18. Bölüm 'Çepni'

424 58 14
                                    

Selamünaleyküm,

Yeni bölümle karşınızdayım. Adalet bölümümüzün devamı niteliğinde aslında. ;)

Ezgimiz her zamanki gibi yukarıda sizi bekliyor. :)

_________

Ertuğrul, otağında bey postuna oturmuş, Dündar ile konuşuyordu. Bir yandan da Gündüz ve Saru Batu'nun otağın bir köşesine geçmiş, tahta kılıçlarla talim yapmasını, gülümseyerek, izliyordu. Oğulları da bir gün kendisi gibi alp olup, cenk edecek ve nice kahramanlıklar gösterecekti. Nice mazluma umut olacak, zalime korku saçacaktı. Onların kaderlerini düşündükçe gelecekte onların nasıl birer er olacağına dair merakı da artıyor, büyüdüklerini görmeyip iple çekiyordu. Gururla iki oğlunu yanına alıp at süreceği günleri göreceğini umuyordu.

"Şimdiden ne yiğit erler olacakları belli." dedi, Dündar. Sanki ağabeyinin aklını okumuştu.

Ertuğrul başını salladı. "Seni de hala hatırlarım, Dündar Bey. Benle kılıç talimi yapmak için peşimden az koşmadın."

Dündar güldü. "Hayal meyal hatırlarım, ağabey. Bu tahta kılıç niye kesmiyor diye, Kara Temür'e gidip bileylemesini istemiştim."

"Doğru. O da sana biley taşı verdiydi."

Dündar çocukluğunu hatırlayınca yüzünde tatlı bir gülümseme yerleşti. Çocuk iken hayat daha güzel daha tasasız duruyordu. Bir çocuğun tüm derdi tahta kılıcının kesmemesi, arkadaşlarının oyunbozanlık yapması ya da anasının onu zorla erkenden yatırmaya çalışmasıydı. Büyüdükçe derdi tasası da büyüyordu. Kimi kişi için hayatın acıları korkutucu oluyor, tekrar çocuk olmayı özlüyordu.

Elbet bazı çocukların erken yaşta büyümesi ve olgunlaşması da gerekiyordu. Bilhassa savaşın kol gezdiği bu topraklarda çocuklar, ölüm ve kanın içinde çocukluğunu yaşayamadan büyüyor; korku ve güvensizlik içinde hayatta kalmayı umuyorlardı. Neyse ki Dündar, ailesinin ve oymağının güvenli kolları arasında savaşın acımasızlığından korunmuştu.

Genç bey, ağabeyinin sesiyle kendine geldi.

"Şu çapulcular sorunu ne alemde?"

"Alplar ile tüm gün inlerini arıyorum, ağabey. Doğrusu ben de anlamadım. Liderlerini ve bir çok adamlarını öldürünce dağıldıklarını sanmıştık. Uzunca da bir süre sessiz kaldılardı."

"Eski inlerinde bir işaret yok mu?"

"Yoktu ağabey. Herhalde kendilerine yeni lider bellediler."

Ertuğrul, düşünceli bir şekilde sakalını kaşıdı."Ya da öldürdüğünüz kişi liderleri değildi. Her ikisi de mümkün."

"Böyle düşünmene sebep nedir?"

"Sadece bir his. Tarzları bir önceki ile aynı olması şüphelendiriyor."

Dündar, ağabeyi gibi düşünmüyordu. Ona göre yeni bir lider bellemişlerdi. Sonuçta iyi bir yöntemin talibi de çok olurdu. Bu haydut güruhu da şu ana kadar bu yöntemle çok başarı elde etmişti.

"Bulacağız ağabey, daha önce bulduğumuz gibi gene bulacağız."

Ertuğrul başını salladı. Üç beş çapulcunun bunca zaman varlığını sürdürmesi, kendilerinden gizlenmesi ve tam yok ettiklerini düşünürken hızla toparlanıp harekete geçmesi şaşırtıcı bir şeydi ve içten içe Kayı beyini kuşkulandırıyordu. Cenkler yüzünden bu çapulculara odaklanamamıştı ama Sultan Alaaddin'in emriyle bu bölgede gaza faaliyetlerine devam edeceğinden artık tüm zamanını yöre halkı ve sorunlarıyla ilgilenebilecekti.

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin