Gözlerim yavaş yavaş açılırken birinin omzunda olduğumu anlamam uzun sürmemişti. Üzerim bir mont ile ortulmustu. Hızla montu yana attım. Ve gözlerimi ovdum. Tekrar açtığımda yine bana gülerek bakan bir çift mavi göz görmüştüm. Bu Adam niye sürekli gülüyordu?
"Daha inmedi mi?"
Başını hayır anlamında salladı.
"Hayır hala havadayiz. Ve kötü bir haberim var. Uçağın bir motoru bozulmuş. O yüzden yavaş hareket ediyoruz"
Ne demek bir motor bozuldu?
"Ne? Nasıl yani? Yalan dimi? Motor falan bozulamaz!"
Gülmeye başladığında dalga geçtiğini anlamam zaman almamıştı. Koluma vurup somurttum.
"Çok kötüsün!"
Başını salladı ve gülmeye devam etti.
"Ben çok safım demenin yeni yolu sanırım!"
Kaşlarımı çattım.
"Hayır gerizekalisin demenin kibar yolu!"
Bana cevap vermek için yeltendiginde hostesin kemerlerinizi bağlayın sesi ile sustu. Uçak inişe geçmişti. Sarsilmaya başladığımızda ellerimi koltuğun İki yanına sabitleyip bitmesini bekledim. Gözlerim kapalıydı ama yanimdakinin gülüş seslerini duyabiliyordum. Bu adamın benle derdi neydi?
Uçak indiğinde yolcular yavaş yavaş kalkmaya başlamıştı. Ben de kemerimi çözüp ayaklananlar arasındaydım. Evet Julia New York'a geldin. Her şey harika da nerde kalacaksın? Bir hafta yetecek kadar paran var ve burayı bilmiyorsun bile. Hiç kacmamaliydin. En azından tedavi olup seni seven bir adamla yaşardin.
"Ama ben onu sevmiyorum!"
Herkesin içinde bağırdığımda utanmıştım. Lincoln bana bakıp yine gülüyordu. Koltuğun üzerinde bulduğum yastığı ona fırlattım.
"Komik bir şey mi var?"
"H-Hayır! Ndndjdj sadece herkesin içinde kendi kendine bağırdın!"
Ben de gülmeye başladığımda yanıma ulaşmıştı bile. Başımı ellerimin arasına aldım ve gülmeye devam ettim. Ne oluyordu bana? Iç sesimle konuşur hale gelmiştim.
"İyi misin?"
Başımı salladım. Ellerimi yüzümden çektiğimde bana baktığını gördüm.
"Iyiyim. Sadece bu aralar neyse.."
Uçaktan çıkmak için yürümeye başlamıştım. Şimdi Nereye gideceğimi düşünme vakti idi.
Havaalanından çıkıp taksiye binmek için yeltenirken arkamdan gelen ses ile irkildim.
"Octavia! Hey Octavia!"
Geriye döndüğümde bana doğru koşan bir Lincoln görünüyordu.
"Sorun mu var?"
Taksinin açık olan kapısını kapattı. Taksi ilerlediğinde ona döndüm. Konuşmasını bekliyordum.
"Şey aslında, kalacak yerin var mı?"
Komik.. Benim yoktu. Onunda olmadığı için bana soruyordu sanırım.
"Ikimizinde kalacak yeri yok galiba. Ben bir hotel bulmayı planliyorum. Ama param ancak 1 hafta yeter."
Kafasını salladı.
"Ben buraya gelmeden önce bir ev ayarlamıştım. Ama benim de maddi sıkıntım olduğu için 1 ayını odeyebildim. Eğer yani şey eğer istersen ev arkadaşı olabiliriz. Yani yanlış anlama sakın. Ikimizinde maddi sorunları var diye dedim. Hem yalnız kalmam hem sende iş bulana kadar en azından 1 Ay kalırsın. Geri kalanını beraber öderiz."
Mantıklı bir fikirdi. Biraz düşündüm. 1 Ay para ödemeden kalıp is bulabilirdim.
"Anlaştık! Ama kurallarım var!"
Kafasını sallayıp güldü. Uzattığı elini sıktım.
"Tam bir mavi kafasın!"
Saçlarıma laf ediyordu. Kaşlarımı çatıp kafasına geçirdim.
"Sen de tam bir okuzsun!"
Dudağını buzusturup ağlıyor taklidi yaptı. Mavi gözleri kısılmış, kalemle çizilmiş gibi olan dudağını şekilden şekile sokmuştu. Gülünce gamzeleri ortaya çıkıyordu. Saçları kumral renkliydi. Ama kesinlikle kıvırcık ya da dalgalı değildi. Ona odaklanmisken elini yüzüme doğru salladı.
"Beni incelemen bittiyse gidelim taksi geldi!"
Kapıyı açtığımda geriye dönüp adeta bağırdım.
"Seni incelemiyordum!"
Güldü ve taksiye bindi. Yeri söylediğinde onun da çantası olmadığını fark ettim.
"Kuralları evde konuşuruz diye düşündüm mavi kafa!"
Başımı salladım. Bana mavi kafa demesi sınırimi bozsa da gülüyordum. Evet ciddi ciddi sinirlerim bozulmuştu.
"Saçını mavi yapan kızlar lezbiyen olur. Sen de öyle misin?"
Saçını her renkli yapana lezbiyen damgasını yapistimalari sinirimi bozuyordu. Ama ona oyun oynayabilirdim.
"Evet de sen bunu nerden biliyorsun?"
Kafasını salladı.
"Bir kitapta okum..."
Gözleri fal taşı gibi açıldı.
"Ne? Ciddi misin?"
Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ciddi kalmalisin Julia!!
"Neden bu kadar şaşırdın ki?"
Yutkundu ve önüne döndü. Taksici ona bakıp gülmüştü. Bacağına vurup bir şeyler geveledi. Lincoln başını kaşıyıp yola bakmaya devam ediyordu. Ben de kendi kendime eğleniyordum işte.
Yola odaklanmisken aklıma gelen Harry dikkatimi dagitmisti. Şuan tüm şehri ayağa kaldırmış beni arıyor olmalıydı. Tüm hastanelere, karakollara, En ücra köşedeki evlere, hotellere, motellere hatta barinaklara bile bakmış olabilirdi. Güldüm. Beni bulur muydu? Evet bulması kolaydı. Ama zaman alırdı. Ben de eglenebildigim kadar eğlenirdim.
Büyük bir evin önünde durduğumuzda düşüncelerimden sıyrıldım. Ev kocaman,gri renkli, eski ve bahceliydi. Güzel kategorisine konulabilirdi.
"Geldik mavi kafa!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Say My Name "Daddy" ||H.S.
Fanfiction"Uslu bir kız ol ve babacığa istediğini ver Julia!"