GİRİŞ

5.3K 268 144
                                    

Selamünaleyküm,

Ay ay, yeni bir roman ile karşınızdayım! Türk Tarihi/fantastik türündeki romanımız Ertuğrul Gazi döneminde, ona yardım edecek olan kurt özellikleri(bir nevi kurt adam :D) gösteren Gökbörü'nün macerasını konu alacak. Zaten tanıtım kısmında konuyu açıkça belirttim. Şimdilik giriş bölümünü yazdım, devamı için en az bir hafta beklemeniz gerekmekte. İnşallah girişi sever ve sonraki bölümler için sabırsızlanırsınız. 

Yorumlarınızı eksik etmeyin ve ne düşündüğünüzü açıklıkla yazın lütfen.

DİPÇE: Unutmayın ki bu roman, tarihin kendisini anlatmıyor; ondan ilham alarak size farklı bir hikaye anlatıyor.(Ayrıca roman kapağı da geçici, yenisini hazırlanınca ekleyeceğim inşallah.)

__________


Güneş, tüm gün boyunca gözleri kamaştırarak gökyüzünde dolanmıştı. Şimdi ise yavaş yavaş geldiği yere dönmek için batıyor, yerini dolunaya bırakıyordu. Böylece artık bir günün daha bittiğini haber veriyordu.

Tatlı ılık bir esinti, ezan sesini Kayı oymağının her bir köşesine doğru taşıdı. Kayı halkı akşam namazı için mescidi doldururken bir yandan da namaz sonrası başlayacak kutlama yemeği için heyecan içerisindeydiler. Zira Kayı Beyinin eşi Hayme Hatun, sabah vakitlerinde dördüncü oğlunu kucağına almıştı. Gündüz Bey de oğlu Dündar'ın doğumunu kutlamak için hazırlıkların hızla tamamlanmasını emretmiş; Kayı kadınları tüm becerilerini döktürerek yemekler ve şerbetler hazırlamıştı.

Kutlama sofrası, oymağın merkezinde yer alan Bey Otağının hemen önündeki büyük meydana kurulmuştu. Kayılar birkaç bin kişiden oluşan küçük bir oba değil, on binlerce kişinin yaşamını sürdürdüğü büyük bir oymak idi. Bu yüzden meydan, bu kadar insanı zar zor almıştı. Bunun için de çocuklardan feragat edilmesi gerekmiş, sofrada onlara yer verilmemişti.

Hayme Hatun, çocukların önceden doyurulmasını emretmişti. Böylece ailelerinden önce karınlarına doyuran çocuklar eğlencelerine bakabilirlerdi. Elbette ki büyükler namazda iken meydan da çocuklara kalmış; herkesten önce kutlamalara başlamışlardı bile. Namaz sonrası Kayı halkı kutlama yemeğine başlarken üç yaşından on beş yaşına kadarki çocuklar bir köşeye geçmiş kay dinliyordu.

Oymağın hem demircisi hem kayçısı olan Kara Temür, çocukların oymakta en sevdiği kişiydi. Bilhassa beyin oğullarından Ertuğrul, bu genç adama hayrandı. Kulakları duyduğunu akıl etmeye başladığı yaştan beri Kara Temür'ün ve babasının kaylarını dinler; atalarının kahramanlıklık hikayelerindeki kahramanın kendisi olduğunu hayal ederdi. O da bir gün onlar gibi destan yazmak ve nesiller boyunca iyi sözlerle anılmak istiyordu. Madem kendisi bir Türk ve Kayı Beyinin oğluydu; ona da atalarının açtığı yoldan ilerleyip, destanları sürdürmek düşerdi. Zaten başka imkanı var mıydı? Destanlar, küçük çocukları oyalamak için değil, o destanları yazmaya devam etsinler diye anlatılırdı. Eğer halkı artık destanlar yazmaz ise yok olup gitmez miydi? O zaman atalarını kim yad edecekti? Kim onların kahramanlıklarını yaşatacaktı?

Kara Temür, sürekli yanında taşıdığı ve kay anlatırken kullandığı ağız kopuzu ile kısa bir ezgi çalmaya başlayınca düşüncelerinden sıyrıldı. Genelde düşüncelerini toplamak ve çocukların ilgisini arttırmak ve heyecanlandırmak için ara ara Türk ezgileri çalardı. Ezgi kesilince çocuklar iyice sessizliğe gömüldüler. Kara Temür anlatmaya devam etti. Sözcükler genç adamın ağzından adeta şarkı gibi çıkıyordu.

"Oğuz Kağan şaşırdı. Gözleri kocaman oldu. Dedi ki sen kimsin? Ne için geldin?

Boz yeleli kurt konuştu. Dedi ki ben Gökbörü! Duydum ki cihan devleti kurmak istersin. Ben de sana yol göstermeye geldim. Benim işaret ettiğim yere yürü ki düşmanın kimdir, kime boyun eğdirmen gerektiğini bilesin.

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin