22. Bölüm 'Alpkız'

565 61 25
                                    

Selamünaleyküm,


Evet, heyecanla beklenen malum bölüme geldik. Büyük buluşma artık gerçekleşti. İnşallah memnun kalırsınız. Gerçi oldukça heyecanlı bir bölümde kestim ama olsun.... :)

DİPÇE: Artık medya'da ezgi var, okurken dinleyin demeyeceğim. :)

_______

Atını sürerken yan gözle Kara Temür'e baktı. İri alpın gözleri sürekli çevresinde dönüyordu. Sanki her an ağaçların ardından birinin çıkıp gelmesini bekliyormuş gibiydi. Yol boyunca diken üstünde, bu halde hareket ediyordu.

Sonunda Ertuğrul daha fazla dayanamadı. Zaten İpek Pazarına gelmesini dahi beklemiyordu. Bir anda ardına düşmüş, bir şey diyememişti. "Kara Temür, eyerinde diken var gibi hareket edersin. Bir rahat dur artık."

Demirci Temür, beyinin uyarısıyla duruldu. Elinden geldiğince olduğu yerde sabit durmaya çalıştı ama gözleri halen çevreyi kolaçan etmeye devam ediyordu. Turgut, Akça ve Konur bile zaten özünde garip olan demirciyi daha bir garipsemişti.

"Fazla abartıyorsun." dedi, sonunda Ertuğrul. "Tepegöz demedik, Gökbörü dedik. Yeraltında Dabbe'yi çağırmışım gibi davranma."

"Dabbe zararlı bir canlı değildir ki beyim. Gökbörü için ise aynı şeyi söyleyemeyiz."

"Çocukken onun gerçekte var olmadığını söylemiştin. Sadece bir simge olduğunu. Ne değişti?"

Kara Temür hüzünle başını eğdi. Çünkü hikayeyi anlatması için en başa dönmeliydi ve hikayenin en başı da koca demirci için keder vericiydi.

"Babamın şehit düşmesinden birkaç yıl sonra oymağı terk ettiğimi hatırlarsın?"

"Evet, babanın ölümü yüzünden suçluluk duyduğun için gitmiştin. Bu arada hala öyle mi hissedersin?"

"Bir parçam hala öyle hisseder ama bütün bunları aştım. Oymaktan ayrıldığım yıl, diyar diyar gezdim. Ziyaret ettiğim diğer oymaklarda, obalarda hatta şehirlerde çocuklara kaylar anlattım. Bir gün Ahlat'a yolum düştü. Gökbörü ile ilgili bir hikaye anlatıyordum."

Ertuğrul gülümsedi. "Hangisi?"

"Ergenekon Destanı... Bilirsin çoğu kişi Oğuz Kağan'ındaki Gökbörü ile Ergenekon'daki Gökbörü'yü farklı kişiler zanneder. Oysa aynıdır. Ben de bunu anlatırken biri bana muhalefet etti."

"Ne diye?"

"Oradakilere de sana söylediğimin aynısını dedim. İhtiyar bana Gökbörü'nün gerçek olduğunu ve belli dönemlerde doğduğunu söyledi. Elbette kaile almadım. Kay bittikten sonra adam beni sıkıştırıp, aynı şeyleri söyleyip durdu. Dahası Gökbörü ile karşılaştığını söyledi."

"Ben seni tanıyorsam, dağlarda bolcana var, demişsindir."

Kara Temür küçük bir kahkaha attı."Dedim vallahi. Adam bu dediğimden hoşlanmadı tabii. İki ayağı üzerinde yürüyen bir Gökbörü imiş onun ki! Neyse birkaç gün orada kalıp, kaylara devam ettim. Bir gece ihtiyar koşarak kaldığım hana geldi ve kolumdan çekiştirerek beni dışarı sürükledi. Gökbörü'yü gösterecekmiş. Güldüm elbet ama peşinden gittim. Bir parçam adamın haklı olup olmadığını merak ediyordu."

"Gördün mü?"

Kara Temür'ün gözleri uzaklara daldı. "Ahlat'ın biraz dışarısında, karalara bürünmüş onlarca süvari gördüm. Her birinin yüzü kapalıydı. Biraz ürkütücülerdi. Adam onlara 'börü' dendiğini söyledi. En başlarında da Gökbörü isminde biri varmış. Onu da gördüm. O karanlıkta o da beni gizlendiğim yerde gördü."

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin