Sevginin de hurdası vardır.
İyisi tıkır tıkır, kötüsü aksak ağır...
Elif, geçirdiği kriz anında, görünmez bir el tarafından dürtülmüş gibi, yatağında doğruldu. Boğucu havayı dağıtmak ihtiyacı yaşadı. Odasının balkonuna yöneldi. Kapının açılması ile birlikte içeriye dolan ferahlık yüzünü okşadı. Daha iyi hissetti. Birkaç dakika bu rahatlamayı doya doya içine çekti. Sonrasında üzerindeki bakışların farkına vardı ve baktığında O'nu gördü, gözleri bağlandı kaldı. Tanımlayamadığı bir heyecan damarlarında deli deli akmaya başladı. Hiç ayrılmak istemeyen bakışları kenetlendi. Uzaktan uzağa, kimsenin bilmediği bir dille anlaştılar sanki. Kulaklarında, kalp atışlarını duydu genç kız.....Yüzüne renklerin en güzeli, en zor bulunanı, aşk geldi, yerleşti, çok da yaraştı. Solgun, umudunu kaybeden hastalıklı yüzü yok olmuş, yerine sevginin bin bir tonunu barındıran bir canlılık gelmişti....Bıraksalar, o sessiz konuşma, saatlerce devam edebilirdi ama, Cemal bahçede hizmetlilerden birini görünce, sessiz sedasız, orayı terk emek zorunda kaldı. Gerçi bedeni orayı terk etmişti sadece, kalbi ise sonsuza dek Elif'in yanında kalmıştı......
Genç kız sabaha dek uyumadı. Aklı hep esiri olduğu, o gözlerde kaldı. Kah mutlu mutlu, kendi kendine güldü, kah bir daha onu görebilir miyim diye kara kara düşüncelere büründü. Ara ara kara bulutlar üzerinden geçse bile, mutluluğu devamlı kaldı .Daha önce bu garip çılgınlığı hiç yaşamamıştı. İşte bu yüzden, ne yapacağını bilememenin sakarlığını hissediyordu. Zaten hiç hesaplı işleri olmamıştı, şu kısacık ömründe. Onun için de bu bilinmezlikten hiç rahatsız olmadı. Güneş doğmadan önceki alaca renklere kadar hep Cemal gözünün önünde kaldı. Sadece bir ara babası odasına geldi. Birkaç saat önceki bitkin halinin tam tersi yönde olduğunu gördü. Şaşırdı ama, içi de rahatladı. İyi bir uyku dileyip ayrıldı oradan. Elif,yalnız kaldığına, daha doğrusu Cemal ile baş başa kaldığına çok sevindi. Artık rahat rahat düşünebilirdi onu.....Aşkın ve kalbin sırrı tam buradadır. Tek bir insan,bir yaşamı kökten değiştirebilir mi? Bir sürü insan içinden biri çıkar ve bir anda her şeyi güzelliğe boğar. Kimsenin göremediği bir tondan yakalarsınız hayatı. İşte o, bir ve farklı olanı bildiğinizde, onunla yok olana dek beraber olmak istersiniz. Her şey önemini yitirmiştir. İstek sonuna kadar beraber ve bir olmaktır......
Güneşin ilk zayıf ışıkları odasını aydınlatırken, uykuya esir oldu, Elif. Saçları dağılmış ve bir tutamı yüzünü kaplamıştı. Dudağının kenarına kadar gelen bu tek parça saç onu, yine masum küçük bir kıza çevirmişti. Ama çok mutlu bir kız çocuğu......Bu küçük, masum, mutlu kızın yüzünde o güne dek hiç görülmemiş güzellikte bir tebessüm vardı....Kadına güzellik veren, en büyük sihir, sevginin verdiği mutluluktur....Elif,huzurlu bir uykuya kapılmışken, oda kapısı hafifçe aralandı. Ramazan, onun sakin nefes alışlarını görünce daha da rahat etti. Şimdi işine gücüne bakabilirdi. Merdivende karşılaştığı hizmetlilere, sıkı sıkı gürültü yapmamalarını tembih etti. Elif'in sakinliğe ve dinlenmeye ihtiyacı vardı. Ve aklına Cemal geldi. Kendi kendine söylendi:
''-Artık seninle ilgilenmenin zamanı geldi Cemal Bey.....''
Bahçeye vardığı an şoförünün kendini beklediğini gördü ve memnun oldu. İşte böyle, herkes haddini bilmeliydi. Cemal kim?!, Elif'i sevmek ne haddine?!....
*******
Cemal, şoförün geldiğini fark edince, oradan ayrılmasının vaktinin geldiğini anladı. Anlamasına anladı da yüreğine söz geçiremedi.Siyah,ağlar gibi hafif buğulu gözlerin büyüsünde eriyip gitmişti.Reyhan'dan sonra ilk defa yaşadığı saf sevgi. Aslında genç kızın Reyhan'ı hatırlatan yanı buydu. El değmemiş, gerçek, öz sevgi. Dış görünüşleri birbirine tamamen zıt iki kadın. Ortak yan ise sevgi.....Bir şey belli etmemeye dikkat ederek, şoför ile iş yerine döndü, görevlerini yaptı. Sabırsızlıkla işinin bitmesini bekledi. Bir an evvel, tek göz odasına çekilip, rahat rahat Elif'i düşünmek istiyordu.....
Sabah karşı, yorgun bir halde kendini yatağa attığında, bedeni çok istese de uyumadı. Gözlerini tavanda bir noktaya sabitledi ve genç kızı düşündü, tıpkı kızın kendini düşündüğü gibi. Bir süredir yaşadığı sıkıntı uçtu gitti ve yeniden hayaller kurmaya başladı. Sevinç oldu, umut doğdu yeniden. Uzun zamandır karamsar düşüncelerle gülmeyen yüzü, gülücüklere boğuldu. Kendince düşündü, kendince oldurdu.....
Birden gerilere attığı azabı göründü. Atiye, Penka, Aynur, Serpil ve Zehra.....Tek tek gözünün önünden geçtiler. Ardı ardına yapılan beş hata. Kendini çok suçlu bulsa da olan olmuştu bir kere. Telafi adına yapabileceği hiçbir şey yoktu elinde. En çok da Penka aklına gelince fena oluyordu. İçlerinde en temiz ve masum olanıydı. Defalarca kendine lanetler yağdırmıştı. Gevşek adam , demişti kendine .Sen de adam mısın?, diye söylenmişti. İmkan olsa, zamanı geriye döndürse, ettiği kötülüğü yapmasa.....Penka, yaşadığı dağ köyünde, tertemiz bir varlıktı, üstelik nişanlıydı ki en çok bunu hatırlayınca kahroluyordu. Sonra Aynur'u düşündü. Erken yaşında bir kızı ile bir başına ama onda pek suçlu bulmadı kendini. Çünkü ilk andan itibaren Aynur, kendini sunmaya hazırdı. Serpil'e gelince.....Bu yaşadıklarında sonra onu ilk gördüğünde kısa bir süre kapılsa da kendini geri çekmeyi bilmişti. Ona da zarar vermek istemiyordu asla. Bunu yaptığına da sonradan sevindi. Yoksa Penka'nın yanında ikinci bir suçluluğu daha olacaktı. Bu kadarını taşıyamazdı. Zehra ile ilgili hiçbir sıkıntı duymuyordu. Kendini korkutan tek kadındı ve yaşamı boyunca avcı türündeki bu kadına benzeyenlerden uzak duracaktı. Velhasıl aslında en büyük kötülüğü yaptığı Reyhan idi. Daha on dört yaşındaki, çocukluk ile genç kızlık arasındaki bir tazeyi kendini sevdiğine bin pişman etmişti. Kırmış, dökmüş, yalancı güneşe kanan bahar dalı gibi ardından çıkan ayazı ile yok etmişti....Şu dünyada bir yaşamın bir de ölümün telafisi yoktu....Bu iç acısı içinde kurtuluşu Elif ile buldu.Sakinledi, duruldu....
Eğer oldurabilirse, yaşamının sonuna dek tek eşi olacak sevgiliydi Elif. Sevgi içeriği tam anlamı ile çözülemeyen, bir duyuş. Yeniden genç kızın yüzü hakim oldu ortalığa. Düşündü, düşündü, Cemal....Günün ilk ışıkları,perdenin aralığından yüzüne vuruyordu. Artık dinlenmeliydi, çünkü akşam yine çalışacaktı. Kendini uyumak için zorladı. İçi geçmek üzereyken, oda kapısının hızlı hızlı çalındığını duydu ve yatağından kalktı. Bu saatte kim olabilir,diye düşündü. Araladığı kapıda şoförü görünce şaşırdı. Dev adam, az ve öz konuştu:
''-Patron seni istiyor. Çabuk!...''
Cemal afalladı. Eve geleli bir saat bile olmamıştı. Hem bu saatte Ramazan işe gelmezdi ki....Sersemlemiş bir halde, tamam anlamında başını salladı ve acele ile giyinmeye başladı. İçten gelen bir ses, bu durumun Elif ile ilgili olduğunu fısıldıyordu. Sakin adımlarla şoförü takip etti. Ama kararlıydı, bu sefer hata yapmayacak ve Elif'ten asla vazgeçmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romantizmİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...