Isıtmayan güneşin aldattığı günün sonunda minik kızı ile bir başına kaldığında anladı neyin ne olduğunu. Hiç çıkmamıştı ki kasabasından yaşamın bu yönünü de öğrensin!..Herkesi kendi gibi bilmenin verdiği dersi, o günden sonra çok iyi belledi. Kendisine zerre kadar aldırmadan giden adamın ardından bakakaldı. Duyduğu sadece otobüsün çıkardığı gürültülü sesti....Ömrü boyunca o ses kulaklarında hiç gitmedi. Kullanılıp bırakılmanın çirkinliğini iliklerine kadar yaşadı...Nefret etmeyi denese de sevgi galip geldi. Kırık yüreği, anlamayan gözler ile bakan kızı ile öylece kaldı ortada....
Bulunduğu beyazlık bir hapishane kesildi, dünyası zindan...Kızı gidelim hadi diye elini çekiştirse de kımıldayamadı yerinden. Adam bellediği kendinden daha aciz çıkmıştı, aklı ermiyordu buna. Daha doğrusu kabul etmek istemedi...Kulaklarında hala ettiği güzel sözleri çınlıyordu...Nasıl da güvende hissetmişti!!. Ve hiç endişe etmeden onun olmuştu...Kime öfkelensin şimdi? Ona mı kendi saflığına mı? Nasıl da kandırmıştı yüreğini?..Nasıl da sonunu bile bile aldatmıştı?..Öfkesi önce ona sonra kendine...''Hey akılsız! Herkesi kendin gibi mi sandın?Yazıklar olsun aklına da fikrine de!! Bak çekip gitti adam! Sen ne olacaksın şimdi! Aptalsın sen aptal!''Neler demedi ki kendine. Öfke arttıkça söylendi durdu ama geçmiş ola! Olan olmuştu, giden de gitmişti....Kime derdini anlatacak?..
Kendini bilmeden ağır adımlarla barakalara doğru yürüdü. Artık ne kendini taşıyabiliyordu ne de bu dünyayı....Duvar kenarına çöktü, iki elini alnına dayadı, başladı arpacık kumrusu gibi düşünmeye....Kızı da yanında bekliyordu ama neyi beklediğinin farkında değil....Uzun yıllar geçti sanki...
''-Aynur adında biri var mı? Aynur Hanım!Aynur Hanım!''sesi ile şöyle bir baktı. Görevli erlerden birinden geliyordu ses. Ürkek bir şekilde cevap verdi:
''-Benim...''
''-Akrabalarınız geldi, sizi arıyorlar...''
Kadın bir şey demeden yerinden doğruldu ve askeri takip etti. Dikkatle bakınca barakaların ucunda kendini bekleyen birkaç kişi gördü...Tanıyamadı. Çok zaman geçmişti ailesi dağılalı...Bir suçlu gibi yaklaştı yanlarına. Biri ellili yaşlarda, donuk yüzlü, ikisi hemen hemen kendi yaşlarında iki kadın, kendisini beklemekte. Yaşlıca olanı atıldı hemen kendine sarıldı. Sonra geriye çekilip inceledi yüzünü:
''-Yıllar geçtikçe annene daha çok benzemişsin...Güzel kızım!..Bahtsız kızım...''derken ağlar gibiydi...
Aynur boş gözlerle bakınca kadın :
''-Ben senin teyzenim.''dedi ve yanındaki kızları işaret edip:
''-Bunlar da kızlarım. Artık ayrılmak yok...Beraber yaşayıp gideceğiz...''diye tamamladı sözünü...Aynur sessiz her denilene uydu. Birlikte kendilerini bekleyen araca bindiler ve evlerinin yolunu tuttular....
Genç kadın o günden sonra konuşmamayı tercih etti. İnsanlar onu hastalıklı belledi. Mütevazı, ufacık evden hiç çıkmadı desek yalan olmaz...Olan bitenden kimsenin haberi olmadı...Küçük kız da geçen yıllar içinde Cemal amcasını unuttu gitti...Bir rüya bildi birlikte yaptıkları tren yolculuğunu....Ama Aynur ömür boyu unutmadı, unutamadı. Suçlu sevgisini hep taşıdı vicdanında...
Güzel kadındı, birkaç kısmeti de çıktı ama, onun bu sessiz,tuhaf halini görenler hemen geri çekildiler...Bir gün teyzesi geçti karşısına:
''-Güzel kızım yaşadıkların kolay değil. Kocanı erken kaybedip gencecik ortada kalmışsın...Zor ama....Böyle durmak çare değil...Gençsin, güzelsin...Kısmetlerin de çıktı ama varmadın...Sözü uzatmayacağım...Bugün yine seni benden istediler....Ben senin adına evet dedim...''burada sözleri araladı ve genç kadının yüzüne bakıp tepkisini bekledi...Umduğu gibi de oldu, Aynur gözlerini korku ile açarak hayır demeye hazırlanırken yaşlı kadın devam etti:
''-Sakın karşı çıkma! Senin güvende olmanı istiyorum...Daha ne kadar yaşarım belli değil...Üç beş kuruş emekli maaşımla yaşadık bugüne kadar...Tok yüreklisin bilirim, yanımda kaldığın sürece hep kanaat ettin...Bir gün bile bir şikayet duymadım dilinden...Ama, bir düşün nereye kadar böyle sürer. Kızın büyümekte....Benim kızlar zaten yuvalarını kurup gittiler. Yarın bir gün ben bu dünyadan çekip gittiğimde ne yapacaksın? Kadın kısmı yalnız olmaz....''dedi ve soluklandı. Aynur'un yüzünde söylediklerinin haklılığını gördü. Şefkatle saçlarını okşadı onun.
''-Mehmet, rahmetli eşimin çok iyi bir dostunun oğlu...Evlendi ama karısı bilinmeyen bir illete tutuldu, göçtü gitti...Yıllardır senin gibi boynu bükük, yalnız....Çocukları da olmamıştı...Küçüklüğünden beri tanırım bu oğlanı. Sakin, dürüst, insan anlayacağın...Diğerlerinde karışmadım ama bu oğlanı kaçırmanı istemedim...Bana kalırsa ikiniz çok güzel can yoldaşlığı edersiniz birbirinize...Çok benziyorsunuz....Merhametlidir de Kızına sahip çıkar, öz babası gibi olur....Bir tek kusuru var ki o da güzel görene kusur sayılmaz bilirim. Küçüklüğünde geçirdiği bir kaza yüzünden bir ayağı hafif aksar....Ben derim ki insanlığı, yüreği aksak olmasın....Kendi sağlam olduktan sonra gerisi önemli değil....Hem hali vakti de iyi....Babasından kalan evler, dükkanlar var ama o kendi de çalıştı daha üstüne koydu....Allah korkusu taşır ki en güzeli de budur bence....Sizi kimseye muhtaç etmez....Gül gibi geçinip gidersiniz...''
Aynur ne dese bilemedi. Aslında teyzesi haklıydı. Allah geçinden versin, ona bir şey olsa nereye gideceklerdi ki!..
Teyzesi:
''-İstersen haber edelim, gelsin bir görüşün....Ne dersin?''diye sordu.
Aynur, başı önünde bir süre düşündükten sonra:
''-Teyze, ne dersen doğru dersin...Görmeye gerek yok, madem bu kadar iyi dersin, kabul ettim.''
Yaşlı kadın sevindi:
''-Sana demedim ama, Mehmet seni görmüş geçenlerde....Pek beğenmiş. Ona kalsa hemen nikahı kıyacak!..Oldu bu iş o zaman! Allah hayırlı uğurlu etsin! Dilerim ki bundan sonra yüzün hep gülsün!''
Ertesi günün akşamında, Mehmet anasını alıp geldi Aynur'u istemeye....Teyzesinin dedikleri az kalır yanında. İnsanın baktıkça rahatlık ve huzur hissettiği bir yüzü var. Çirkin de değil....Konuştukça bir sıcaklık akıyor dilinden...Kahveler içildi, kız verildi, söz kesildi...Her iki taraf da fazla uzatma taraftarı değildi....Ertesi sabah Mehmet gidip nikah işlemlerine başlayacaktı. Düğün edelim deseler de Aynur, istemedi....Nikah kıyılır sonra evde kendi aramızda eğleniriz diye söz birliği edildi....Aynur nedenini bilmese de tedirgin, Mehmet ise çok mutlu...Ağzı kulaklarında güldü gece boyunca. Minik kızı da kucağından indirmedi hiç....Biri evlat tadını diğeri baba tadını yakaladı....
Birkaç gün içinde nikah işlemleri tamamlandı, evlendiler....Mehmet ile anasının yanına yerleştiler....Teyzesi haklı çıkmıştı. Mehmet dünya tatlısı bir adam...Kol kanat gerdi ikisine de bir dediklerini iki etmedi...Mehmet'in anası var ile yok arası....Hiçbir şeylerine karışmadı...Aynur fazlası ile saygısını gösterdi ona...Ölene dek her işine koştu...Değer görmüştü, mutluydu...İyilerin olduğuna yeniden inandı. Kendince sevdi de kocasını....Yıllar aktı gitti ama Cemal ölene dek yüreğinin bir köşesinde hep yaşadı....Unutulmadı...
Cemal'in bu yaşananlardan da hiç haberi olmadı....O, abisi ile oradan ayrılırken yaşamı sıfırlamayı tercih etmişti....Yüreğinin kötü yanına ait bir günahtı Aynur...Bencilliğine verdiği bir kurban...Kadın ölene dek adamı gönlünde yaşattı, Cemal ise ayrıldığı an onu unuttu....Dünya hali, yaşam gailesi diye suçunu ört pas etti...Kendi de çok iyi biliyordu ki bu yaptığı iş, en büyük günahlarından biriydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)
Romanceİdealize edilmiş bir aşk değildi..Bir zamanlar gerçekten yaşamış ama,bugünde olmayan insanlar...Aşkın da cinselliğin de şansızlığın da en güçlü ve en saf hali....Kalp aşka bağlı kalsa da ten ve arzu hükmünü sürdürmüş.Belki vücut ihtirasın elinde tat...