Odasından günlerce çıkmadı. Ve bir gün ev sahibesi kapısını çaldı. İlk önce akıl edemedi gelenin kim olduğunu. Ramazan'ın adamları diye düşündü evvela .Onlara verecek bir şeyi yoktu. Sözünü tutmuş, Elif'i görmek için hiçbir şey yapmamıştı ,genç adam.''Daha ne istiyorsunuz?'' diye söylenerek kapısını açtığında, yaşlı hanımı görünce, kirasını henüz vermediğini hatırladı. Ezildi, suçlu hissetti. Kadın gün görmüş insanların anlayışı ile sakin:
''-Biliyorsunuz ki bu kiralar dışında gelirim yok. Bir hafta geciktirdiniz. Ancak bir iki gün daha bekleyebilirim. Sonrasında size kalan ,başınızın çaresine bakmak.''dedi ve sakin adımlarla uzaklaştı. Cemal şaşkın, bir süre ardından bakakaldı, sonra usulca kapısını örttü. Yatağına uzandı ve düşünmeye başladı. Eğer bu parayı bulamazsa, sokakta kalacaktı ve bu canını sıktı. Bir iş bulmasının zamanı gelmişti. Acıktığını hissetti, bir yandan. Mutfak niyetine kullandığı köşeye yöneldi. Bir süre arandıktan sonra, yiyecek namına bir şey kalmadığını gördü. Hoş, kaç gündür aklı yerinde değildi. Elif'i düşünmüş uyumuş, aşkına dalmış doymuştu. Gerçek dünyada işler böyle değildi. İşte ev sahibi de gelip kapısına dayanmıştı. İsteksizce yerinden kalktı,epey yıpranmış ceketini giydi ve nereye gideceğini bilmeden çıktı odasından. Yüzüne çarpan serin hava ile kısa bir ferahlık yaşadı. Fakir, eski, her an yıkılacak gibi duran evlerin arasındaki ince, bozuk yolda amaçsızca yürümeye başladı. Kendini bırakmıştı. Ayakları nereye götürürse gideceği yer orasıydı. İstemsizce elini cebine attı. Buruşmuş bir paketi parmakları ile ümitsizce yokladı. Bir tane kalmış, eğrilmiş sigarayı görünce sevindi. Yakmak istedi ama, ne kadar arandıysa da ateş bulamadı. Dudağına sıkıştırıp yoluna devam etti. Elbet biriyle karşılaşır ve kibrit isterdi. Elleri cebinde, haylaz bir çocuğun adımları ile yürüdü. Köşe başındaki derme çatma, küçük bir bakkal dükkanını görünce, hiç düşünmeden içeri girdi, tezgahın başındaki adam sigarasını yaktı.
''-Eyvallah!''dedi kısaca ve çıktı. Hafif bir rüzgar yüzünü okşuyordu ve gün akşama dönüyordu.Yolun her iki tarafındaki pis yığınlar içini bulandırdı. Bu terk edilmiş gibi görünen kenar mahalleden bir an evvel uzaklaşmak için hızlandı. Burası, yaşamın herkese adil davranmadığını gösteren bir belge gibiydi. Biraz ileride kapı önünde oynayan, eski elbiseleri içinde kirli yüzlü, iki cılız çocuk gördü. İyi beslenemeyen insanlara has görünüşleri hemen dikkat çekiyordu. Yüzleri solgun, hastalıklı bir sarı renge hapsolmuştu. Ve büyük ihtimalle olduklarından ufak görünüyorlardı. Acımaya benzer bir duygunun eşliğinde yanlarından geçip gitti. Çöp yığınlarının pis kokusundan rahatsız oldu. Onların içinde yiyecek aranan, tüyleri kirden belli olmayan ,tüyleri birbirine yapışmış bir kedi arsızca genç adama baktı. Sarının yeşile döndüğü gözlerinde açlık, elle tutulur halde görünür olmuştu. Bir şeyler söylemek istercesine dikildi yerinde ama,sesi çıkmadı. Başını eğip sindi, adamın geçip gitmesini seyretti. Zayıflıktan çarpılmış yüzünde, ağzı pis pis sırıtan bir hale bürünmüştü. Cemal huzursuz oldu, hayvanda avına saldırmak için bekleyen bir akbaba edası gördü. İşte bu yüzden, ''Pisssssttttt!''deyince hayvan da karşılığını verip savuştu.''Miyaaavvvvv!''dedi ve devrilmiş bir çöp varilinin arkasında kayboldu. Öyle gariptir ki birinin yerine bir başkası her zaman vardır. Kaçanın yerine daha iri, yüzü gözü yara bere içinde, koca kafalı bir sarman peyda oldu,birden. Cemal kafasını çevirip birkaç metre ilerisindeki köşeye odaklandı. Oraya ulaştığı an bu fakir mahalle bitiyordu. Daha da hızlandı. Kendini kovalayan, korkunç bir canavardan son anda kurtulmuş gibi dönüverdi. Şehrin diğer yüzü yavaş yavaş görünmüştü. Daha iyicene yaşayan insanların bulunduğu kısım...Dümdüz ilerledi. Amaçsız,ağır ağır .Omzuna bir el dokundu. Şaşkın,döndü,baktı. Yüzü sevinçle aydınlandı birden:
''-Burada ne işin var? Hep böyle birden karşıma çıkıyorsun.''
''-Nasılsın ağabey?''diyen Hüseyin'in de onu görmekten mutlu olduğu gülümsemesinden belliydi. Çocuk devam etti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Lãng mạnİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...