28. Bölüm 'Yem'

415 57 53
                                    

Selamünaleyküm,

Bugün de geldi yeni bölümümüz. :) 

Gökbörü bugün biraz Ertuğrul'un başını belaya sokacak gibi. ;)

________

 "Sultanımıza haber çoktan ulaşmıştır." dedi, Ertuğrul. Bey Otağında, bey postuna kurulmuş, gardaşı Dündar, anası ve karısı ile istişare ediyordu. "Gerekirse bizzat Konya'ya gider, hesap veririm."

Ertuğrul'un Konya'ya gidecek kadar durumun ciddi olması, Halime Hatun'u pek bir endişelendirdi. Oysa birkaç gün önce geldiğinde, altında kalkılamayacak bir şeyin olmadığını, sultanın kendisi hakkında söylenen sözlere aldırış etmeyeceğini söylemişti. Şimdi Konya'ya gitmek de ne demek oluyordu?

"Beyim, Gökbörü'nün sizi desteklemesi yeterli sanıyordum? Konya'ya gitmek doğru olur mu?"

Ertuğrul, karısının yüzündeki endişeyi rahatça okuyordu. Bir de yüklü haliyle duyguları dahada hassaslaşmış, pireyi deve yapar hale gelmişti. Karısını rahatlatmak için sıcak bir gülümseme gönderdi. "Rahat olasın, Halime'm. Çok gerekliyle dedim. İsaakios'un sözleri ve Gökbörü'nün burada olup, kefil olması yeterli olacaktır."

Dündar yeni yeni çıkmış sakallarını kaşıdı. "Bu Gökbörü denen hatun kişi, sultanla çok mu yakındır?"

"Öyle ya oğul, sultan bu hatuna çok mu güvenir?" dedi, Hayme Hatun.

Ertuğrul başını salladı. "Gökbörü, uzun yıllardır sultanı yakından tanır. Sultanın sık sık ona danışmışlığı bile vardır. Sultan herkesin sözünden şüphe ederde ondan etmez."

"Nasıl bir hatunmuş ki bu böyle, sultanı bile tesiri altına almış." dedi, Halime. Ceylan gözlerini kocasının ela gözleriyle buluştu. "Seni bile tesiri altına almış. Sen bile ona çok güvenirsin."

Ertuğrul kısa bir an anası ile göz göze geldi. Hayme Hatun içten içe gülüp, kaşlarını kaldırdı. Dündar bile gülümsemesini bastırmaya çalışıyordu. Genç bey iç çekip karısına döndü. Halime'nin daha önce kıskançlık yaptığı pek görülmüş bir şey değildi. Muhtemelen yüklü olduğu için böyleydi. Yine de kendisini ufaktan kıskanmış olması gururunu okşamıştı. Sonuçta insan, sevdiği kişiyi azıcık da olsa kıskanabilmeliydi. Makul miktarda olduğu sürece güzel bir şeydi. Ötesi ise ilişkiye zarar veren hatta bitiren hastalıklı bir durumdu. Neyse ki karısı böyle biri değildi.

"Gökbörü'ye herkes güvenilir, Halime Hatun. Sözü özü bir, güvenilir bir kişidir. Ona baktığında bir hatun değil, insan göresin. Ben öyle yapıyorum."

"Zaten hatun kişi demek için de bin şahit ister." dedi Dündar, gülerek. "Ben hayatım boyunca öyle bir hatun görmedim. Yüzündeki boya, bakışlarındaki sertlik... Ukala hal tavırları... O kıza hiçbir er yanaşmaz. Kimse ona hükmedemez."

Ertuğrul tebessümle gardaşına döndü. "O yüzden adı Gökbörü ya, Dündar Bey."

Dündar, sanki biri onları duyacakmış gibi ağabeyine doğru eğildi. "Ağabey, bu kız cidden efsanelerde bahsedilen Gökbörü mü?"

"Öyle mi?" dedi, Halim ve Hayme Hatun aynı anda.

Hayme Hatun'un bakışları merakla iki oğlu üzerinde gidip geldi. "Ben öylesine bir isim sanırdım. Kimden duydun, oğul?"

"Sordum."

Ertuğrul'un kaşları şaşkınlıkla kalktı. "Sordun mu?"

"Evet, sordum."

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin