Bölüm 8

3.3K 92 13
                                    

  Zaman, iki yüzlü bir insana benzer. Bazen iyidir, bazen kötü. Kötülüklere ilaçtır, iyi eder; arada umarsızdır, çoğu  güzelliği yok eder. Kimisine dost, kimisine düşman olur. En çekilmez hali, yerinde saymasıdır. Ne unutur ne de unutturur.....Bir değişik işkence olur. Yeniyi başlatmaz, eskiyi hiç aklından çıkartmaz. Bir tuhaf halleri barındırır ki gel de karar ver!....Bilindik kanılar vardır:''Zaman,her şeyin ilacıdır.'' veya ''Zaman,bazı şeyleri yok eder'' ya da ''Zamanla düzelir.'' gibisinden......Hiç bitmesin dediğimiz de olur, geçse de kurtulsak diye söylendiğimiz de....

     Bazen de dondurup bırakır insanı. İki kola ayrılır: Bir kaldığınız an, bir de doğal akıp giden ama sizin dışınızda ilerleyen....İkincisi devam etse de gerçek zamanınız çivilendiğiniz noktadır ki yaşamınızın rengini belirleyen, budur. Mutlu olmakla ile buruk yaşamaya devam mecburiyeti karışımından oluşan bir zehir.....

    Bir gün, ''yola devam''diye karar verirsiniz, her olayın güzelliğini görmeye sebat edersiniz. Elden ne gelir, kısmetten ötesi yok düşünceleriyle bir dilim yaşarsınız. Derken hiç sebepsiz, hooop donduğunuz ana dönüverirsiniz. İki ileri, bir geri, Çin işkencesi.....Kedi-fare oyunu gibi, köşe kapmaca misali, dengesiz bir düzen. ''Oynatıyor muyum?'' diye düşündüğünüz olur. ''Amannnn!!!!Ölenle ölünmez, gidenler dönmez!'' modunda yaşamanız da mümkün tabii ama, bir süre için....Yaşananlar çoook önemli ve değerliyse doğal akış ya aynen böyledir ya da benzeridir.

    Ya gidenlerin zamanı?...Öncelikle, arkasında kimi, nasıl bıraktığı ile hiç ilgilenmez. Onun için, oradan oraya atlayacağı insanlar ve süreçler vardır. Kendince bunlar keşiftir. Her seferinde bencilliğini iyice doyurur. Kendini iyi hissetmesi en öndeki hedefidir. Vicdan dediğimiz şey geçerliliğini kaybetmiştir ki bu, daldan dala geçişi kolaylaştırır. Kadın ya da erkek demiyorum, ikisi de meyillidir buna.

      Reyhan, bunu yaşamıştı. Hiç bitmeyecek, on dört yaş hezimeti....Bağlanıp kaldığı yer....Hayat  devam edecekti etmesine de gönlü hep aynı yerde. Gerçeklerin katı yüzünü görünce ilk yaşadığı, garip bir küskünlük oldu. İnsanda olur, bazen bu. Neden ben?'lerin rüzgarında, Niçin?'lerin tatsızlığında can bulur. Ayrı bir azap sürecidir. isteksizlik ve hiçbir şekilde günlük akışa yaklaşmama biçiminde görülür. Konuşmak dahi zor gelir, tüm güç tükenmiş gibi en basit işler ağırlaşır. İşi yolunda giden herkes, ayrı bir imrenme kaynağı olur. Hatta bu duruma sinir dahi olmak işten değildir.

      Önce sustu....Günlerce inatla sustu Reyhan. Aklı almıyordu olan biteni. Odaklandığı tek önemli konu, yaşadığı bu midesini bulandıran işti. Bu iç karmaşasının tarifi yoktu ki anlatsın.....Kimsenin anlaması da gerekmiyordu....Bazı, kendi bile kendisine ağırdı....Sadece başa gelince yaşanıyordu işte....Uzun günleri, pencere kenarındaki yatağında geçti. İyileşir gibi oldu, hatırladı tekrar tekrar....Unutur gibi oldu acıdı canı yine ilk baştan tekrar tekrar....Kasabayı, Moskof'u bırak, dünya umurunda olmadı..........Günler, haftalar böyle ayağını sürüyerek, duraklayarak ilerledi.

      Annesi, babası, kardeşi ne edeceklerini bilmez, sadece üzüldüler....Üzüldüler....Bir gün Gülsüm dayanamadı, kızının yanına gitti, oturdu.Önce uzun uzun ne diyeceğini bilmez bir tavırla sessiz durdu. Kendinin bile zor duyduğu bir sesle:

''-Böyle gitmez. Artık kendini toparlama vaktidir kızım.''

Reyhan, bakışlarını bile çevirmeden, cevapsız, orada değilmişcesine hareketsiz.

''-Etme artık bu eziyeti kendine. Güzelsin. Daha ne kısmetlerin çıkar. Dünyanın sonu gelmedi ya!...''

''-Anne! Sus!''

Gülsüm celallendi:

''-Susmayacağım! Gözümün önünde tükenip gitmene razı olamam!''

Reyhan'dan gene cevap yok. Yerinden doğruldu, dirseğini duvara yasladı ve pencereden dışarı sabit gözlerle bakmaya başladı. Tek yaptığı şey, saatlerce kimsenin bilmediği bir noktaya bakmaktı. Günlerdir.....Beklercesine de kimi?

''-Hadi kalk, bir taran! Bak saçların uzadı yine. Güzel bir entari geçir sırtına. Gençsin. Cıvıl cıvıl olman gerek. Ne olmuş yani Soysuz Cemal gittiyse. Yeter artık karalar bağladığın!''

Reyhan'ın içinden gelmiyordu işte!...Ne giyinmek ne süslenmek. Böyle, içinden kendi selasını verir gibi ağıtını okuyordu....Kendi cenazesinin başını bekliyordu....Gülsüm daha da üzerine gitti:

''-Dokuz ay ben taşıdım, ben büyüttüm bu yaşa getirdim seni! Mendeburun biri seni bu hale getirsin diye mi? Anayım! Hakkımı helal etmem! Evladımı iyi görmek hakkım!''

     Reyhan bir ara düşündü, kendi evladına ,kendi can parçasına, bu yaşatılsa ne yapardı? İçi ikiye bölündü. Bir yanda ailesi, öte yanda Cemal.....Bir düşündü kaldı....Yavaş yavaş yüreğinin bir parçası annesine hak vermeye başladı. Ailesi de kendinle yaşadı bu acıyı uzun günler ve haftalar boyunca. Artık daha fazla üzmemeliydi onları:

''-Haklısın anne. Ne desen haklısın.''

Gülsüm, hiç ümidi yokken, kızının ikna olduğunu gördü de inanamadı. İçinde tarifi imkansız sevinç vardı. ''Ama bu gerekiyordu. Ne zamana kadar sümüklü Cemal'in yasını tutacaktı. Sanki Cemal'in çok da umurundaydı ya! Atiye ile mutlular. Doğacak bebeğinin derdinde. Oğlum olacak diye kasılıp duruyormuş. Hey senin aklına! Erkek adamın erkek evladı olur! Sen erkek misin? Onu da geçtim, sen insan mısın? Rukiye hasta olmuş, üzülmüş!...Hiç aklına getirdi mi acep? Fidan boyluymuş! Boy devede de var! Akıl olmadıktan kelli!... Boynun altında kalsın! ''Aklından geçenler, Reyhan'a  belli etmese bile, bu cümlelerdi. Zaten kızı böyle olduğundan beri, ana yüreğiyle epey söylenmişti Cemal'e, saydırmaya da devam etmekteydi.

    Reyhan, bir kabustan kurtulmak istercesine zorla kalktı:

''-Ben bir yıkanıp paklanayım.''dedi.

Gülsüm yardım etti ve tekrar düşünceler daldı:

''-Bu işin en güzel hal yolu, Reyhan'ı  hayırlı bir kısmet çıkınca evermekti. Başka türlü o sinsiyi düşünmeye devam edecek ve asla unutamayacaktı. Evlenir, çocukları olur, oyalanır gider, en önemlisi unuturdu olan biteni. Aslında kısmeti de yok değildi. Açık açık duymamıştı ama, sezmişti Sali'nin halinden. Kızına meyli vardı. Sanırsam cesaretini toplayamıyordu. Sali'nin annesi konuyu açmak istemişti ama, o zaman aklı kızının iyileşmesindeydi. Gülümsedi, iş yine annelere düşmüştü. Kadın kadına bu işi elbette yaparlardı. Kızından güzelini, iyisini bulacak değillerdi ya! Gerçi şimdilerde cılızdı ama, toparlayacaktı kendini.

       Başa dert olan aşk. farklı bir insanda derman olabilirdi. Kim bilir?!.. Belki de kader böyle karar vermişti..........

SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin