14. Bölüm 'Bacılar'

653 63 25
                                    

Selamünaleyküm,

Yeni bölümle karşınızdayım. Bu bölümde çok önemli üç şahsiyeti göreceğiz ve birinden de bahsedildiğini okuyacaksınız. Ne de olsa en namlı Türk büyüklerinden bir kısmı hep o dönemlerde yaşamış. ;)

OY VE YORUMLARINIZI ihmal etmeyin lütfen. :)

DİPÇE: Medya'ya yer alan ezgimiz eşliğinde okuyun ki o dönemin havasına giresiniz.

_______


Kayseri'nin 100 kilometre doğusunda yer alan Yabanlı Pazarı, Ahi Evran önderliğinde kurulmuş, Dünya'da var olan; dönemin en büyük pazarıydı. Müslüman olsun olmasın tüm milletlerden tüccarlar bu pazar gelir, mallarını satar mal alırdı. Yabanlı Pazarı, aynı zamanda Müslüman Türk kadınlarının yaptığı el işlerinin bir nevi yeryüzüne dağılıp, tanınmasını da sağlayan bir yerdi. İsmini, pazarın kurulmasında ve güvenliğinden sorumlu Yabanlı Türkmen aşiretinden almıştı.

Bahar geldiği için pazar iyiden iyiye canlanmış, dört bir yandan gelen kalabalıklar pazarı coşturmuştu. Ahiler, Sultan Alaaddin tarafından bizzat koruma altına alınmış ve desteklenmişti. Bu yüzden ahilerin piri kabul edilen Ahi Evran, Sultan tarafından Konya'ya çağrılmış ve işlerini buradan icra etmesini istemişti. Buna rağmen zaman zaman Yabanlı pazarını ziyaret ediyor, eğer varsa sıkıntı ve ihtiyaçların tespitini yerinde yapıyordu.

"Moğol saldırılarının bu sene pazarı olumsuz etkileyeceğinden endişelenirdim."

"Ben de." dedi, kadın. "Lakin baksana beyim, kimse oralı değil."

Ahi Evran başını salladı. Karısı Fatma Hatun'a dönerek, gülümsedi. "İnsanoğlu, iyi kötü her türlü duruma alışıp, uyum saplayabilecek bir yapıda."

Fatma Hatun, uzun kalın siyah örgülü saçını, diğer Türkmen kadınları gibi hotozunun altına saklamıştı. Fakat elbise yerine cenk etmesini kolaylamak için uzun kaftan giymiş, kadınsı kesimlerle erkeklerden ayrılmıştı. Belinde de bir kılıç ve hançer vardı. Kocası bile kılıç taşımazken Fatma Hatun'un kılıçla gezmesi kimine garip geliyordu. "Öyle. Dört bir yanımız savaş ateşiyle yanıp kavrulurken alışmayıp ne yapacağız?"

"Yine de hatun, her şeyin olduğu gibi bunun da olumsuz bir yanı yok değil."

"Nasıl?"

Ahi Evran hüzünle başını çevirip, pazara gelen gideni izlemeye devam etti; Türkmenler, Araplar, Bizans ve daha nice milletten insanlar buraya doluşmuştu. Moğol saldırıları geçen yıllarda uzak doğudan gelen tüccarların sayısında ciddi bir azalma meydana getirmişti. Ne de olsa onca yolu gelip de güvenliklerini sağlamak güçtü. Hele ki Moğol ordusu onların da kapılarına dayanmışken.

"Acılara alışmak, onlara karşı duyarsızlaşmak ve mücadele etme duygusunun da yitirilmesi demektir."

"İyi de diğer yandan insan, aklını yitirmez mi?"

Ahi Evran tekrar karısına döndü. Tebessümle, "Allah, Bakara 143. ayette ne der? 'Böylece, sizler insanlara birer şahit olasınız ve Peygamber de size bir şahit olsun diye sizi orta yolu tutan bir ümmet yaptık.' Bilirsin ki hatun, kenar ve çevre bozulmaya müsaittir. Bu yüzden ne aşağısı ne yukarısı; ne sağ ne sol... fakat ortası olmak gerektir. Orta daha güvenlidir. Dengede olmak demektir. Kolay kolay bozulmaz, tahrip olmazsın. İslam'da her şey denge ve düzen değil midir?"

"Haklısın. Sence Harzemşahlar meselesinin sonu nereye varır? Sultan Alaaddin savaş bayrağı açmış. Eyyubiler de Selçuklu safında yer alacakmış." Kocası cevap vermeyince Fatma Hatun konuşmaya devam etti. "Harzemler, yıllardır Moğol saldırıları yüzünden güçsüz bir orduya sahiptir. Sanmam ki Sultan Alaaddin karşısında yüksek bir şansı olsun."

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin