36. Bölüm 'Soy'

429 44 9
                                    

Selamlar,

İki günden sonra yeni bölümle karşınızdayım. Öperim canlar.

DİPÇE: Medya'da insanı gaza getiren güzel bir Türklük türküsü var. :D

_______

Yavaş yavaş sararmaya başlayan ağaç yaprakları, dallarından kopup rüzgarla beraber sağa sola savruluyordu. Oymağın her bir çadırından dumanlar yükseliyor, ocaklar kaynıyordu. Sancaklardan buranın Kayı oymağı olduğu hemen anlaşılıyordu. Ayrıca konumuna bakarak burasının Söğüt olduğunu anlamıştı. Zaten yaz sonları olduğu için Kayıların kışlak olarak Söğüt'e göç etmiş olmasından daha mantıklı bir çıkarım olamazdı.

Gözlerinin önüne bir anda Bey Otağı geldi ve içindeki ocağın üzerinde temiz, berrak su dolu kazanın kaynadığını gördü. Su o kadar güzel görünüyordu ki neredeyse zemzem suyu olduğunu düşünecekti. Su kaynadıkça azalmak yerine artmaya ve sonunda kazandan taşmaya başladı. Kısa sürede taşan su, otağın da dışına çıktı ve kısa sürede yeryüzünün dört bir yanına yayılıp adeta bir denize dönüştü. Garip bir şekilde bu sırada bahar gelmiş; doğa da canlanmış ve yeniden doğmuştu ve gökyüzünde, gündüz olmasına karşın, parlayan güneşin hemen yanında kendini açıkça gösteren hilal vardı.

Hemen sonra görüntüler bulanıklaşıp kaybolmaya ve başka şeylere dönüşmeye başladı. İlk başta ne olduğunu anlayamadı. Rüyanın ilk kısmının aksine hızlı hızlı geçişler oluyor ama net bir şey görmek fazla mümkün olmuyordu. Gördüklerinden seçebildikleri; demir bir kartal heykelin düşmesi, Moğol ve Selçuklu askerlerinin savaşı ve daha sonra bir başka savaş ki gördüğü kırmızı haçlı bayraklar, haçlılar ile olan bir savaş olduğu kanaatini uyandırmıştı ve son olarak da sağa sola saldıran şeytanlar ve arka tarafta çalan, tanıdık bir ezgisi olan, kam bengiri.

Gökbörü hızla gözlerini açtı. Kalbi, bu tarz rüyaları gördükten sonra olduğu gibi hızlı bir şekilde çarpıyordu. Her yeri kan ter içinde kalmıştı. Yatağından doğrularak derin bir nefes aldı. Kapalı pencereye baktığında perde altından sızan bir ışık süzmesi göremeyince sabah olmadığına ya da az bir vakit kaldığını düşündü.

Bir köşede duran bakır leğene yanaştı ve yanında duran ibrikteki suyu avuçlarına döküp, yüzüne çarptı. Bu rüyaları görmekten nefret ediyordu. Sanki hiç soluk almadan günlerce koşmuş gibi terliyor, kalp çarpıntısı oluyordu. Yorgunluktan nefes alışverişi bile sıklaşıyordu. Neyse ki çok sık görmüyordu. Nispeten.

Rüyalar, nesiller boyu Gökbörü'lerin kılavuzu olmuş ve hizmetinde olduğu efendilerini nereye yönlendirmesi gerektiğini göstermişti. Atası olan Oğuz Kağan'ın Gökbörü'sü de gördüğü rüyalar ile ona kılavuzluk etmiş, nice güçlü düşmanlarla cenk etmesini ve kazanmasını sağlamıştı. Oğuz Kağan'ın Gökbörü'sü Türklere yeryüzünün tamamını kapsayan bir cihan devleti kurmasında önayak olmuştu. Oğuz Kağan sonrası da nice cihan devletleri kurulmuştu ama hiçbiri Oğuz'un dönemindeki gibi yeryüzünün tamamını kapsamamıştı. Dahası zaman zaman bu unvanı başka devletlerle de paylaşmak zorunda kalmıştı. Bazıları kısa ömürlü olmuş bazıları ise nispeten daha uzun ömürlü olmuştu. Lakin Gökbörü hepsinden daha uzun ömürlü bir devlet arzusundaydı.

Bütün Türklerin en başat kahramanı, örnek aldığı kişi Oğuz Kağan idi ama Gökbörü için örnek aldığı kişi onun Gökbörü'sü idi; atası, nenesi. Gün Han'ın karısı ve çocuklarının anası. Onun başardığını başarmak ve onun yaptığı gibi bir cihan devletine şahitlik etmek, katkı sağlamak istiyordu. Ve gördüğü alametler de bu kutlu amaca muvaffak olacağı yöndeki hissiyatını güçlendiriyordur. Bilhassa az önceki gördüğü rüyasında açık seçik Ertuğrul'un otağını görmüştü. "Ertuğrul..." dedi, Gökbörü. Kesinlikle öyle olmalıydı. Türkler, kızıl elma yolunda, Ertuğrul ve soyunun önderliğinde yürüyecekti. Gökbörü tebessüm etti. Aslında bunda şaşacak bir şey yoktu. Tarihte kurulan en güçlü Türk devletlerinin kurucularının hepsi de Oğuz Kağan'ın doğrudan torunuydu. Çoğu da bundan bihaberdi. Lakin ihtiyarlar biliyordu. Oğuz Kağan'ın vefatı sonrası Aksakallılar Heyeti, gölgelere çekilmiş, sır olmuş ama Oğuz'un soyunun takibini her daim yapmıştı. Dönemin şartları ve imkanları neticesinde de aralarından uygun olanlarına destek verilmiş güçlü Türk devletlerinin kurulmasına ön ayak olunmuştu.

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin