J: nasıl?
Jen: bilmiyorun Dave her şeyi anlatmış sanırım, dediğimde telefonum çaldı bu babamdı. Açmak istiyordum ama bunu yapamazdım. Ağlamaya başladım. Justin gözyaşlarımı sildi. Telefonunu çıkarıp birine mesaj attı. Sonra bana gülümseyerek
J: gidelim mi? diye sorunca sadece kafa salladım. Clarisse'e hızla her şeyi anlattım. Acilen evden çıktık. Justin arabayı hızla sürüyordu
Jen: Dur!
J: ne oldu?
Jen: eve gitmek istiyorum
J: ama dedin ki
Jen: biliyorum ama son kez babamı görmek istiyorum
J: tamam, dedi ve arabayı geri çevirdi. Evimizin olduğu sokağa gelince biraz yavaşladı.
J: en iyisi gerisinu yürüyelim
Jen: arka kapıdan içeri girebiliriz
J: bu çok tehlikeli bence camdan salona bakabilirsin
Jen: ama- haklısın, dedim ve arabadan indim. Ben önde Justin arkamda sessice eve yaklaştık. Eve yaklaştıkça kalbim güm güm atıyordu. Salon penceresinin oraya gittim. Babam ve Pattie öylece oturup konuşuyorlardı. Ne konuştuklarını bilmiyordum ama mutlu değillerdi. Justin elini omzuma koydu. Hafif dönüp ona baktım
J: aşkımız için
Jen: aşkımız için, diye tekrarladım.
J: ben arabaya gidiyorum
Jen: hemen geliyorum, dedim ve pencereye döndüm. "Şuana kadar nerdeyse her zaman beni destekledin babacığım. Ama bu konuda yanımda olur musun bilmiyorum. Yine de ben daima seni sevicem" dedim kendi kendime. O anda biri kolumdan tuttu.
Jen: Dave! diye bağırdım.
D: gidiyoruz
J: Nereye?
D: Justin!
J: bak Dave gidiyorum. Bir daha beni görmiyceksin. Şimdi izin ver de gidelim
D: o kadar kolay değil
J: izle de gör, dedi ve diğer kolumdan tuttu ve beni çekti. Dave de diğer kolumdan tuttu ve çekti
D: bağırmamı ister misin?
Jen: sakın! Pattie ve babam bizi fark eder
D: o zaman benimle geliyorsunuz
J: Hayır gelmiyoruz
D: peki o zaman, dedi ve ağzını açtı
Jen: Tamam Dave!
J: Hayır
Jen: Ne?
J: bu oyun biticekse bitsin artık. Ne olucaksa olsun, dediğinden hemen sonra Dave bir çığlık attı. Pattie ve babam hızlı dışarı çıktı. Babamla gözgöze gelince kendimi çok kötü hissettim. Justin hemen kolumdan tuttu ve beni çekiştirerek arabaya götürdü.
M: Jen!
Jen: üzgünüm baba seni seviyorum, dedim ve arabaya bindim. Ağlıyordum hemde delice. Justin dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı ve arabayı çalıştrdı. Hemen havaalanına gittik. Pasaportlarımız çoktan hazırdı. Hemen kuyruğa girdik. Bavulumuz yoktu o yüzden işlemleri hemen hallettik. Tam uçağa giderken yine o tanıdık sen
X: Jennifer! Diye seslendi bu babamdı. Bir hata yaparak arkama baktım
Jen: Baba!
M: Jennifer konuşalım
Jen: Hayır baba. Her şey daha kötü olucak
J: gitmeliyiz Jennifer
Jen: seni seviyorum baba. Pattie ile mutlu olacağını biliyorum, dedim ve arkamı dönüp Justin'nin peşinden gittim. Birlikte uzun bir koridora girdik. Sonra da uçağa bindik. Babamın yüzündeki o ifadeyi asla unutamıycaktım. Gitmek en iyisiydi. Kalırsak ya babam ya ben üzülücektik. Başka ülke sınırlarında babam ve Pattie resmi olarak evli sayılmadığı için Justin ve benim içinde sorun olmıycaktı. Bu herkes içinde daha iyi olucaktı. Justin gözyaşlarımı silince ağladığımı fark ettim. Justin bana her şey iyi olucak der gibi bakıyordu bense sadece camdan bakıyor ve babamı düşünüyordum.
Jen: belki de geri dönmeliyiz
J: artık çok geç Jennifer, dedi dışarıyı göstererek. Camdan bakınca ne demek istediğini anladım. Uçak çoktan kalkmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STEP BROTHER
Fanfiction"Biz kardeşiz." dedim sinirle. "Sana üvey kardeş fantezimden bahsetmedim herhalde." dedi ve tabii ki piç smile yapmayı unutmadı.