Insanlar kendi sorunlarına uğraşırken etrafındakileri unutur. Asla nasıl olduğunu sormaz. Bunu düşünmez bile. Her zaman iyi olmalısınız Onlar için.
Her zaman iyiyim demelisiniz. Içiniz kan ağlasa bile yüzünüz gülmeli. Yalan soylemelisiniz.
Yalan.. "Asla yalan söylemem!" Diye söze başlar en büyük yalancılar. Çünkü bu cümleleri bile yalandır.
Acirlar etraftakilere. Asıl zavallı kendileri olmasına rağmen. Aşağalayip dururlar. Kalbinin kırıldığını bile bile yaparlar Bunu.
En kötüsü de kin. Beslerler ömür boyu içlerinde. En büyük duyguları bundan oluşur. Severken bile nefret ederler aslında.
Sevmek. İki heceden oluşan bu kelime aslında tüm hayatımızın hikayesidir. Bir kelime ile yazılmıştır Tüm şiirler, romanlar.. Bunca sanatçı İki heceye bakarlar sadece.
Deli gibi seversin birini. Ama o bunu farkında değildir. Ayrılmak istemezsin ondan. Ama o senden ayrılacak. Yani Tahir sevmeseydi Zühre 'yi, yahut hiç sevmeseydi. Tahir ne kaybederdi Tahirliginden?
Bazen çok uzak olursun. Ama gözlerini kapattığında onu içinde hissedersin. Sıcaklığı kaplar benligini.. Yüzü canlanır duslerinde..
Bazen de çok yakınındadir. Elini uzatsan tutabilirsin. Ama bir o kadar uzak hissedersin.
İşte benim hikayemde Tam burada başladı..
Başımın ağrısı göz kapaklarımı aralamama yetmişti. Ellerimi başıma koydum. Lanet olsun çok ağrıyordu. Yavaş yavaş kendime gelmeye başladığımda olanlar aklıma gelmişti. Yaşadıklarım ağır geliyordu artık. Geçmişim berbattı. Bebeğimi öldürmüştüm. Aslında kendimi de oldurmustum. Yaşayan bir ölü haline gelmiştim. Yakında yaşama faaliyetlerimi de gosteremeyecektim. Kafamı hafif kaldırdım ve olduğum yeri öğrenmeye çalıştım. Yatak odasındaydım. Üzerim örtülmüş başıma bir bardak su koyulmuştu. Suyu elime alıp bir yudum içtim. Yataktan kalktığımda başım dönmüştü. Tutuna tutuna kapıya yürüdüm. Kapı kolunu tuttuğumda kapı açılmış ve içeri Harry girmişti. Beni gördüğünde duraksadı. Elimi karnıma koyup yavaşça yere çöktüm. Canım acıyordu. Canım çok acıyordu. Göz yaşlarım tekrar beni bulduğunda Lanet okudum. Ağlamak istemiyorum. Güçlü kalmalıyım. Julia pes etmemelisin!
Iç sesime de küfür edip hickirigimi yeniden serbest bıraktım. Olamıyorum işte. Yaşadıklarım ağır geliyordu. Harry yanıma çökmüştü. Dokunmaya korkuyor gibiydi. Kafamı yavaşça kaldırıp gözlerine baktım. Kıpkırmızıydı. Saatlerce ağlamış gibi.. Belki de öyleydi. Ben uyurken ne yaptığını bilmiyordum. Gözüm ellerine kaydığında yer yer çizik ve kan olduğunu gördüm. Morarmıştı bazı yerlerine kan oturmuştu. Kötü gözüküyordu. Göz yaşlarım hızlanmıştı. Artık titriyordum. Başımı tutup göğsüne bastırdı. Ellerimi göğsüne sabitleyip tshirtunu sıktım. Haykirmalarim başladığında saçlarımı okşayıp sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Geçicek her şey bitecek Julia!"
"B-Ben çok yoruldum. Güçlü olmaktan çok yoruldum."
Saçlarıma öpücük kondurdu. Öpücükleri devam ettiğinde onu kendimden ittirmeye çalıştım. Bana yalan söylemişti.
"Sana güvenmiştim. Salak gibi inandim sana. Günlerce yüzüme baka baka yalan söyledin. Her cümlen yalandı senin. Her cümlen..!"
Başını hayır anlamında sallayıp beni kendine doğru çekti. Başım yine göğsüne düşmüştü.
"Hayır hayır hayır. Yalan söylemedim. Ben sadece söylemedim. Söyleyemezdim. Gözümün önünde ölürken sana bunu söyleyemezdim Julia! B-Ben özür dilerim ama yapamazdım."
Hıçkırıklarım daha da hızlanmıştı. Bağırıyordum. Göğsüne yumruk ata ata ağlıyordum.
"Özür dilerim. Özür dilerim Özür dilerim ..."
Fısıltı ile söylediği özür cümleleri sakinlesmemi sağlıyordu.
"Ben ölmek istiyorum Harry. Bana yardım eder misin?"
Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Kafasını hayır anlamında salladı. Şaşkındı ne diyeceğini bilemiyordu.
"Hayır Julia! Hayır bu lanet hastalıktan beraber kurtulacağız. Sana sadece bu konuda yardım edebilirim. "
"Ben iyileşmek istemiyorum anladın mı? Istemiyorum."
"Olmene izin vermem. Veremem. Sen gidersen ben de gelirim. Beraber direnmek varken pes edemeyiz."
Başımı Hayır anlamında salladım.
"Anlamıyorsun. Anlamayacaksın.."
"Anlamak istemiyorum Julia! Seni kaybetmeyi göze alamam."
Saçlarımı okşamaya devam ederken ağlamayı kestim. Ondan uzaklaşmak için hamle yaptığımda yüzümü elleriyle cevrelemis ona bakmamı sağlıyordu. Gözlerimiz bir araya geldiğinde ikimizinde kırmızı gözleri kan çıkmasına yetiyordu.
"Bana söz ver prenses. Kendine zarar vermeyeceksin."
Gözlerimi kapatıp başımı salladım. Sonuçta gözler yalan söylerdi. Ben de yalan söylüyordum. Gülümsedi ve dudaklarımızı birleştirdi. Yavaş ve tereddütlü öpücükleri beni delirtiyordu. Ondan ayrılıp yerden kalktığımda o da karşımda dikiliyordu.
"Hadi gel yüzümüzü yıkayalım!"
Kedi gibi arkasından giderken beni lavaboya yaklaştırdı. Elleri ile yüzümü ıslattı ve yavaş yavaş yıkadı. Gözlerimi nazikçe sildi.
"Bundan sonra aglamayacaksin!"
Burnumu öptüğünde gülümsedim. O da güldüğünde ellerini avucuma alıp çizik yerlere hafifçe dokundum.
"Bundan sonda yumruk atmayacaksın!"
Güldü. Ellerimi tutup dudaklarına götürdü. Küçük öpücüklerle kolumdan boynuma ulaşmıştı. Karna giren ağrı ile iki büklüm olmuştum. Mide bulantısı bir anda tavan yaptığında teması kesip klozete çöktüm. Yediğim kuş kadar şeyi de çıkarmıştım. Arkamdan saçlarımı tuttuğunda güldüğünü hissettim.
"Hamile olmanı o kadar isterdim ki Julia!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Say My Name "Daddy" ||H.S.
Fanfiction"Uslu bir kız ol ve babacığa istediğini ver Julia!"