Kışa rağmen ılık ve güzel gelen akşam saatinde, Gülsüm, kocası ve kızı ile dünürlerinin evine doğru, heyecanla yollandı. Ağır geçen hastalığının ardından ilk defa evden çıkıyordu. Yükünü sırtından atmış insanların hafifliğinde, mutlu. Ali'yi de ne zamandır görememişti. Özlemişti küçük yaramazı. Gerçi Reyhan hep kendini yoklamaya gelmişti. Ona sıkı sıkıya tembih etmişti de bebeği evde bıraktırmıştı. Ne olur ne olmaz! Hastalık bu, dikkatli olmaları lazımdı. Bu tedbiri yüzünden çocuğa hasret kalmıştı ama, olsun varsın, sağlığı yerinde olsun da!, diye düşünceli davranmıştı. Ve şimdi iyi olmuştu, torununu öpe koklaya, doya doya sevebilirdi....
Kısa, dar, ince yolu tüketip sağdaki sokağa sapınca, gelmiş oldular. Nesrin, önde, sabırsızlıkla kapıyı çaldı. Beklediler. Ağır gıcırtılar ile açıldı kapı, Sali:
''-Hoş geldiniz! Buyurun!''dedi ve güler yüzle konukları içeri buyur etti.
Ahmet:
''-Hoş gördük oğlum!''diyerek, geçti. Ardından da Gülsüm ve Nesrin....
Durumu anlayan Reyhan, koşarcasına yetişti, babasının elini öptü, anası ile kız kardeşine sarıldı:
''-Haydi içeri geçelim! Böyle ayakta kaldınız. Buyur baba! Anne hadi!''
Gülsüm:
''-Sağ ol kızım, özlemişim seni.''
O sırada Kemal ile Ayşe de göründü ileride. Ayşe'nin kucağında Ali. Nihayet hepsi salona geçti. Gülsüm:
''-Aman benim oğlum büyümüş, büyümüş de adam olmuş!''
''-Büyüdü ya anneannesi! Al bakalım kucağına, hasret giderin!''
Gülsümün gözleri doldu, çocuğu severken. duygulandı, bu duygusallığına güldüler. Ayşe:
''_Dünür! Seni gören de kırk yıldır uzaklarda, hasrettesin sanacak!''
Gülsüm:
''-Öyle deme! Yaşlandık gayrı, bu hastalığı zor geçirdim. Kimseye demedim ama, bazen ölüp kalırsam Ali'yi göremeden diye çok korktum.''
Ayşe daha çok güldü:
''-Deme öyle dünürüm! Sanki üç otuzundaymışsın gibi! Gençsin daha!''
''-Bilmem, anlamam. Aklıma geldi işte...''
''-Dur daha! üAli'nin büyüdüğünü göreceğiz!''
''-İnşaallah!''
Reyhan, bir kenarda, o güne dek hiç aklına gelmeyen bu düşüncenin sarsıntısını yaşadı. Emr-i hak vaki olduğunda, anasından da babasından da ayrılacaktı. Derinden ürperdi. İçinden, ''Allahım!Sen geçinden ver !''diye geçti .Sonra toparlandı. Sali, Ahmet, Kemal bir köşede hararetli konuşmalara dalmışlar. Anası, Ayşe, Nesrin, Ali ise bir yanda sevinçli...Ali'nin keyfi yerinde yine, Bir teyzesinin kucağında, bir anneannesinin....Ortalığa gülücükler savurmakta....Genç kadın gördüklerinden memnun, mutfağa yollandı. Yemek hazırlığına girişti. Ayran da çırpayım derken, Nesrin geldi yardıma. İyice serpilmişti genç kız. Ablasına yardım ederken sanki söylenmesi gerekli ama, zor bir şeyleri demeye çalışır gibi değişik hallerde....Telaştan, önce anlayamadı Reyhan. Neden sonra:
''-Kız sende bir gariplik var!''
Nesrin:
'Yok...Yani....''laflarını geveledi.
''-Var var! Sende bir hal var! Anlat hele!''
Bu sırada içeriden kayınvalidesinin sesi geldi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romanceİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...