Reyhan ve sali'nin yıllardır hayalini kurdukları yere taşınmaları kısa sürede ve kolayca gerçekleşti. Artık yaşlarını almaya başlamışlardı. Son günlerini huzur içinde geçireceklerdi. Reyhan evi ilk gördüğü zaman neredeyse dondu kaldı. Çocukluğunu ,gençliğini geçirdiği,o küçük kasabasına geri döndüğünü sandı. Heyecanının tarifi yok. Anasını, babasını, kardeşini ve en önemlisi Cemal'i yaşadı tüm gerçekliği ile. Birkaç adım atsa buluştukları dere kenarına varacağını düşündü. Kocaman ağaçların her birinin değişik yeşilinde kayboldu. On dört yaşına döndü. Göz yaşlarına hakim olamadı. Sali,onu böyle görünce hem sevindi hem de içlendi. Ve:
''-Ne oldu? Beğenmedin mi yoksa?''diye elinde olmadan sordu.
Reyhan:
''-Tam tersi. Çok beğendim. Bir an kasabama dönmüş gibi hissettim. Anlattığın kadar varmış.''cevabını verdi ve bahçede yürümeye başladı. Her ayrıntıyı tek tek incelemeye başladı. Bir iki açan gülü kokladı. Eve yaklaşınca, hemen dibindeki küçücük havuza baktı neşeyle. Ev masallardan çıkmış gibiydi. Minicik ama şirin mi şirin. Pembe ve beyaz badanalı. Kiremit çatısı tam bir yuva görünümünde. Neredeyse koşarak girdi eve. Girişte uzun ve geniş bir antre, karşısında iki tane minik,beyaz boyalı oda. Solda mütevazı bir mutfak, sağda yine aynı ebatta bir banyo. İlk odaya attı kendini. Kare,sevimli bir penceresi var. Baktı bahçelerine. Boy vermiş mısırları gördü. O sırada Sali yanına geldi:
''-Ne güzel değil mi? Mısırların ön sırasına domates, salatalık ,biber dikeceğim. Çabuk yetişir burada. Toprak sulak ve bereketli. Sabah uyanınca dalından yeni kopardığımız tazecik domates, salata,biber ile tamamlarız kahvaltımızı. Bak! Karşı sağ köşeye bak! Çilek fidelerini gördün mü?Çilek bile yetişiyor bahçemizde! Harika bir yer ama dur! Daha arka bahçeyi görmedin. Dut, erik, e lma, kayısı, ceviz ağacı da var!''dedi ve karısının elinden tutup onu arka bahçeye götürdü. Reyhan ağzı kulaklarında, gayet memnun baktı çevresine. Geniş bahçenin bitimi dallardan yapılmış bir çit ile tamamlanmıştı. O çitin bir metre ilerisinden de derenin gürül gürül akan suyu görülüyordu. Onlar için cennetten bir parçaydı burası.
Rukiye:
''-Çok güzel!''dedi ve ardından buruk bir sesle devam etti:
''-Keşke anamız, babamız da görebilseydi. Onlar da burada olsaydı...
Sali bir şey diyemedi. O da ailesini hatırlamış ve hüzünlenmişti. Teselli etmek ister gibi:
''-Emr-i Hak...Hepimiz bir gün gideceğiz...Ama, bak aklıma ne geldi? Nesrin ile irtibata geçebilirsek, onu ve ailesini de çağırırız buraya! Ha!? Ne dersin ?İyi olmaz mı? Sen ve kardeşin tekrar bir araya gelirsiniz.''
Reyhan'ın mutlu yüzü birden karardı. Sevinç yerini öfkeye bıraktı:
''-İstemem! Ne çabuk unuttun olanları?! Gitti o ölü suratlı, hayırsıza kaçtı! O kadar yapma etme desem de bir hain gibi bunu yaptı. Babam ardından da annem üzüntülerinden öldü...''bir süre nefes almak için duraksadı ama, hemen ardından aynı nefret ile devamını getirdi:
''-Ne hali varsa görsün! Memlekete yeni dönen komşulardan duydum da sana söylemediydim. Geçenlerde öğrendim, Hayri bundan hevesini alınca hizmetçi gibi kullanmaya başlamış. Nikah kıydı mı?Orası bile şüpheli...Yediği dayak, duyduğu küfür,vs....Kendi etti, kendi buldu...Bir de üzerine başka bir kadın getirmiş...Anlayacağın evin hizmetçisi olmuş ,cezasını çekiyor...Allah bildiği gibi yapsın! Artık yüzünü dahi görmek istemem! Bir daha adını anma! Benim öyle bir kardeşim yok!...''
Sinirli adımlarla ön bahçeye geçti .Belki bir şeyler yapmak istedi ama kararsız bir süre çevresine bakındı, sonunda küçük havuzun duvarına çöküp kaldı. Ağlıyordu, sessiz sessiz...Sali tek laf etmeden yanına ilişti...Teselli etmek isteyerek elini tuttu karısının. Bir vakit öyle kaldılar. Sessizliği bozan Sali oldu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romansİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...