Bölüm 74

2.3K 35 1
                                    

    Cemal,  yaka paça, bekar odasından alınıp, o çok iyi tanıdığı araca bindirildi. Aynı devasa adam direksiyondaydı ama, ondan daha korkunç iki adamı ise ilk defa görüyordu .Görünümleri benzese bile, insan diyebilmenin çok zor olduğu iki kişi .İçlerindeki tüm kırgınlık ve bunun verdiği acımasızlık yüzlerinde açıkça görülüyordu. İşleri bir türlü yolunda gitmemiş, sanki daima haksızlığı yaşamış ve bu süreç içinde acımayı kaldırıp atmışlardı, yaşamlarından. Ruhsuz bir makine gibi sadece komutları dinleyip aldıkları parayı biliyorlar. Yemek için,var olabilmek için, daha doğrusu bir yerde adam yerine konulabilmek için, kendilerince çıkar yolunu bulmuşlardı. Ansızın bir yerde kendiliğinden veya bir hasım tarafından can çıkana dek, bu yoldan ayrılamayacaklarını da çok iyi bellemişlerdi.

     Cemal, hiç karşı koymadı. Adamları da böyle götürülmesinin nedenini de anlamıştı. İte kaka arka koltuğa atıldı. Sağında ve solunda da o, iki insansı varlık. Ağızlardan tek sözcük çıkmadı. Hepsi görevini biliyordu ve düşünemeyen insanın dilsizliğini yaşıyordu. Otomobil hızla hareket etti. Bilindik yollarda ilerlediler. Gariptir ki Cemal çok rahattı. Bu gördüklerinden hiç korkmadı.İçi içine sığmaz bir halde, aklında hep Elif vardı. Aklından geçirmesi dahi mutluluk veriyordu, yüreğine. Yüzünde o, çok mutlu insanların neşeli gülümsemesi ile sebepsiz bir huzur vardı. Solundaki, bu garip ifadeyi fark etti. Anlamsız bir şekilde baktı ona, hatırlayamadı bu duruşu. Çünkü uzun zaman önce kaybetmişti ve şimdi gördüğü halde tanıyamamıştı....

       Kısa sürede, menzile ulaştılar. Sanki kaçacakmış gibi, sıkı sıkı kollarına sarılmışlardı Cemal'in. Hızlı hızlı ilerlediler ve Ramazan'ın odası önünde durdular. İri adamlardan sağında duran, şöyle bir üstünü başını düzeltti ve dikkatle kapıyı tıklattı. İçeriden:

''-Gel!''diyen sert sesi duyunca, kapıyı açıp Cemal'i savurur gibi odanın ortasına ittiler. Ramazan:

''-Siz çıkın! Dışarıda bekleyin!''dedi. O,i ki insana benzeyen adam, kendilerinden beklenmeyen bir nezaketle dışarı çıktı.

Cemal, ne yapacağını bilmez, öylece odanın ortasında bekliyordu. Zaman içinde oradan oraya yönü değişen hayatının şu an da farklı bir tarafa döneceğini hissetmişti. Bekledi sadece. Adamın yüzüne bakmayı istemedi. Gözleri yerde öylece durdu. Ramazan, önce uzun uzun sustu ve karşısındaki genç adamı süzdü. Oldukça sinirliydi. Bu aldığı sık nefeslerden gayet iyi anlaşılıyordu. Yüzü asık ve sıkıntılı konuştu:

''-Seni neden buraya çağırdığımı biliyor musun?''

Cemal, susması gerektiğini, bu fırtınayı ancak böyle atlatabileceğini anladığı için cevap vermedi, sadece dinledi. Adam gittikçe artan öfkesinin tonunda devam etti:

''-Kızımdan uzak duracaksın! Eğer gizlice, herhangi bir şekilde, ona ulaşmaya kalkarsan, inan hiç düşünmeden seni oracıkta öldürürüm! Anladın mı?!''

Cemal, işte o an Ramazan'a baktı. Yine lal olmuş gibi cevap vermedi. Patronu son sözlerini söyledi:

''-Pılını pırtını toplayıp buradan gideceksin! Defol!''

Cemal, Ramazan'ın gözlerine dik dik bakmaya devam etti. Sesi çıkmasa da durumu bir şekilde anlatmış oldu, eski patronuna. Sonrasında odadan çıktı gitti ama, Ramazan genç adamın gözlerindeki aşkı ve kararlılığı görmüştü. Öfkesi yere göğe sığmadı. Böyle bir ne idüğü belirsiz adam gelip kızını elinden alamazdı. Buna asla izin vermezdi. Kendince en doğrusunu yapmıştı. Elif de birkaç gün üzülür, sonra unuturdu .Daha çok gençti kızı, unutmaktan başka çaresi olmayacaktı. Adam, sorunu çözdüğünden emin, koltuğuna yaslandı, sigarasından derin nefesler çekti, mutlu oldu. Bir aya varmaz, her şey eskisi gibi olur, diye düşündü ve keyiflendi.

                                                           *******

    Elif, bahçedeydi. Havuzun hemen yanındaki şezlonglardan birine, keyifli keyifli uzanmıştı. Güneşin tadını çıkarıyordu ve yine Cemal'i düşünüyordu. Mutluydu. Buzlu portakal suyundan büyük bir yudum aldı, bir ferahlık hissetti. Sevdiği adam da bunca yıllık yaşamına ilk defa böyle güzel bir rahatlık getirmişti. Gözleri kapalı, hayallere daldı. Delikanlı ile evlendiklerini kurdu aklında. Muhteşem bir düğün yapılmış olacaktı ve uzun süre ağızdan ağıza anlatılacaktı, bu güzel düğün. En güzel, en beyaz gelinliğin içinde gözleri kamaştıracaktı. Cemal de en yakışıklı hali ile yanında. Bütün genç kızlar imrenerek, biraz da kıskanarak bakacaktı, kendilerine. Ve sonra büyük ihtimal, babasının önceden ayarladığı, dünyanın en gözde mekanlarından birinde balayı yapacaklardı. Unutulmaz anılarla geri döneceklerdi. Sonra sıra çocuklara gelecekti. Önce bir kızı olmasını diledi. Tıpkı babasına benzeyen, şirin bir kızı olmalıydı. Ve ardından bir erkek çocukları da oldu mu her şey tamamdı. Cemal,babası ve çocukları ile beraber, sonsuza kadar mutlu  ve huzurlu yaşayıp gideceklerdi....

    Elif, sıcağın etkisinde bu düşler ile iyice gevşemişti. Üzerinde bir gölge hissedince gözlerini açtı ve tepesinde dikilen babasını gördü. Sevinçle yerinden kalktı ve:

''-Dünyanın en iyi babası gelmiş!''dedi, boynuna sarıldı. Ramazan keyifli olsa da inceden bir suçluluk yaşamaya başlamıştı. Saman altından gizlice iş yürüten insanların huzursuzluğunu yaşıyordu ama, belli etmedi:

''-Hava çok güzel. Üzerimi değiştirip ben de geleyim. Baba kız tadını çıkaralım!''

Elif:

''-Bir tanesin sen! Yemeği de bahçede yeriz!''derken gerçekten çok neşeliydi.

Ramazan tamam anlamında başını sallayıp eve yöneldi. Elif, babasının kendisini çok sevdiğinden ve istediği hiçbir şeye hayır demeyeceğinden emindi. Akşam yemek sırasında, bir yolunu bulup lafı Cemal'e getirecekti. Çünkü biliyordu ki uzun süre onu görmeden duramazdı.....

                                                                      *******

              Uyandı ama, gözleri kapalı yatmaya devam etti. Böyle düşünmek hem daha iyi hem de daha az dikkat çekiciydi. Yan tarafına döndü, bir eli başının altında kaldı. Yemyeşil ağaçlar, dereler arasındaki kasabasını düşledi, anasını, babasını, kardeşini düşündü. Kocaman bir hasret ki artık içine sığmıyordu. Ucu bucağı belirsiz bu duygu canını yakıyordu çoğu zaman. Çünkü bunların hemen ardından Cemal düşüyordu aklına. Kooperatifin arkasındaki dere kenarını hatırlıyordu. İlk buluşmaları.....Yüzü al al olmuştu da bakamamıştı Cemal'e ilkin. Cemal, bu utangaçlığını alıp atmıştı hemen. İlk sevgi sözleri dökülmüştü dudaklarından ikisinin de....Sanki kalbi yerinden çıkacak gibi olmuştu genç kızın....Kulakları uğuldamıştı, titremişti de demek sevmek, böyle bir şey diye geçirmişti içinden. Hastalıklı, sonu olmayan bir iç yangını gibi.....Hiç nedensiz sadece gülümsemişti...Birden Cemal elini tutmuştu da titremesi çoğalmıştı, heyecandan....Bedeni bir alev topuna girmişcesine yanmıştı. Kendine o an bir söz vermişti ki ömrü oldukça başka bir erkeği asla böyle sevmeyecekti......

    Sıkıldı, yatağından kalktı, oturdu ve şimdiye baktı, tekrar düşündü .Hesapları tutmamıştı. Hemen birkaç ay sonra gelecek olan anne ve babası hiç Türkiye'ye gelemedi. Sınır kapanmıştı ve geçiş izni yoktu. Ve bir gün öğrendi, önce babası,sonra anası bu dünyadan çekip gitmişlerdi. Nesrin ise o ölü yüzlü Hayri ile evlenmiş ve ablası ile olan tüm bağlarını kesip atmıştı. Geriye ,son bir kere de olsa; uzaktan da olsa, Cemal'i görme arzusu kalmıştı içinde.....

       Yanında bir kıpırtı duyunca, döndü, baktı. Sali de uyanmıştı ve derin derin kendini süzüyordu. Suç üstü yakalanmıştı sanki. Tedirgin oldu ,belli etmemeye çalıştı. Gülümsemeye çalışarak:

''-Şimdi kahvaltıyı hazırlarım!''dedi. Sali'den ses çıkmadı, uzun uzun baktı karısına ve sırtını döndü, uykuya devam etmek ister gibi. Reyhan, tedirgin kalktı yerinden, bahçeye yollandı. Çocuklar henüz uyanmamıştı. Bol su ile yüzünü yıkadı. Sessizliği dinledi, kendini dinledi.....Yüreği hala  deli çağının ilk türküsünü söylüyordu. Unutmuyordu, unutturmuyordu....Aklında hep aynı şey dönüp duruyordu:''Sevmek çok zor......Sevmek çok zor......''

SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin