Günlerdir uykusuz. Kafası dağınık. İsteksizlik her yer. Yaşadığı bu evi bile yabancı görüyor artık. Yeni bir dünya bulmalı ki bu kasvetten çıkmalı. Umutları, güzellikleri, sevgisi olan başka bir alem. Kendinden kaçamayan insanın zorunlu muhasebesini yapmaya koyuldu. Eğri oturdu, doğru düşündü. ''Kabahatin çoğu kendinde. Bir çiğ adamım. Şu ana dek ne istediğimde kararsız. Dik durması gerekirken, bunu yapamayan aciz bir insan oldum. İki güzel lafa vuruldum, her şeyi yalan ettim. Gel geç gönlüme kapıldım. Şu halime bak! Ne düzgün bir geçmişim var ne de istek veren bir gelecek. Beni burada tutacak bir şey de kalmadı. Kalsam ne olacak? Her gün, her yerde aynı suçluluk ile kahrolmak var. Yani, her sabah doğup tekrara tekrar ölmek. Yürek dayanır mı buna?''
İnsanın sürekli kendini haklı çıkarma özelliği de işe yaramıyordu artık. İç sızıları arasında zayıf bir adam. Kimi insan hep bunu yaşar. Ne olursa olsun, her durumda zayıflık. Yakınlarına daima hayal kırıklığı yaşatırlar. Aslında onların yaptıkları, kolayı tercih etmektir. Yorulmadan, bir şekilde hazıra konmak. Hercai insanlar....Tehlikeli....Ne zaman ne yapacakları kestirilemez. İstemeseler bile, sürekli sevdiklerine zarar verirler. Buna üzülseler de bu üzüntüleri bile gariptir, inandırıcı olmaz. Çünkü merkezde kendileri oturur ve herkes ya da her şey onların uydusu olmuştur. Beğenilmenin tadında kaybolur, vazgeçilmez olmanın lezzetinde şımarır. Bu ruh hali içinde saçmalık üzerine saçmalık ederler. Sanki hep böyle kalacak gibi.....
Reyhan'ı düşündü. Gerçekten bir onu sevmişti. Geç değil miydi bunları düşünmeye?...Olanlar olup gittikten gayrı....Atiye, sevda diye kapıldığı, takıntılı bir ihtiras. Tam anlamıyla mutlu da olamamışlardı zati. Oysa, gönlü hala çiçek çiçek açıyordu Reyhan'a....Ama, artık o, evlenmişti. Ortak bir gelecek hayaline dahi imkan yok. Sonuçta, öyle ya da böyle kendi mutsuzluğunu kendi hazırlamıştı. Kimseye suç bulamaz. Anlamsız bir şekilde inanmıştı her söylenene. İnsanın kendine verdiği zararı, başka kimse vermezmiş tevekkeli....
Takıntılarımız, doğru yollardan saptırır bizi, kafa bulandırır. Gerçek ile inatlaştığımız,bir birine karışır. Geçici bir körlük verir insana. En büyük hataların yapıldığı zamanlardır bunlar. Ömrümüzü boşa tükettiğimiz bir oyalanma. Sonra ayılır, net görmeye başlar kişi de o an fark eder neler yaptığını....Etrafındakilere ne kötülükler ettiğinin ayrımına varır....
Cemal, düşündü kaldı. Önceden böyle fikir etmeyi gereksiz görürdü. Ne gerek var!?Yaşanacaksa, yaşanır. İnce yerlere varmak anlamsız. Ve şu an, aydınlıkta, net bir şekilde, çirkinliği her yönüyle belirmişti, gözünde. Gönül gözü açılmıştı adeta. Beraberinde içinde iyice duyduğu, rahatsız eden, vicdan sıkıntısı....
Bu kasabada, artık kimi kimsesi kalmamıştı. Akrabalarının neredeyse tamamı, birkaç yıl önce Türkiye'ye dönmüştü. Kendi bir başına ne edecekti burada? Reyhan ile birleşmeleri de imkansız. En doğru şey, gitmekti buralardan. Yeni bir yaşam kararı aldı Cemal....Evet, evet! En doğrusu buydu!...
