Bölüm 81

2.1K 35 1
                                    

    Kocaman evdeki telaş hemen dikkat çekiyordu. Bahçe, bahçe olmaktan çıkmış, sınırsız büyüklükte bir balo salonuna benzemişti. Kaliteden asla ödün verilmemişti. Şık,küçük,yüksek ayaklı cam masalar dört bir yana çiçek demetleri gibi yerleştirilmiş. Ve kristal kadehler gün ışığında, parlaklıklarıyla göz kamaştırıyor. Çeşit çeşit çiçek demetleri ile her yer, tam anlamı ile bir gelin bahçesine dönmüş. Bunların yanı sıra kutlama amaçlı gönderilen gösterişli çelenkler bir kenarda sıralanmış, boy gösteriyor. En küçük ayrıntı dikkate alınmış. Büyük havuzun yüzeyine,iri yapraklı çiçekler bırakılmış, usul usul süzülmekte...Arka köşeye hazırlanan yüksekçe pistte müzik grubu yerini almış ,durmadan güzel notaları çevreye yayıyor...Ortada davetliler için özenle hazırlanmış, geniş bir pist, rengiyle göz alıyor. Parlak ,turkuaz, mutluluk keyfinde...

      Önceden konukları kabule hazırlanmış onlarca garson ve hizmetli, günün akşama dönmesi ile birer birer gelen davetlileri karşılamakta...Her biri dört bir yana koşturmakta...Artan sayı ile sesler de çoğalmakta .Her davetlinin yüzünde aynı hayranlık. En iyinin tadını çıkarma memnuniyeti. Ramazan, hiçbir masraftan kaçınmamıştı. Oluk oluk harcamıştı. Sonucu gördüğünde de her hazırlığın tam istediği gibi yapıldığını anlamıştı. Odasında hazırlanıyordu. Dostlarının karşısında mükemmel görünmeliydi. Usta bir elden çıktığı belli olan, özel yapım takım elbisesini giyip de aynada aksine bakınca, harika diye düşündü. Yanında duran vazodaki toz pembe güllerden birini seçip yakasına iliştirdi. Artık hazırdı. En güzel gününde olması gereken de buydu. Emin adımlarla merdivenlerden inip bahçeye çıktı. Konukları ile tek tek ilgilenmeye başladı. Bir ara saatine baktı. Yediyi geçiyordu, yakında gelirler diye düşündü. Kızının gelinlik içindeki halini sabırsızlıkla beklemeye başladı...

        Davetliler de en şık halleriyle gelmişti. Bahçe neredeyse tamamen dolmuştu. Karşılıklı konuşmalar, birbirine karışmış, garip bir uğultu halini almıştı. En ilginci her birinin damadın kim olduğunu sormasıydı Ramazan'a. Bu soru kendine her yöneltildiğinde, adamın yüzünde çok farklı bir ifade beliriyordu ama, bunun tercümesini henüz kimse yapamamıştı. Genelde yuvarlak cevaplarla geçiştirdi bu soruyu:

''-Gençler tesadüfen tanışmışlar, birbirlerini sevmişler, bize de düğünü yapmak düştü.''derken, kızına yakışacak bir şekilde damadını yüceltmeyi de unutmadı:

''-Genç, yetenekli, zeki bir delikanlı....''diye övdü genç adamı. O an gönlünden geçenler çok farklıydı:

''-Umarım adam olursun da kızımı çok mutlu edersin. Yoksa elimden çekeceğin var...''Sonrasında en mutlu günü olduğunu hatırladı ve yüzünde en geniş gülümsemesi ile misafirlerinin arasında dolaşmaya, hoş geldiniz demeye devam etti.

   Derken kalabalığın içinde ani bir dalgalanma oldu.

''-Geliyorlar!'' diye bağırdı biri.

Lüks araç, zarif demir kapının önünde durdu. Ve herkesin dikkati bir anda oraya toplandı. Cemal indi önce. Uzun boyu, kusursuz gümüş rengi takımı içinde gözleri kamaştırdı. Sarıya dönük açık kumral saçları, yeşile dönmüş gözleri ile çoğu genç kızın rüyası olacaktı o akşam. Yüzünde hiçbir endişe yoktu. Bu hal içinde tamamen kendisiydi . Çehresi ise yine yaramaz bir oğlan çocuğunun duruşuna dönmüştü. Biraz haylaz, biraz uçarı ama, kusursuz denecek kadar yakışıklı. Elini uzattı arabaya doğru. Minik, beyaz, narin eli tuttu, kırılgan ve zor bulunan mutluluğunu korumak ister gibi. Elif göründü. Nadir bulunan dantelden yapılmış gelinliğin içinde, kozasından çıkmış ipek böceği gibi muhteşem ve zarif. Omuzlarına çılgın nehirler gibi akan dalgalı siyah saçları, ışıkların içinde her rengi barındırıyordu. Aslında kendilerini bekleyen kalabalıkla hiç ilgileri yoktu. Sürekli bakışları birbirine takılıp kalıyordu. Çılgın bir alkış yağmuru ile bir anlığına bu dünyaya döndüler. Cemal Elif'in elini kendi elinin üzerine bıraktı. Ağır ağır yürüyerek bahçeye girdiler. Tüm konuşmalar bir anda bitti. Herkes hayran hayran kendilerini seyrediyordu...

    Ramazan, donup kalmıştı. O minicik kızı, ne zaman büyümüştü? Gözleri dolu dolu baktı durdu. Elif'i hiç bu kadar mutlu görmemişti. Alttan alta bir kıskanma yüreğini sıkıştırdı ama, çabuk atlattı. Ne olursa olsun, hiç kimse babanın yerini dolduramazdı. İçine bir emniyet geldi ve rahatladı. Belli etmemeye çalışarak gözlerini sildi ve sevinçle gülümsemeye başladı yeniden...

    Hepsi halinden memnundu. Eğlence son hızı ile devam etmekte. Müzik hiç durmuyor.  Garsonlar sürekli servis yapmakta. Boşalan kadehler hemen doluları ile değiştirilmekte. Elif ile Cemal düğünün açılış dansını yaptıktan sonra kendileri için hazırlanan yere geçtiler. Beyaz zambaklarla süslenmiş şık bir masa ve iki iskemle kendilerini bekliyordu. Yerlerine oturur oturmaz hemen bir hizmetli yanlarında peyda oldu. Zarif bardaklarda serin meyve suyu ikram etti. Koşturması çok bir günün sonunda ikisi de yorgun düşse de durumdan şikayetçi değillerdi. Kalabalıktan başlarını alabildiklerinde yine birbirinin gözlerinde kayboluyorlardı....

                                                                           *******

Cemal, Ramazan'ın karşısına bir çuval gibi atıldığında böyle bir sonucu aklının ucundan bile geçiremiyordu. Birden o akşama döndü. Adamın karşısında, idam hükmünü bekleyen bir suçlu gibi kalmıştı. Konuşmak istese de ne diyecekti ki!...Elif'i sevdiğini zaten biliyordu. İşte bu yüzden sadece sustu ve en iyisini yaptı. Yaşlı adam birden yanına gelmiş ve korkunç bakışlar atmıştı genç adama. Aniden sert bir yumruk hissetti yüzünde. Sonra bir tane daha...Kıpırdamadı yine....Çünkü ne olduğunu anlamak için Ramazan'a baktığında ağladığını görmüştü. En az kendisi kadar acı çekiyordu o da. Devamında yaşlı adam çöküp kalmıştı. Ne kadar güçlü olsa da durumu değiştirememişti. Cemal onu kaldırıp kanepeye oturttu. Bir süre tek laf etmeden öylece kaldılar. Sessizliği Ramazan bozdu:

''-Tek evladım. En sevdiğimden bana kalan en değerlim .Hiç konuşmuyor, uyumuyor,tek lokma yemiyor. Kızım kendine kastetti. Her geçen gün bir parça daha kayıp gidiyor ellerimden.''

Sonra birden sertleşti:

''-Bunun nedeni sensin! Senin yüzünden! Kendi halimizde yaşayıp gidiyorduk.''

Tekrar yumuşadı ve sordu:

''-Bana doğruyu söyle. Sen de benim gibi onun için her şeye katlanır mısın? Bir ömür kırmadan onu taşıyabilir misin?''

Cemal, tüm hatalarının günahını çıkarır gibiydi. Konuşamadı, sadece evet anlamında başını eğdi. O da ağlamaklı olmuştu. Kocaman bir düğüm gelip boğazına oturmuştu. Yaşlı adam, onun yüzünü okumuştu ve aldığı karşılıktan çok hoşnuttu...

                                                                               *******

''-Ne oldu? Neden durgunlaştın?''sorularıyla kendine geldi. Elif endişe dolu gözlerle bakıyordu kendine. Önce ne diyeceğini bilemedi. Sonra ağır ağır döküldü sözcükler dudaklarından:

''-Sana çok iyi bir ömür arkadaşı olacağıma dair babana söz verdim ama, ya istemeden seni incitirsem ya sözümü tutamazsam!....''

Elif gülümsedi:

''-Tüm kalbimle senin iyiliğine inandım, güvendim ben. Ayrı düştüğümüz zamanlarda bile asla bu inancım sarsılmadı. Ben seni nasıl seviyorsam, senin de beni aynı şekilde sevdiğini biliyorum, ta içimde hissediyorum. Sözünü tutacaksın, emin ol,hiç tasalanma...''İçi rahatlayan Cemal uzun uzun baktı Elif'e. Yaşamının yönünü değiştirmişti. Yeniden yüreğin gücünü göstermişti kendine. Usulca eğilip kızın dudaklarına sıcak bir öpücük kondurdu. Kız pembeleşen yüzünü eğdi ama, hemen ardından minik dudakları ile bunun karşılığını delikanlının dudaklarına bıraktı .Kendilerini fark eden bazı davetlilerden birden:

''-Oooooooo!!!!!!' 'nidaları yükselince ikisi de mahçup, toparlandılar....

      İkisinin de kalbinden geçen yine bir. Bu güzel akşam hiç ,hiç bitmesin...Tüm olumsuzluklar uzaklaşıp yaşamlarından silinip gitsin...

SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin