''-Neden hep bir parça benden ayrı? En yakınımdayken bile benimle değil. Bir yıl oldu, geçti ama, aynı. Ben ne ettim ki!?..Sadece sevdim, yüreğimi verdim. İyi davrandım. Neden?....Neden?...
Hala aklı onda. Bu nasıl bir şey? Öyle kuvvetli hissediyorum ki!....Anlamadığımı düşünse de gün gibi ortada, hala bir parçası ona ait. Öyle ağır, öyle dayanılmaz bir duygu bu....Düşünmesini engellemenin imkanı yok. Beynine, yüreğine hükmetmek imkansız. Allahım ne kadar çaresizim!...İkimizin arasında, daima yaşayacak bir hayalet gibi....Evlenince unutur dediydim. Hele buradan gidince, sevinçten deli oldum. Gayrı rahat ederiz diye. Uğursuz!...Yine yakamızdan düşmedi....Bebeğimiz oldu, yine bir şey değişmedi. Ne etmeli? Üzerine varsam, benden soğur. Sessiz dursam, çekilir dert değil....Yardım et bana Yarabbim!...Her gün, bilip de bilmezden gelme, her bir şey yolunda gibi davranma çok zor çok!...''
Karşıya bakınca Nesrin'i gördü. Gülümseyerek,yaklaşmakta:
''-Sali enişte!''
''-Nereye böyle Nesrin?''
''-Bahçeye, babamın yanına. Ablam, bebek nasıl?''
''-İyiler, iyiler, hepsi iyi. Annen nasıl oldu?''
''-İyileşiyor. Tembih etti, herkese çok selamı var, tam iyi olunca, ilk işi size gelmek olacakmış. Aslında, bunları söylemek için size uğrayacaktım. Gerek kalmadı artık. Sen söylersin. Karanlık çökmeden babamın yanına varayım.''
''-Haydi, güle güle...''
''-Sağlıcakla kalın.''
Nesrin yoluna, kendi de evine yöneldi. Sali, evlendiği günden beri, kurtulamadığı bu haksız halin azabı içinde kıvranıyordu. İlk günlerde yolda karşılaştıklarında, sebebi Reyhan imiş gibi, elinde olmadan, bir duvar örmüştü aralarına. Hem kendini, hem onu perişan etmişti. Cahillikti aslında. Kızı istettiğinde, durumu biliyordu. Olsun demişti kendince. Zamanla beni sever, kabullenir. Peki sonra ne olmuştu da bu bilinen hal ağır gelmeye başlamıştı? Suçun bir kısmını kendinde buldu. Sabırsızdı. Hemen ,her şeyin bir tamam olmasını istemişti. Oysa gönül denen alemde zaman farklı akar. An yıllara döner, bazen de yıllar birkaç saniyeye döner. Farklı bir alem işte!...Mantığı, yoktur. Orada sadece kalpten geçenler vardır. Akıl hiç uğramaz. Kendinden pay biçti. Yıllarca sevmiş, umudunu kaybeder gibi olsa da beklemişti, ne olacağını bilmeden. Bu akıl karı mıydı şimdi? Anlamalıydı artık!...Reyhan'da da bu hal pek farklı değildi....Önünde iki yol vardı. Ya kabullenmeyip yaşamlarını büyük bir acıya çevirmek ya da ilk başta yaptığı gibi, aradan geçen sürenin bu aksak durumu onarmasını beklemek.
Arada, genç yüreği, adam gururu kendini zorluyordu. Bu, içinde ikinci bir adam. Kabullenmeyi kendine yediremeyen, çok seven ama çok öfkeli, kadınına ruhu ve bedeni ile tam anlamı ile sahip olmak isteyen, Sali'den çok uzak, sert bir adam....Şimdiye dek iyi idare etmiş, kimseye bu konuda açık vermemişti. Karısı, bebeği, ailesi ile mesut....Muradına ermiş....
Gerçek, hangisi? Kime göre, neye göre gerçek? En büyük bilinmezlerden biri olur bazı bu. Karşıdan görünen ile gerçekte olan çok farklıdır hakikatte. İç içe geçmiş bu iki ayrı kürede, Ali ile bir şey yok görünüşünde sözüm ona mutlular. Aslında, yalan da sayılmaz. Sali,sevdiği kızı almış, bir de oğlu olmuş, tabii mutlu.....Anası ile babası da hoşnut...Daha ne istiyordu? Ötesini pek kurcalamamak gerek. Çok dokununca, olacak şeyler bile olmaza döner .En iyisini seçmişti aslında, sabır ile beklemek....Zaten bundan sonra Cemal ile bir araya gelmeleri imkansız Reyhan'ın. Bu derin düşünceler neden ?...Sebep belli:Kıskanıyordu genç ve güzel karısını. Kıskanmak ayrı bir azap. İnsanın içini çürüten bu illete kapılınca kurtulması çok zor. Her iki tarafı da yıpratır, yıkar.
Peşinden şüphe gelir. Bir arada oldular mı en güzel anları bile zindana döndürürler. Ömür törpüsü....Bir an evvel bu yanlış düşüncelerden kurtulması gerektiğini anladı. Yoksa karısı ile arasında kapanmayan bir mesafe hep kendini gösterecekti. Bu düşünceler ile eve vardı Sali. Bahçede karısını gördü, Ali anası ile beraber olmalı ki Reyhan çamaşır sermekte. Sessiz kalıp, bir an kenardan seyretti onu. Sarıya dönük kumral saçları beline dalga dalga inmiş, minik ve yuvarlak yüzü tatlı bir pembe olmuş uğraşmaktan, Parmaklarının ucunda yükselip ipe ulaşmaya çalışırken de ayrı güzel. İri göğüsleri, öne doğru atılınca, daha büyük ve çekici.Minik yuvarlak kalçaları, beline doladığı eteğin sıkılığında belirgin. İnce beli bir çift kolun sarılmasına hazır. Birden genç kadını çok arzuladı, bir ateş kasıklarına yayıldı, tüm vücudunu esir etti. Etrafı kolaçan etti ,durum müsait. Sessizce, ardından yaklaştı. Tam ulaştığı an, Reyhan dönüverdi, yüz yüz geldiler. Bu daha iyi, diye sırıttı. Kadının ince beline dolandı, dudaklarına ulaştı. Kendini durduramıyor. Genç kadın, şaşkın, donup kalmış. Öyle çekmişti ki kendine nefes almak zorlaşmıştı. Geri çekilip karısının gözlerine baktı. Kahve, yeşil karışımı gözlerinde parlayan isteği gördü. Demek o da aynısını yaşıyor. Bu, ihtirasını arttırdı. Sıcaklığı artan öpüşlerine devam etti adam. Aklına gelen güzel bir düşünce ile Reyhan'a sarılmış halde, arka bahçeye doğru sürükledi onu.
Kullanılmayanların depolandığı, küçük bölmenin kapsını beceriksiz ellerle açtı. Kadın anlamış, hiç karşı gelmiyor kendine. Düşercesine içeri girdiler .Dar, karanlık bir oda benzeri. Sali sırtını kapıya dayadı, kadına daha istekli sarıldı. İki genç beden, arzu ile dolup taşıyor. Adam, boynuna, oradan göğüslerine indi. Ani ve sert Reyhan'ın yüzünü diğer tarafa çevirdi. Ardına geçti. Bir yandan göğüslerini avuçluyor, bir yandan eteğini sıyırıyor sabırsız. Dayanacak durum değil. Sonunda etek direnmekten vazgeçti. Elleri yumuşak, ateş kesilmiş, aradığı yeri buldu. Kocaman, sayısız sarılmalar ile birbirlerine dolandılar....Soluklarının hızlanmış sesi dışında çıt yok....
Taşkın coşku, normale dönünce ,utanır gibi toparlandılar, yüzlerinde mahçup bir ifade, utangaç bir gülüş. Reyhan:
''-Hadi çıkalım. Belli olursa ettiğimiz, yerin dibine geçerim.''
''-Karımsın. Ayıbı olur mu bunun?''
''-Annene ayıp.... Sonra, böyle bir yerde....''dese de sevinçli bedeni, inkar etmiyor mutluluğunu.
Sali, daha bahtiyar:
''-Hadi öyleyse, oyalanmayalım!''
Çıktılar, eve beraber girdiklerin de ikisinin yüzü de olanları apaçık belli ediyordu. Ayşe, kucağında Ali ile uğraşırken, içeri giren bu ikilideki garipliği hemen anladı. Az çok neler olduğunu bildi de bilmezden geldi. Kendi de genç olmuştu vaktinde. Halden anlardı. Bıyık altından hafif gülümseyerek:
''-Hoş geldin oğlum. Yorulmuşsun belli.'' dedi ve Reyhan'a döndü:
''-Hadi kızım, yardım et de oğlum yunsun. Pür ü pak olsun.''dedi.
O an üçü de herkesin , durumun farkında olduğunu anladı. Sali:
''-Bugün iş çoktu ,epey yoruldum.''diye toparlamaya çalışsa da vaziyeti, nafile....Anasının yüzünde, ben bilirim diyen anlamlı bir gülüş; Reyhan'da çekingen bir tebessüm; kendinde de tam anlamı ile mutlu bir adamın renkli sırıtışı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romanceİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...