24. Bölüm 'Kök'

556 64 44
                                    

Selamünaleyküm,


Bugün farklı bir bölümle karşınızdayım. Romanın başında gördüğünüz gibi Kara Temür, oymağımızın hem demircisi hem de kayçısı. Yani destanları anlatan, hikayecimiz. Fakat onu hikaye anlatırken sadece bir kere gördük. Bugün onun ağzından bir kay daha dinleyeceğiz ve bu seferki serinin 1. kitabına gönderme olacak. İnşallah beğenirsiniz. :)

DİPÇE: Medya'da 'kök' isimli ezgi var. Bölümle de ilgili olduğundan hoş olur dedim. :)

_______

Ertuğrul ve alpları, İpek Pazarına kadar sessizce yol aldılar. En önlerinde Gökbörü vardı. Kara Temür, o konuşana kadar ses etmemelerini, o sohbete başlamadan soru sormamalarını tembihlemişti. Demirci, sanki karşılarında koca bir Sultan varmış gibi hareket ediyordu.

Ertuğrul olan biten karşısında ne hissetmesi ve ne düşünmesi gerektiğini bilemiyordu. Bu yüzden o da yol boyunca olan biteni tartmakla geçirdi. Efsanelerde çoğu zaman erkek olarak anılan Gökbörü, bir kadındı. Sadece onun ismini kullanan iyi bir savaşçı olabileceğini düşünmüştü ama az önceki tanışma faslında gösterdiği beceriler, sıradan bir insanın yapabileceklerinin ötesinde bir şeydi. İçindeki bir ses ise bunun daha başlangıç olduğunu söylüyordu. Hem Kara Temür, onun gerçek Gökbörü olduğunu söylüyorsa Ertuğrul'un inanması için de yeterliydi.

Pazara vardıklarında Gökbörü atından ilk inen oldu. Konur Alp, Boz gibi bir Teke atını yakından inceleme fırsatını yakalamış olmanın heyecanı ile hemen atın yanına geldi.

"Müsaade ederseniz, atı ahıra ben götüreyim. Genelde atlarla ben ilgileniyorum da."

Gökbörü ters bir şekilde Konur'a baktı. Alpın yüzündeki şapşal ifade içten içe onu eğlendirse de sertliğinden ödün vermedi. Atın kayışını alpa verdi. "Boz'u diğer atlardan uzak bir yere koyasın. Ayrıca dokunmamaya özen göster, sevmez." Arından Ertuğrul Bey'e dönerek, "Bugün dinleneceğim, yarın konuşuruz." dedi ve hana doğru yürümeye başladı.

Alplar, kızın saygısız tavrından hoşnutsuz olsalar da bir şey diyemediler. Ertuğrul derin bir nefes alarak demirciye döndü. Temür omuz silkerek, "Hareketlerini saygısızlık adletmeyesin, beyim. İnsanı ilişkileri pek gelişmemiştir." dedi. "Genelde dağ taş gezer, hayvanlarla haşır neşir olur. Ondan böyledir."

"Desene hayvan dilini insan dilinden daha iyi bilir." dedi Ertuğrul, sesinin fazla çıkmamasına özen göstererek. "Anlaşmakta güçlük çekecek gibiyiz." Kara Temür'ün gözleri anında uyarırcasına büyüdü ve başını iki yana salladı.

Gökbörü bir anda durdu ve Ertuğrul'a döndü. Sesini duyması için yükselterek, "Merak etme, Ertuğrul Bey. Her hayvanın dilinden anlarım. İletişim sorunu yaşamayız." dedi. Belli belirsiz tebessüm ettikten sonra da hana girdi.

Ertuğrul yarı şaşkın bir halde kızın ardından baktı. Aralarındaki mesafeyi göz önüne aldığında söylediğini duymasına şaşırmıştı. "Kulakları kurt kadar keskindir, beyim." dedi, Kara Temür. "Bu yüzden gözünün göreceği mesafedeyken ne diyeceğine dikkat edesin."

Ertuğrul başını salladı. Bunu tahmin etmesi gerekirdi. Kızın adı Gökbörü idi, değil mi? Bir kurt gibi davranmasının yanında onun özelliklerini taşıması da tabii idi. Diğer yandan başka biri olsa sözlerine öfkelenmesi gerekirdi. Fakat Ertuğrul gülmeye başladı. Gökbörü adil bir karşılık vermişti. Lafın altında kalmamıştı. Bu yönden gerçekten hatun kişilere benziyordu. Belki de sandığından daha insandı?

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin