Reyhan, dış kapının önünden Sali'yi işine uğurladıktan sonra, tatlı bir tebessümün aydınlattığı yüzü ile bahçeye döndü. On yedi yaşın güzelliğinde, duvara iliştirilmiş küçük bir aynada kendini seyretti. Hoş bir görüntüsü olduğunu düşündü. Baharın gelişini müjdeleyen parlak, ılık ama, henüz fazla ısıtmayan güneşte yeşile dönen gözleri parlıyordu. Yanakları, tatlı bir gençlik penbesinde ışıl ışıl. Hemen içeri girmeyi istemedi canı. Nasıl olsa Ali de yalnız değildi. Minik avluda oyalandı biraz. Hazır kış soğuğu yokken, kendinle kalmanın en uygun vakitlerinden biriydi. Gözlerini gökyüzüne kaldırdı. O kara bulutlar yoktu artık. Sakin bir mavilik gönlüne taşındı. Neşesi arttı. Kendi kendine:
''-Mutluyum. Sanırım mutluyum. Peki neden ara ara gelen bir tatsızlık hep yakamda? Doğuştan gelen ve hiç geçmeyen bir araz gibi, bu. Kimselere de denilmez!....Kocamı çok seviyorum ama, hep bir yanım eksik, buruk. Ne etsem geçmiş hep aklımda. Her işte düşünüyorum, Cemal olsa ne olurdu?, diye. Onunla birlikte Sali yan yana duruyorlar her yerde. Biliyorum, kocam da beni çok seviyor....Ama...Ama anladım ki sevgi de yetmiyor tek başına. Yanı sıra, farklı kılan bir tılsım gerek. Netleştiremesem de ikisi ayrı. Biri diğerinin yerini tutmuyor. Sali; evlilik, bağlılık, aile demek. Cemal ise, delice bir his, apayrı, düşünmek bile yeterli o heyecanı duymaya.....''
Genç kadın bakışları yerde, sadece kendi gördüğü bir noktaya dalmış, devam etti içinden:
''-Çok kötüyüm. Sali'yi aldatıyorum sanki. Suçluyum ama çok uğraştım, eskiyi silmek için de olmadı. Acaba Cemal de beni özlüyor mudur?, Aklına giriyor muyum acaba?....''
''-Reyhan! Gelsene! Ne duruyorsun hala orada?'' diyen Ayşe'nin sesi ile kendine geldi.
''-Geldim!'' diye seslenip içeri koştu.
''-Hava, ılık bugün. Biraz bahçede eğlendim.''
Ayşe:
''-Ali'ye kalın bir şeyler giydir, onu da çıkar, temiz hava, güneş görsün.''
''-Doğru, iyi olur.''dedi ve odasına geçti. Elinde bir ceket ve şapka ile döndü. Ali, anlamış gibi sevindi, gülücükler atmaya başladı. Reyhan:
''-Benim güzel oğlum gelsin bakayım, cicilerini giysin, bahçeye çıkalım.''derken şefkatle çocuğu giydiriyordu bir yandan. Sebebsiz, kayınvalidesine bakınca, kendini süzdüğünü gördü, şaşırdı. Ne ola ki?!..Anlamamış göründü ama bakışlar ısrarlı. Bir şey diyeceğini anladı, huzursuzlandı.Ayşe:
''-Bazı bazı sende garip haller görüyorum. Sanki alıp kendini başka bir aleme gidiyorsun. Bizden çok ayrı bir yer. Aklından neler geçer bilmem ama, bazen beni çok korkutuyorsun. Kara sevda gibi, bir tuhaf hal var üzerinde....''
Reyhan şaşkın, kekeler gibi:
''-Yok ana, hiçbir şey yok! Baharın gelişine kapıldım sanki, ondandır.''
''-Bu, daha ayrı bir şey....Demem o ki, niyetim sana laf dokundurmak ,üzmek değil ama, ben de anayım. Sana öz çocuğum kadar yakınım. Hiç kaynanalık etmedim. Çekinme, rahat et diye. Kızım belledim seni. Geldin, evimiz aydınlandı, ardından Ali geldi, bizi mutluluğa boğdu. İçim rahat değil. Korkar oldum, bu güzelliğimiz bozulur diye....''
Genç kadın gidip Ayşe'ye sarıldı:
''-Ne etsem hakkın ödenmez. Bazı ben de anlamıyorum bana neler oluyor ama, bil ki size laf getirecek kötü hiçbir şeyim olmadı, olmayacak da....''
''-Biliyorum yavrum. Namusuna, terbiyene ben kefilim. Ama, az önce bahçede öyle bir duruşun vardı ki ne desem bilemedim. Adeta başka biriydin, korktum. Etme eyleme kızım, güçlü dur ki bu güzel ev hep böyle mutlu olsun.''
''-Sen ne dersen ben emir bellerim. Daha dikkat ederim ana.''
''-Sizinkiler bu akşam geliyordu değil mi?''
''-Evet.''
''-Dünürüm geliyor, kalk hazırlığa başlayalım. Layıkınca ağırlamak gerek. İyi, dürüst insanlar, severim onları. Ailen de senin gibi iyi.''
Reyhan ailesi için söylenen bu gurur verici sözlerden memnun:
''-Sen Ali'yi giydirmeyi tamamla ana. Ben gidip bahçedeki ocağı yakayım. Soğuk da yok. Ali, yanımızda oyalanır. Biz de işimize bakarız.''
''-Maaşallah benim hamarat gelinime! Hadi o zaman,davran!''
Genç kadın, acele hareketlerle yazmasını bağladı, önlüğünü beline doladı, bahçeye koştu. Önce odunları yerleştirdi ocağa, sonra da tutuşturmak için çalı çırpı koydu üzerine. İncecik,doğranmış çıralardan bir parça aldı, kibrit ile tutuşturdu en üste bıraktı yanması için. Hafiften beyaz çıkan duman az sonra isli bir siyaha döndü. Ardından ince dal parçaları alev aldı. Eğilip hafif yollu birkaç kere üfledi. Ateşin canlanmasını sağladı. İnce parçalardan alttaki odunlara yayılan kıvılcımı görünce sevindi. Hiç duraksamadan, bahçe yaygısını getirdi, serdi, üzerine de ince başka bir örtü. Oklavayı, unu, yer tahtasını, kısaca ne gerekiyorsa taşıdı getirdi. Yaygının güneş gören uç kısmına oğlu için de birkaç minder koydu. Şöyle bir baktı, her şey tamam. Seslendi:
''-Ana her şey hazır!''
Kapıda görünen Ayşe, kucağında torunu ile geldi. Önce çocuğu yerine oturttu, düşmesin diye etrafını yastıklarla destekledi. Eline bir parça pestil tutuşturdu. Çocuk halinden memnun, etrafını seyrediyor. Reyhan, hamuru yoğurmaya girişti. Kısa sürede o işi de bitirdi. Sıra hamurun parça parça açılmasına, içine peynirlerin serpiştirilmesine geldi. Kayınvalide pişirmeye başladı bir bir olanları. İlkini ayırdı, hemen soğusun diye. Bir yandan da konuşmakta:
''-Soğusun da bir parça torunuma verelim. Erkek çocuk, tattıralım da bir şey olmasın!''
Reyhan, içten bir gülüş yolladı yaşlı kadına. Hamuru açmaya devam etti ve:
''-Birazını pekmezli yapalım mı ana? İsteyen tatlı olanını yer.''
''-Yapalım kızım!''
Reyhan içeriye geçti pekmez getirmeye, hemencecik döndü. Ali elindeki hamuru geveliyor, yemeğe çalışıyor. Kayınvalidesinin bir gözü çocukta bir gözü saçtaki hamurlarda. Sona kalan birkaç tanesini de açınca işi bitti. Çocuğunun yanına gitti:
''-Oğlum büyümüş benim. Artık kendisi yemekte, bak babaannesi!.''
Ayşe:
''-Maaşallah benim torunuma, maaşallah!''
Kapının açılıp kapandığını duydular. Ayşe'nin:
''-Dede gelmiş!''demesi çocuğu hareketlendirdi. Olduğu yerden ileriye atıldı. En çok dedesine düşkündü Ali.
''-Gelsin bakayım dedesine!''diyerek yaşlı adam çocuğu kucakladı. Ali keyifli, bir kucaktan diğerine....Reyhan işi biten kap kacağı toparladı, Tulumbanın yanına yığdı:
''-Onlar da bitsin, hepsini ben yıkarım!'' dedi, döndü, Sali'yi gördü karşısında. İşte o zaman vaktin ne kadar ilerlediğini anladı:
''-Hoş geldin. Akşam olmuş, hiç anlamadık! Acele edeyim, anamgil birazdan gelir.''dedi ve daha da hareketlendi.
Dede ile torun içeri girdi. Sali de peşlerinden. Ayşe son parçaları pişirmekte, Reyhan işini bitirmeye çalışmanın telaşı içinde. Sımsıcak bir aile.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romanceİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...