Üçe beşe bakmadan, en iyi durumda mallarını elden çıkarmalıydı evvela .Zaten buradakileri bekleyen akıbet aynı. Bir az önce ya da sonra dönmek gerekecek....Cemal o günü, eve, tarlaya, bahçeye müşteri aramakla geçirdi. Buldu da. Ucuza, kelepir tabir edilen cinsten satışa insanlar dayanamıyordu. Elinde ne var ne yok çıkardı o gün. Birkaç gün sonraki trene yetişmeyi hesapladı..Eve döndü isteksiz, aslında artık buraya adım atası bile yok. Ne zaman gelse, bir hayalet kendini karşılar gibi. Daralmıştı bu karanlıktan. Eşya namına hiçbir şey almayacaktı, sadece birkaç üst baş, o kadar....Kötüyü hatırlatanlar burada, bu mezarda kalmalı. Sadece Atiye'yi defnetmek yeterli değil, o hayata ait ne varsa bu karanlık çukura gömmeliydi.....İkinci yaşam denen şey, bu olmalı. Geçmişle tüm bağlarını koparmak.Pür ü pak yeniye adım atmak. Gereken bedel ödenmişti, hem de misliyle. Boşa giden en güzel genç yıllar ve tek gerçek sevgisi Reyhan. Evet, fazlasıyla ödemişti....
****
Günler yine geldi geçti. O akşama dönen saatlerde, valizini aldı, geçmişinden kaçarak, tren garına yöneldi. Yolda karşılaştığı birkaç komşu ile helalleşti. Hızlı adımlarla, kararlı yürüdü. Ardında sıkıntı, önünde bilinmezlik....Gürültülü, bir kalabalığa ulaştı. Kendi gibi bir sürü Türk geri dönüş yolunda. Sınır açılmış, göçe teşvik başlamıştı. Bir akraba, davet mektubu gönderirse gitmek daha kolaydı. Anavatan'a, gerçekten Türk olduğunuzun ispatı. Kalabalık daha hareketlendi. Siyah bulutlar gibi, kara kara dumanlar içinde tren yaklaşıyordu. İnsanlara baktı Cemal. Her birinin ayrı hayalleri vardı elbet. Genç, yaşlı, çocuk. Herkes yeni yaşamının peşinde umut dolu. İçine bir kıpırtı geldi. En iyisini yapmıştı. Ve artık iyi ve güzel olacaktı hayatı.
Tren yanaşmıştı perona. Küçük valizine sarıldı ve bindi. Uygun, sakin bir yer aradı. Rahatsız edilmeden, kendi kendine, planlar yapa yapa gidecekti. Cam kenarına yerleşti. Yüzüne,keyif aydınlığı doldu. Bir gün, buralardan böyle vazgeçip gideceğini hiç hesaplamamıştı. Doğup büyüdüğü toprağından gitmek, biraz içini sızlattı. Ama, böyle olurdu bazen. Dengeler değişir .Çok değer verdiklerimizi bırakmak zorunda kalırız. Hayat işte! Ne gelir elden?!..En azından yabancı kalmamıştı. Çevresindekiler, aynı dili konuşuyor, benzer umudu yaşıyor. Sıkılırsa laflayacak birini bulurdu.
Son uyarılar yapıldı. Ağır ağır hareket ettiler. Bir heyecan ile dalgalandılar. İşte yeni hayata yolculuk başlamıştı. Kış soğuğunda, beyaza bürünmüş bitmez görünen yola koyuldular. Gittikçe, evler, insanlar seyreldi, görünmez oldu. Nihayetinde, boş araziler, ağaçlar, köprüler, yollar....Ve kendi içine gömüldü yeniden....
İnsan elbet, yerine çakılı değil. Yaşadığı sürece hareket var. Mekanlar değişir. Az ya da çok yaşam değişir. Umutlar, beklentiler farklılaşır ama, insan özünde aynı kalır. İyi-kötü, karamsar-iyimser, aciz-güçlü, vs....Şehirleri, insanları değiştirse de kendi hep aynı. Her şeyden kaçar da bir kendinden kaçamaz. Ne kadar inkar etse de can çıkmadan, huy çıkmaz. Cemal de öyle. Daha yolun başında daldı hayallere. Yeni bir insanla yeni bir sevda rüyası görmeye başladı. Reyhan artık imkansız ise, ölene dek yalnız kalamazdı ya. Ayran gönlünün tadında boğuldu gitti....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Roman d'amourİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...