Dudaklarını dudaklarıma baştırdı. Sonra kafasını kaldırdı ve bana güldü.
J: Senden o kadar çabuk vazgeçeceğimi mi sandın...
Jen: Bir an için gerçekten korktum.
J: Seni elde edicem diye canım çıktı resmen o kadar çabuk vazgeçmiycem, dedi ve tekrardan eğilip beni öptü. Bütün gün kendimi boş yere üzmüştüm. Yine de buna değdi. Justin Carly'den ben de Dave'den ayrılıcaktım. Böylece kimse kimseyi kıskanmıycaktı. Ama asıl soru bunu nasıl yapıcaktım. Dave... Yani beni bu kadar severken ona bitti demek. Çok zor olucaktı. Bunu ertesi gün okulda bitiricektim. Yolda Clarisse her şeyi anlattım. Beni bu işten uzak tut yeter dedi sadece. O da haklıydı Dave ile araları yeni yeni düzeliyordu. Benim yüzümden tekrar bozulsun istemezdim. Dave bahçede buldum.
Jen: Hey Dave ?
D: Kimler burda. Neşen yerine gelmiş.
Jen: Ben seninle bir şey konuşucam.
D: Dinliyorum sevgilim, dediğinde derin bir nefes aldım. Gözlerimi kapatırsam belki daha kolay olurdu.
Jen: Dave ben-
D: Jennifer sen ne yapıyorsun ?
Jen: Bu o kadar kolay değil.
D: Gözlerini açsana, dediğinde yavaşça açtım.
Jen: Şeyy...
D: Şimdi söyle hadi, dediğinde doğrudan gözlerine baktım. Lanet olsun bunu yapmamalıydım. Söyleyemedim işte. Olmadı. Yapamıyordum bir türlü.
D: Neyse benim gitmem gerekiyor ne söyliyceksen sonra devam edersin olur mu ?
Jen: Sen git hadi ben sonra da söylerim, dedim ve gülümsedim. Dave gidince arkasından Justin geldi.
J: Söz verdiğim gibi Carly'den ayrıldım. Sen ne yaptın ?
Jen: Şeyy...
J: Ne oldu ?
Jen: Ben daha Dave ile konuşmadım.
J: Az önce yanındaydı.
Jen: Evet ama söyleyemedim.
J: Gerçekten mi ? dedi ve tam gidiyordu kolundan tuttum.
Jen: Bak senin için bitti demek kolay olabilir ama benim için o kadar kolay değil. Senin kadar odun değilim.
J: Peki ama söyliyceksin hemen.
Jen: Bir daha ki sefere söyliycem.
J: Şimdi derse gitsen iyi olur geç kalmak istemezsin. Öğlen yemeğinde görüşürüz.
Jen: Yemekte birlikte oturursak dikkat çekeriz evde görüşürüz anca.
J: Off ya, dedi ve sınıfına gitti. Bende hemen kendi sınıfıma gittim. Ders ingilizceydi. Bay Hudson edebi bir kitaptan bahsederken biz de Clarisse ile en arkada oturmuş mesajlaşıyorduk.
"Eeee ne oldu ?" diye mesaj attı Clarisse.
"Hiç" diye yazdım bir gözünle Bay Hudson'a bakıyordum.
"Nasıl hiç".
"Konuşamadım." dedim yollamadan önce Bay Hudson'a baktım. O farketmeden gönder tuşuna bastım. Ama bir şeyler anlamış gibi bana bakmaya başladı. Telefonun titreşimini hissettim ama bakmadım. Bay Hudson gözlerini bana dikmişti. Telefon nerdeyse 4-5 kere titredi. Clarisse mesajlarımı fakmıştı. Bay Hudson kitabına döner dönmez mesajlara baktım. Tam okuyordum ki Bay Hudson'nın sesiyle irkildim.
Bay H. : Bayan Marsh !
Kafamı kaldırdığımda tepemde dikiliyordu. Yuh adam resmen ışınlanmıştı. Telefonumu aldı ve beni müdürün odasına götürdü. Bir bu eksikti zaten. Müdür iki saat aynı şeyleri tekrar etti. En sonunda babamı arıyacağını söyleyince itiraz ettim. Babam gelirse işler kötü olurdu. Babam bana fazla düşkündü ve derslerime çok önem verirdi. Dersi dinlemek yerine mesajlaştığımı öğrenirse bana çok kızıcaktı. Ama müdür kararlıydı babamı aradı. Ben dışardayken müdürle konuştular biraz sonra babam çıktı ve yanıma geldi. Bana telefonumu uzattı.
M: Belki de İngilterede okumaya devam etmelisin.
Jen: Baba...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STEP BROTHER
Fanfiction"Biz kardeşiz." dedim sinirle. "Sana üvey kardeş fantezimden bahsetmedim herhalde." dedi ve tabii ki piç smile yapmayı unutmadı.