Genç kız, yerinde saatlerce hareketsiz kaldı, derin düşüncelere daldı .Her zamanki çekingen tavrı ile, saten perdeyi aralayınca gördüğü genç adam aklına takılıp kalmıştı. Daha önce gördüğü, kaba saba adamlara hiç benzemiyordu. Hoş, o da ayrı bir bilmece olmuştu kendine. Arada sırada eve geldiklerinde gördüğü o, kaba saba adamlarla babasını hiç bağdaştıramıyordu. Babasının,bu tür karanlık görünümlü insanlarla ne işi olabilirdi ki?...Babasını çok ama çok seviyordu. Kendini bildi bileli hem kendi görevini yapmış hem de annesizliğini hissettirmemeye olanca gücü ile çabalamıştı. Bunu,inkar edemezdi ama, yine de her zaman içinde duyduğu eksikliğe benzer, yalnızlık duygusuna çare bulamıyordu. Bunca varlık, ihtişam içinde yine de her şey tam değildi. Cesaret bulup, minicik aralıktan gördüğü o adam ve boşluk duygusu arasında kuvvetli bir bağ olduğunu anlamıştı ama, ilginin adını bir türlü bulamamıştı....
Evden pek dışarı çıkmazdı. Zaten pek ihtiyacı da yoktu. Gereken her şey bu saray benzeri evde elinin altındaydı. Yapacağı tek şey, evde çalışanlardan birine ne istediğini söylemekti. Kale gibi korunaklı bu yerde güvenliği için ne gerekiyorsa yapılmıştı ama, neden? Babası,hali vakti yerinde,saygınlığı olan bir tüccardı. Ne gerek vardı ki bu kadar tedbire? Kendisine karşı sevgi dolu, her nazını çeken,en ufak bir sıkıntısına dahi tahammül edemeyen babasına, birkaç defa sormaya çalışsa da hep araya konan başka konulardaki cümlelerle geçiştirildiğini fark etti. Bu ısrarla reddeden tavır karşısında daha da üstelemedi. Demek ki babasının konuşmak istemediği, kötü anıları olan, bir nedenden kaynaklanıyordu, bu suskunluk. Uysal yapısı ile saygı duydu bu tercihe. Ama, çok merak ettiği de bir gerçekti. Zamana bıraktı. Emindi ki bir gün bu yok sayılan gerçek, tüm ayrıntısı ile kendisine anlatılacaktı....
Ne kadar yakışıklı bir adamdı gördüğü. Reklam afişlerinden fırlayıp gelmiş bir manken ya da bir film yıldızı gibi çekici. O kısa sürede gördükleri yetmişti kendine. Sarıya dönük kumral,dalgalı saçlar, adama yaramaz bir çocuğun ifadesini vermişti. O haşarılığın ortasında, çoğu kadının hayır diyemeyeceği güzellikte, ışıldayan yemyeşil gözleri vardı ki insan bakınca kendini sonsuz bir yeşil alemde kaybolmuş hissedebilirdi. Hem huzur veren hem de çok gizli şeyleri saklayan, keşfedilmemiş bir ormana dönük gözler. Yüz hatları ise özenle çizilmiş, muntazam, kendine defalarca baktıracak derecede güzel ve kibar. Her şey orantılı. Sanki titizlikle ölçülüp de yaratılmış bir çehre. Ve bu yüzden etrafa yayılan tatlı mı tatlı bir sıcaklık, bir büyü fark etti. İnsanı kendine çeken, vazgeçilemeyecek bir tılsım....Boyunun bir seksenin üzerinde olduğunu tahmin etti. Sporla uğraşmış, güzel yapılı,hafif adaleli bir bedeni vardı adamın ama, kaba değildi. Yine ölçülü, orantılı ve nazik bir duruşu olduğu her hareketinden belli oluyordu. Özlem duydu içinde. Onu hemen yeniden görme isteği aldı başını gitti yüreğinde....Onu görmeden günlerin geçmesinin imkansız olduğuna karar verdi....Yaşamının gerçek tınısını, gerçek rengini bulmuştu bugün....Bu dünyada çok farklı bir yere doğru yükselir oldu ,ilk defa bunları yaşayan kalbi. Ne kadar zaman oturduğu yerde kaldığının farkında değildi ama, birden içten gelen, garip bir coşku ile yerinden kalktı. Prenses yatağını andıran,pembenin her tonunun cıvıldadığı yumuşak yatağına atıverdi kendini. Sırt üstü yatıyordu ve gözleri tavana takılmıştı. Düşünmeye devam etti. Bunu yapmak bile ayrı bir mutluluk kaynağı oldu Elif'e....
Gizemi açıklanamayan hissi yakalamıştı. Hiç tanımadığı bir insanda farklı dünyalar bulmuştu. Kendine yeniden,defalarca, farklı farklı heyecanları yaşatan, bambaşka bir alemin kapıları açılmıştı önünde. Yüzündeki,can sıkıntısını saklayan zoraki gülüşler kaybolmuştu. İçten,doğal, sevgi saçan tebessümler gelmişti yerine. Acaba adı ne?, diye düşündü. Babasına soramazdı. Kendini gözünden bile sakınan adam, delikanlıyı uzaklaştırabilirdi. Sonra hafiften içini sıkan bir soru geldi,beynine yerleşti .Bir sevdiği var mıydı acaba bu genç adamın? İçi ince bir sızı ile çalkalandı kızın.''Olmasın!Lütfen Olmasın!''diye defalarca tekrarladı,dua eder gibi. Ve bu cümleler sesine yansıdı, kendi kendine konuşurcasına.''Allahım! Ne olur olmasın!, Olmasın!''.....
''-Ne olmasın? Söyle bakalım!''diyen babasını görünce ne diyeceğini bilemedi. Adam şaşkın şaşkın kendisine bakıp bir cevap bekliyordu. Elif, durumu nasıl toparlayacağını bilemedi. Utanmıştı ve bu mahçubiyet yanaklarını al al yapmıştı. Kekeler gibi:
''-Hiççç! Önemli bir şey değil.Kendi kendime dalmışım öylesine.''dedi ama, karşısındakine inandırıcı gelmedi. Ramazan, kızının yüzüne baktığı ilk anda bir değişikliğin olduğunu anlamıştı. Duruşu,bakışı, yüzünün rengi, sesinin tınısı çok ayrıydı önceki hallerinden. İçinin ta derinliklerinde bir ürperti duydu adam. Acaba?, diye düşünmeye başlamıştı bile...Uzun uzun, şüphe ile kızının yüzüne baktıktan sonra, elbette yakında anlarız, diye geçirdi aklından....
''-Hadi kalk bakalım! Yemek yiyelim!''
''-Tamam baba! Sen git, ben de hemen geliyorum.''derken etrafına neşe saçıyordu genç kız. Ramazan,derin derin iç geçirdi. Evet,bir şey olmuştu, kesin olmuştu!..İnsan evladını bilmez mi?!..Bu durum aşka benziyor diye düşündü ve düşündükçe sıkıntı veren bir endişe duydu içinde. Düşünceli düşünceli merdivenlerden inerken, hala olabilir mi diye soruyordu kendine. Oldu diyelim! Ama,nasıl? Kendinden habersiz dışarı çıktığı yoktu kızının. Görüştüğü herkesi biliyordu. Eeeee!..Nasıl olur da aşık olurdu bu kız? Bir cevap bulamadı. Olamaz,bana öyle gelmiştir diye, kendini avuttu adam.
Merdivenlerin sonunda,kocaman, gösterişli salona ulaştığında, yemek masasının mükemmel bir şekilde donatıldığını gördü ama, az önceki iştahı kalmamıştı adamın. Kızındaki değişiklik hiç hoşuna gitmemişti. İsteksizce sandalyesine oturdu. Önüne konan çorba tabağında, dalgın dalgın kaşığını gezdirirken, kafasındaki bilmeceyi çözmeye çalışıyordu hala. Elif'in yerinde duramayan sesi ile, bir an düşüncelerinden sıyrılır gibi oldu.
''-Geldim benim güzel babacığım! Çok açım, ne varsa hepsini yiyebilirim!''dedi, Ramazan bir kere daha şaşırdı kaldı bu hale .Önceden mızmızlık yapan, yemek seçen, birkaç lokma ile doyan kızı mıydı bunları söyleyen? Hayırdır, dedi ve o andan itibaren Elif'i daha dikkatle gözlemeye başladı. Adı gibi biliyordu ki bu gördüğü ani değişiklikler aşkın belirtisiydi. Ne yapacağım şimdi?, diye düşündü. Bugüne dek ikisi bir dünyanın iki eşit parçasıydı. Ve bir yabancı, kim olduğunu bilmediği bir adam aralarına giriyordu. Korktu önce, sonra öfkeye benzer, içini acıtan bir şey hissetti....
Aşkın başka bir boyutu, ne yapacağını bilemeyen ebeveyn telaşı....Hep sınırlar çizerler, korumak adına çocuklarını. Oysa hiç düşünmezler ki aynı maceralardan kendileri de geçmiştirler. Doğaldır, güzeldir, yaşanacaktır ve kısıtlama getirildiğinde daha da çığırından çıkacaktır....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romantizmİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...