10. Bölüm 'Toy'

784 104 12
                                    

Bey Otağı bu akşam, oymağın ileri gelen beyleri ile dolup taşmıştı. Kayı Beyi Ertuğrul'un önderliğinde toplanan toy, oymak için önemli kararların alınacağı veyahut duyrulacağı özel bir yönetim toplantısıydı. Toy, Oğuz töresine göre ya beyler tarafından talep edilirdi ya da oymak beyi tarafından. Bu seferki talep Ertuğrul'dan gelmişti.

Gelenek olduğu üzere toy, dualar eşliğinde açıldı. Oymağın beyleri, bey postunun sağına ve soluna dizilmişti. Hayme Hatun da oymağın eski beyinin eşi ve bir süre beylik yapmış biri olarak oğlunun hemen sağındaki posta kurulmuştu. Türk oymaklarında veya obalarında bey olmak, zengin ve köklü ailelere mensup olmakla olacak şey değildi. Cenklerde veyahut oymağın geleceği ile ilgili durumlarda hayrı dokunan, oymak halkı içinde sözü dinlenir bir kanaat önderi haline gelmekle bey olunurdu. Elbette yaşın kemale ermesi de önemli bir etkendi.

Kara Temür de beyler arasında yerini almıştı. Ertuğrul'dan sonraki en genç kişi o idi. Demirci ve kayçı olan Temür Yalup'un oğlu olarak savaşlarda şan kazanmış, değerli bir beydi. Kayı beyi de Kara Temür'ü çocukluğundan beri çok sever ve saygı duyardı. Çocukluğundan beri nice kay söylemiş, gönlünü ve hayallerini şenlendirmişti. Bugün, azimle ve yılmadan dava peşinde koşan bir bey olmasının sebeplerinden biri de Temür Yalup ve oğlu Kara Temür'ün ona atalarının başarılarını ve kaharamanlıklarını anlatmasıydı. Eğer onlar olmasaydı bu bilince, bu ruha sahip olamazdı. Karşısında ne kadar karmaşık bir düğüm olursa olsun onu çözebileceğine olan inancı, imkansız kelimesini öğrenmemesinden geliyordu. Hayaller, onun gelecekte başarıları için zemin taşı olmuştu.

Kara Temür bir gün, "Hayal etmek, başarmanın çeyreğidir. İnanmak ise yarısıdır. Eyleme geçmek ise başarının ta kendisidir." demişti. "Çünkü beyim, Allah emekleri zayi etmez. Mutlaka çabanın karşılığını verir."

Ertuğrul Beyin bakışları, her bir beyin üzerinde tek tek gezindi. Herkesin onu dinlediğine kanaat getirdiğinde sözlerine başladı.

"İki gün önce Sultan Alaaddin'den bir ulak gelmiştir. Curmagun Noyan ve Sübetey Bahadır'ın komutanlığındaki Moğol ordusu, Harzemşahlara saldırmıştır. Sivas ve Erzincan gibi bazı kentlerimize de akınlar gerçekleştirmişler. Sultan da yardım için ordusunu doğu sınırına göndermiştir. En son aldığımız habere göre Moğol ordusu Güney Kafkaslara çekilmiş. "

Moğol'un sınırlarına kadar gelmesi, beyleri pek bir huzursuz etmişti. Anadolu'ya gelmeden önce de Moğollar ile birkaç kez cenk etmişlerdi. Hatta Anadolu'da iken bile şanslarını deneyen birlikler olmuştu ve yine Kayılar ve diğer Türkmen oymakları karşılık vererek geri püskürtmüştü. O yüzden ne denli acımasız savaştıklarını, geçtikleri yeri yakıp yıktıklarını biliyorlardı. Fakat hiçbir zaman gerçek manada saldırıya geçmemişlerdi. Yine de herkes bilirdi ki eninde sonunda aç kurt gibi buralara kadar geleceklerdi.

"Bu bizi nasıl etkileyecektir, beyim?" dedi, Tonguç Bey.

"Öyle ya..." dedi, Aruk Bey. "Moğollar kuş misalı uçup Bizans sınırına gelmediği sürece, oymağımızı doğrudan etkileyecek bir şey değildir. Bunun için toya gerek var mıydı, beyim?"

Ertuğrul Bey, sert bakışlar ile Aruk Beyi süzdü. Hiçbir şey söylemese de bakışları her şeyi söylemiş gibi Artuk Bey olduğu yere sinmişti. Yaşlı adam bakışlarını kaçırarak diğer beylere döndü.

Kara Temür, havadaki gerginliğin kokusunu almıştı. Boğazını temizleyerek, durumu düzeltmeye çalıştı. "Bana öyle gelir ki Aruk Beyim demek ister ki Bizans sınırları pek bir çetindir. Küçük Rum çeteleri sık sık baskınlar düzenler. Moğollar şu an önceliğimizde ilk değildir. Değil mi Aruk Beyim?"

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin