50. Bölüm 'Meçkey'

388 46 26
                                    

Selamünaleyküm,

Bugün size bomba gibi bir bölüm yazdım. Baya da uzun oldu, herhalde romanın en uzun bölümü. Beğeneceğini düşünüyorum inşallah. Bu bölümden sonra bir iki bölüm daha kaldı, bilginize. Öpüldünüz.

Hayalet Okuyucular da yorumlarını eksik etmesin ama. :)

_______

Üstat Psellos'un cansız bedenine bakan Kara Kam, gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. İçine düştüğü durumun gerçek olduğundan emin olmak istiyordu.

Thocomer ise istifini bozmadan karşısındaki Türk ordusuna baktı. Bunu kesinlikle beklemiyordu. Çepni sancağı bile gökyüzünde dalgalanıyordu. Hazırlıklarını yapmadan önce küçük bir araştırma yapmış, Ertuğrul Bey'in Çepni ile ciddi bir husumeti olduğunu öğrenmişti. Her nasıl yaptıysa husumeti çözmüş ya da geçici olarak rafa kaldırmıştı.

Kendisine verilen bilgiye göre Ertuğrul, Kayı alpları ile birlikte İpek Pazarında bekleyecekti. Bu yüzden yolunu buraya çevirmişti. Kara Kam, onun buralarda gezindiğini haber etmişti. Onun işini bitirdikten sonra da hemen kuzeydoğularında yer alan Söğüt'e giderek Kayı Oymağını kılıçtan geçirip, birliklerini geri çekecekti. Nasıl olsa alpların her biri İpek Pazarı taraflarındaydı. Lakin şu an öyle görünmüyordu.

Gökbörü, kendisine yaklaşan Ertuğrul'a döndü. "Bugün hiç kimse olması gerektiği yerde değildir."

Ertuğrul tebessümle karşılık verdi. "Burası benim bölgemdir. Ne sandın? Ayakta uyuduğumu ve olan bitenden bihaber olduğumu mu?"

Gökbörü güldü. "Ben? Yok canım, nereden çıkartırsın?" Güngök'ün manalı bakışlarını görmezden gelerek devam etti. "Yalnız kısa bir sürede iyi savaşçı toplamışsın."

Ertuğrul ardındaki orduya ve beylere kısa bir bakış attı. "Aslında onlara önceden haber gönderip durumu anlattım. Zaten hazır bekliyorlardı. Tam da beklediğim gibi oldu."

"Yani bunu bekliyor muydun?" dedi, Güngök. Arkasındaki tapınakçıları baş parmağı ile işaret etti.

Ertuğrul başıyla onayladı. "Kendi kendime dedim ki Kara Kam, Börü Birliğinin yenilmezliğini ve seninle ilişkisini iyi bilir. Bin kişilik bir birlik ile saldıracakları çok gerçekçi gelmemişti. Gerçi saldırının burada olacağını bilmiyordum. Son anda Barak sayesinde tuzağı öğrendim." Ertuğrul'un yüzü düştü. "Maalesef Adem ifşa olmuştur, Gökbörü Hatun. İşkence etmişler daha sonra da dayak atarak öldürmüşler."

Gökbörü kısa bir an Adem'in yüzünü kafasında canlandırdı. Şirin yüzlü, inançlı ve becerikli bir gençti. Onun tek başına çektikleri ve küffarın elinde ölmüş olmasına içi parçalanmıştı. İçinde yükselen öfkeyi serbest bırakarak tapınakçılara döndü. İntikamı alınacaktı; onun ve onun gibi şehit edilen tüm kardeşlerinin...

"Allah onun ve diğer tüm şehitlerimizin şehadetini kabul buyursun."

"Amin." dedi, herkes bir ağızdan.

"O zaman... intikamlarını almak bize düşer."

Ertuğrul ve Güngök pusatlarını saldırdı ve askerlerine saldırı emrini verdi.

Üç dakika içerisinde Türk askerleri ve tapınakçı askerleri birbirine girdi. Türklerin en önemli üstünlüğü binlerce yıllık savaş tecrübesi ve atlı savaşçılar olmalarıydı. Tapınakçılar ise ağırlıkta yayan birliklerden oluşuyordu ve savaşçı geçmişleri Türklerinki kadar çok geriye gitmiyordu. Yine de onlar da kendi inançlarını kalplerinde yaşatıyor; hem hayatları için hem inançları için savaşıyordu. Fakat Ertuğrul da Güngök de Gökbörü de biliyordu ki inançlarını kırmak çok güç değildi.

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin