46. Bölüm 'Kimlik'

369 42 19
                                    

Selamlar,

Geldik yeni bölüme. Bu sefer daha fazla sayfa yazdım. İnşallah beğenirsiniz. Şafağa az kaldı. ;)

_______

"Kara kam sana tuzak kurdu ve sen de bile isteye tuzağa mı atlayacaksın?"

Ertuğrul bir yandan yürüyor bir yandan da konuşuyordu. Öğle vakti geldiğinden namazlarını kılıp kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Alpları da ahilere yardım edip, gelen misafirler ve fakirlere aş dağıtımıyla ilgileniyorlardı.

"Bu kadar emeği zayi etmek niye?" diye cevapladı, Gökbörü. "Madem beni ister, ona istediğini vereceğim."

Ertuğrul düşünceli bir şekilde önüne baktı. Yıllar içerisinde kendisi de bir çok düşman kazanmıştı ama Gökbörü'nün kazandığı düşmanların azmine hayran kalmamak mümkün değildi. Yıllar geçmesine rağmen Gökbörü, hala düşmanlarının listesinin ilk sırasında yer alıyordu. Biliyorlardı ki eğer onlar harekete geçmez ise Gökbörü harekete geçecekti. Börünün en büyük üstünlüğü ise düşmanlarının kimliğini, yaşadıkları yeri ve simalarını tanımasıydı ama düşmanları, böyle bir üstünlükten yoksundu. Gökbörü çoğu zaman, giydiği kıyafetler ve yüzüne sürdüğü boyalar yüzünden, cinsiyetini dahi açığa vurmayan biriydi. Boyu 1.60'ı geçmiyordu. Çoğu kişi muhtemelen kısa boylu ve ince yapılı bir er olduğunu düşünüyordu. Ne de hiçbir erkek, kendisini yerden yere savuranın bir kadın olduğunu düşünmek istemezdi.

"Kimi araması gerektiğini nasıl öğrendi? Daha önce yüzünü gören biri var mı? Yani net bir şekilde."

Gökbörü düşündü, başını iki yana salladı. "Görseler bile ben olduğumu bilmezler. Bilenlerin de her biri ölü." Yan gözle Ertuğrul'a baktı ve karanlık bir şekilde tebessüm etti. "Sen ve alpların hariç."

Bir de ailem. Dedi Ertuğrul, içinden. Lakin onları hatırlatmanın akıllıca olmadığını düşündü. Tabi Gökbörü'nün bir şey yapacağından değil. Yine de...

Ertuğrul kaşlarını çatarak durdu. "Bizden birinin seni açığa çıkarttığını mı düşünürsün?"

"Hayır. Öyle bir şey olduğunu düşünsem gerekeni çoktan yapmıştım."

Ertuğrul bu cevap karşısında memnun kalsa mı kalmasa mı, bilemedi. Bu hatunun şakalarının altında bile gerçeklik yatarken şaka yapmadığı zamanlarda ciddiyetsizce, boşa laf söylediğini düşünemezdi.

"O gece kam ayininden sonra öğrendiler." dedi.

"Ayin?" Ertuğrul o geceyi hatırlamıştı. Kendisi ezginin çekiciliğine kapıldığı için o anda fark edememişti ama son anda garip bir rüzgar dalgasının, insanların arasından süratle kıvrılıp geçerek hareket ettiğini ve insanlarının iliklerine kadar üşüyüp, ürperdiğini görmüştü. "Seni öldürmek içindi sanıyordum?"

Gökbörü duyduğu en komik şeymiş gibi güldü. "Öldürmek mi? Şeytanlar kimseyi öldüremez. En fazla seni rahatsız edip, sinirlerini bozacak haşerelerden bahsediyorsun. Tabi besbelli ki kara kam, bu gerçeği pek bilmiyor. O yüzden çakma kam diyorum ya."

"Her neyse..." dedi, Ertuğrul. "Bunun için ben ne yapabilirim?"

"Sen mi?"

"Evet, ben... Bir saldırıdan bahsetmiştin. Kayıların yardım etmeyeceğini mi sanırsın?"

Gökbörü bir süre ayaküstü düşündü. Sonunda başını kaldırdı. "Aslında niyetim ucbeyliğini kullanıp, sınırları güvenceye alman için seni uyarmaktı."

Gökbörü ve Ertuğrul GaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin