....''diye geveleyerek, masum halinin son perdesini açık etti.
''-Bilmez gibi konuşma!''
''-Ben nereden bileyim?!''
''-Bırak artık numarayı! Tabii ki de Hayri idi!''
Nesrin, saklayamadığını ya da saklamanın faydasız olduğunu anlamıştı artık....Kırgın bir sesle:
''-Sadece senin dediğini yaptım. Kaçmadım onunla....''
''-Yoksa buraya seni kaçırmak için mi geldi?!''
''-Dün gece, kasabanın dışında buluşacaktık. Gitmedim....''
''-Hayri de gözünü karartıp buraya kadar geldi ha!.....''
''-Abla! Buna cesaret edeceğini hiç düşünmemiştim!...''
''-Ama etti! Haddini aştı ve evime, bahçeme girdi!....''Kadının öfkeden yüzü kızarmıştı. Olabilecekleri düşündükçe, daha da sinirleniyor. Genç kız onu yatıştırmak ister gibi:
''-Abla! Vallahi suçum yok! Hep seni dinledim! Gitmedim! Konuşmadım bile bir daha! Anamı, babamı, seni düşündüm de vazgeçtim. Ama....Yine benim yüzümden neler oldu!?..''
''-Gerçeği söyle! Bana olanları anlattıktan sonra bir daha buluştun mu onunla? Ümit verdin mi?''
''-Hayır! Bir daha görmedim. Mektup yazmıştı bana en son. Kaçma planını anlatmış ama, ne cevap verdim ne de onu görmeye gittim!...''derken, kızın sesindeki kesinlik, bunların doğru olduğunu belli ediyordu.....
Reyhan, bir elini alnına dayadı ve düşündü kaldı. Acaba ne ola?! Kısa bir sürenin ardından:
''-O halde geriye şu ihtimal kalıyor. Hayri, seni benim durdurduğumu anladı. Buraya geldiğini de öğrenmiş olmalı. İkimizin yalnız olmasından istifade ederek, seni kolayca kaçırabileceğini düşündü ama, gündüz vakti niye geldi?....''
Nesrin, bir dedektif gibi düşünen ablasına şaşkın bakmakta.....Ablası onun da cevabını buldu:
''-Tabii ya! Seni evde sandı. Önceki planını buraya göre çevirdi ama, seni görüp haber vermeliydi. Belki de seni zorla evde tuttuğumu zannetti. Tamam! Kesin böyle oldu ama, planı geri tepti....''
Kardeşi çekinerek:
''-Şimdi ne yapacağız? Ya bir daha gelirse?!...''
''-Sanmam! Cesaret edemez. Ama sen asla tek başına kalmamalısın.Eğer seni kaçırsaydı ben ne yapardım? Hiç düşündün mü? Babama ne derdim? En zor durumda ben olurdum. Akşama kalmadan bizimkiler döner. Sali seni eve bırakır.''
''-Acaba bizim eve de gelir mi?''
''-Gelemez. Çok dikkat çeker. Herkes babalarımız arasında geçenleri biliyor. Ama, emin ol bundan sonra tek umudu, seni başka bir yerde tek başına yakalamaya çalışmak olacak....Tedbirli olman gerek!...''
''-Dikkatli olurum!''dedi ve çevresine bakındı, devam etti:
''-Abla! Ali nerede?''
Çocuk ortada yok....Evin her yerini aradılar. Yok!....Yok!....Reyhan aklını kaybedecek neredeyse, koyuverdi kendini, ağlamaya başladı. Çemberinin ucu ile gözlerini silerken, bir şey dikkatini çekti....Karşı divanın uzun örtüsünün ucu kıvrılmış.....Usulca yaklaştı, kaldırdı ki ne görsün!....Çocuk divanın altında, uyumuş kalmış.....Uyanacağına aldırmadan ikisi de katıla katıla güldü. Böyle zamanda gerekiyordu bu gülüş. Üzerlerine çöken gerginlik ,uçup gitmişti....
Başka zaman en ufak bir çıtırtıya uyanan Ali'nin uyanmayacağı tuttu. O kadar gürültü arasında hiç istifini bozmadı. Demek ki epey yorulmuştu.....Reyhan:
''-İçeri yerine yatırayım.''dedi, çocuğu kucakladı ve odasına götürdü. Nesrin, açılan bahçe kapısının sesini duyunca korktu önce. Kim acaba,diye düşünürken, Ayşe'nin sesini duydu:
''-Reyhan!, Nesrin! Biz geldik!''
Bu ses genç kızı rahatlattı. Koştu karşılamaya.....Ardından Reyhan da çıktı. Sali telaş ile:
''-Eve kim girdi Reyhan?! Duydum az önce de telaşlandım.''
''-Sali gibi ben de korktum. Kim bu densiz? Hırsız mı? Uğursuz mu?''diye Ayşe de katıldı söze.
Reyhan, diyeceklerini önceden ezberlemiş, sakince anlattı:
''-Sırtı dönüktü. Yüzünü görmedim, aklıma geldi hemen içeri girip çifteyi kapıp döndüm. Ama kaçmış...Ben yine de ateş ettim ki bizi zayıf bellemesin.'',
''-Aferin benim cesur gelinime! Nesrin de yanında mıydı?''
''-Yok! O komşuya kadar gitmişti.''derken huzursuzdu genç kadın.
''-Tek başına, hiç korkmadan! Gözüm asla arkada kalmaz gayrı. Böyle yürekli bir geline herkes sahip olamaz....''derken Ayşe gururluydu. Sali de hemen yanında her zamanki gibi tatlı tatlı gülümsemekte....En son gelen kayınpederi oldu. Elindeki sepetler ile yuvarlanır gibi daldı bahçeye. Heyecanla:
''-Az önce duydum ,bir hırsız mı ne girmiş bizim eve!!!!''deyince hep birlikte güldüler. Ayşe:
''-Sen sepetleri ve şu çuvalı al gel. Ben anlatırım sana olanları....''derken hala kıkırdamakta.....Eve girdiler. Şimdi Sali,Reyhan ve Nesrin bahçede yalnız kalmışlardı. Reyhan:
''-Sali! Akşam olmadan, sen kardeşimi eve götür, bırak gel. Nesrin sen de içeri gir eşyalarını topla gel. Çabuk!''
Sali, ne olduğunu anlayamamış, öylece bir açıklama beklemekte .Reyhan anlamış:
''-Anlatırım sonra ben sana ama, bizimkiler iki gündür bir başlarınaydı. Nesrin gitsin de biraz iş görsün. Anam hastalanınca, onun eli, ayağı oldu. Hadi oyalanmayın!''
Genç kız da koşarak yanlarına geldi:
''-Tamam abla!...''derken, yüzünde sebepsiz bir heyecanın tatlı rengini fark eden Reyhan:
''-Tembihlerimi unutma! Dikkat et!''Nesrin, olur anlamında başını eğdi. Sali ile çıktılar, gittiler, evlerine doğru....
Reyhan, bir an yalnız kaldığı bahçede, durakladı. Neden sonra içeri gidip kayınvalidesi ile kayınpederinin elini öptü. Gözleri sevinç ile parladı ve:
''-Ne iyi ettiniz! Çabucak döndünüz! Allah sizi başımızdan eksik etmesin!....''derken gayet içtendi. Bu Ayşe ile babasının çok hoşuna gitmişti. Hoşnutlukları yüzünden belli. Ayşe, Ali'yi severken durdu:
''-Umarım herkesin senin gibi saygılı, ahlaklı, yürekli, güzel bir gelini olur!...''
Kalp kazanmanın yolu sevgiden yanaydı. Karşılıksız, sadece içten geldiği için....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romanceİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...