6. Bölüm 'Gökbörü'

1.1K 129 22
                                    

Selamünaleyküm,

İki gün sonra yeni bölümle karşınızdayım. Doğrusu ilk kitabım Sultanların Günlüğünden sonra, Gökbörü ve Ertuğrul Gazi kitabım en zorlandığım romanım oldu. Çünkü romanın kurgusunda bazı noktalara hala karar vermedim ve dahası geçiş bölümlerinde tıkanıyorum. Başta savma saçma bir şey yazmak istemediğim için de yazmam bir iki gün hatta daha fazla alabiliyor. İnşallah yazdıklarımı beğenirsiniz. :)

DİPÇE: Bu bölüme özel, 'Savaşçı' ezgisini dinleyerek okuyun. ;)

___________

___________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ürgenç Kervansarayı, şehrin birkaç kilometre dışına kurulu; Ürgenç ve Buhara şehri arasındaki konaklama noktalarından biriydi. Kervansaray, Büyük Selçuklu Devleti döneminden kalmıştı ve o zamanlar olduğu gibi şimdi de ırk ve inanç gözetmeksizin, yolun yorgunluğunu atmaya çalışan seyyahlar için üç güne kadar parasız hizmet vermeye devam ediyordu.

Genç bir kız, yanında iki er ile kervansaraya adım attı. İçerisi ağzına kadar insan kaynıyordu. Bazıları asker, bazıları tüccar ve bazıları da çocuklu ailelerdi. Genç kız biliyordu ki bahardan yaz sonuna kadar göç eden ya da kendilerince sebeplerden diyar diyar gezenler için bu kervansaraylar, güvenli bir limandı ve sonbahar gelene değin de dolup taşacaktı. Ondan sonra ise bu kalabalığın en fazla yarısını görmek mümkün olacaktı. Genç kız, kalabalıkları sevmiyordu. Onun için de en uygun seyahat zamanı sonbahardan sonraki dönemlerdi ama iş güç dediği şey, keyfine göre hareket etmesine izin vermiyordu.

"Hoş geldiniz, hanım kızım." dedi orta yaşlardaki hancı.

"Hoş bulduk, bize üç kişilik bir sofra hazır edesin."

"Elbette. Şöyle geçin."

Hancıyı takip ederek, ortalarda bir bölmeye geçtiler. Kervansaraylarda oturulup, yemek yenilen alanlar, batılı kervansaraylarından farklı olarak tahta bir yükseltiden oluşan bölmelerden meydana gelirdi. Genç kız ve iki er, pabuçlarını çıkartarak kendileri için temizlenen bölmeye geçip, sedirlere kuruldular. Besbelli ki az önce boşalmıştı.

"Gece konaklayacak mısınız?" diye sordu hancı.

"Hayır, sadece birkaç saatliğine geldik."

"Nasıl isterseniz. Aşınızı hemen hazır ediyorum."

Genç kız ve erler, kendilerine verilen vazife gereği Ürgenç'e gitmiş, birkaç gün orada kalmışlardı. Ürgenç, Harzemşah Devletinin başkenti idi. Şehir, Cengiz Han'ın kışkırtılıp ülkeyi işgal etmesine kadar Gürgenç olarak anılıyordu. Moğol saldırısı sonrası şehir, adete yok edilmiş ve sadece birkaç yer ayakta kalabilmişti. Sonrasında ise Ürgenç, yeniden inşa edilmiş ama eski şaşalı günlerinden uzak yaşamaya mahkum olmuştu. Oysa bu şehir, yüzyıllar önce önemli bir ilim ve ticaret yuvalarından biriydi. İbn-i Sina ve Birûni gibi önemli ilim adamları bile buraya gelip, ilim ile haşır neşir olmuştu.

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin