Eylülün ağzından,
Bugün yine içeriye girmeye cesaret edemedim, herkes odada onunla konuşuyorken, ben yine giremedim. Suratına bakmaya cesaretim bile yoktu. 3 aydır aynı şey, her gün bugün söz, girip yüzleşicem diyorum, elim kapının koluna gidiyor, ama yok, içeri giremiyorum....
Yine herkes içerideyken, ben hergün yaptığımı yaptım, o soğuk hastane koridorundaki sandalyelere oturup bekledim. Neyi beklediğimi bilmiyorum aslında. İçeridekileri desem, değil... Doktoru desem, o da değil... belki de güzel bir haber bekliyorumdur, gelmeyeceğinden ümidi kesince de gidiyorumdur. Açıkçası ne yaptığımı ben de bilmiyorum...
O sessiz sakin, bomboş koridordaki soğuk sandalyede tek başıma otururken bundan tam 3 ay öncesine, herşeyin yaşandığı o lanet günlere gittim...
Artık mezun olmuştuk. Bundan 2 yıl önce, yetimhaneye verileceğimi, aşık olacağımı, o sapıktan tamamen kurtulacağımı, sorunsuz bir şekilde mezun olacağımı söyleseler güler geçerdim herhalde. Ama yaptım, başardım, yaşadığım herşeye rağmen ayakta durmayı, gülmeyi, yaşamayı ve mezun olmayı başarmıştım... şeref golümü attım, artık hayata 1-0 yenik değilim, durum berabere...
Herşeyi başarmıştım da, aşk konusunda o kadar başarılı olduğum söylenemezdi...
Biz Serkanla uzun zamandır aslında hiç olmadığımız kadar soğuktuk birbirimize, gözlerimiz aşkla bakmıyordu, o eski günlerdeki gibi değildi yaşadıklarımız... belki de zor zamanlar geçirdiğimizden olmuştu tüm bunlar... belki de Serkanın aklında hala Cemre vardı, bilmiyorum... tek bildiğim, artık eskisi gibi olmadığımızdı. Ama ben onu seviyorken, nasıl böyle mesafeli olacaktık? Duygularımızdan emin olmamız için biraz mesafe şarttı, eğer aşıksak, gerçekten birbirimize aşıksak, nasılsa döner bulurduk birbirimizi... kararımı Serkana söylediğimde onayladı beni, itiraz etmedi. Belli ki o da böyle düşünüyordu, aklında Cemrenin olup olmadığını sormadım, yapamadım, bu sefer cesaret edemedim... vereceği cevaptan korkmuştum belki de... ama şuan, mezuniyet gecemizde, onun kolları arasındaydım, dans ediyorduk... sustuk, hiç konuşmadık, ama derler ya, gözlerimiz konuştu sanki, kafamdaki sorularıma cevap aldığımı hissetmeye başlıyordum...O gece herşeyi unutup eğlenmemize baktık. Songül bile sınava girmemesine rağmen eğleniyordu, dedim ya herşeyi unutmuştuk. Sonra kokteyller gelmeye başladı, ama ben istemedim, sadece meyvesuyu içtim. Yani Meral'in bize meyvesuyu diye içirdiği şeyi...
O geceye dair sadece o dansı hatırlıyorum, eğlendiğimizi, müzik seslerini... sonra daha sakin bir yerdeki gülüşmelerimizi, hatta sanırım kahkahalar da eşlik ediyordu. Bir ara susturulduğumu da hatırlıyorum. Bir el tutmuştu beni, o nereye götürdüyse itiraz etmeden peşinden gitmiştim... belli ki güvendiğim biriydi, ya da sadece içtiğim şeyin etkisindeydim...
Sabah uyandığımda nerede olduğumu bilmiyordum. Çok rahat bir yatakta yatıyordum, hatta fazla rahattı, o an yetimhanede olmadığımı anladım. Uyanmam gerektiğini biliyordum, ama sadece gözlerimi kapatıp dinlenmek istiyordum çünkü başım çatlıyordu... Gözümü açtığımda nerede olduğumu anlayamadım.Sadece çok temiz, beyaz ve mavilerin hakim olduğu bir odaydı onu anlamıştım. Küçüktü ama düzenliydi... yataktan doğrulmak istedim, ama tam kalkacakken aslında çıplak olduğumu farkettim, ağzımdan küçük bir çığlık çıktı, hemen ellerimle ağzımı kapattım ve kendimi susturdum.. Neredeydim ben? Ağrıyan başımı tutup gözlerimi ovuşturdum. Etrafıma baktığımda odanın boş olduğunu gördüm, taa ki yanımdaki sırt üstü uzanmış vücudu görene kadar...
Merhabalar 🤗 yeni bir hikaye ile karşınızdayım. Aklıma böyle bir hikaye kurgusu geldi, yazmayı düşündüm. Nasıl olmuş? Beğendiniz mi? Beğendiyseniz yazmaya devam edeceğim. Yorumlarınız benim için çok önemli...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan
أدب المراهقينBirbirini çok seven iki insan arkadaş kalabilir mi? Peki, herşeye sil baştan başlamak mümkün mü?