"Ah, kaldırımlar biliyor,
Bir devir muhteşemdik.
Güz güneşinden hüzünlü,
İlkyazdan şendik."
"Güz."
Güz mü?
Yastığa başımı biraz daha bastırdım. Uykumun en sevimli kısmındaydım, rüyamda Ege'yi görüyordum...
Baba gerçekten Ege'den bu kadar mı nefret ediyorsun?
Kapı tıklatıldığında gözlerimi daha sıkı kapatıp "Uyuyorum." diye mırıldandım.
"Görüyorum." dedi babam ne yüksek, ne alçak çıkan daima düz olan sesiyle. "Öğrenci işleri ile randevun vardı."
"Randevu değil o," dedim, sesin geldiği yöne sırtımı dönerken.
"Kaydını yeniletmekten vazgeçtiysen, okula dönmekten de vazgeçtin olarak kabul ediyorum." dedi.
"Sadece..." dedim, sakin kalmaya çalışarak. "Uykum var."
"Çok normal," dedi, kinayeli olduğunu bildiğim ama sabit tuttuğu sesiyle. "Gece oldukça geç döndün."
Sessizce gitmesini bekledim.
"İngiltere'den döneli henüz iki gün oldu ama sen kendini hemen o zırtapozun çöplüğüne attın."
Yatakta hızla doğrulup oturdum. "Sen barın Ege'ye kaldığını biliyor muydun?"
Elindeki kahve kupasından yavaş bir yudum alırken yüzüme baktı. "Burada olmayan sendin, ben değil."
Gözlerimi kıstım. "Yağız abi söyledi değil mi?"
Başını yavaşça iki yana salladı. "O çocuk, Yağız'ın yarısı kadar bile akıllı olsaydı..."
Babamın Ege'yi değil de abisini sevmesinin tek bir sebebi vardı, o da ticari zekasının olduğuna inanması. Yağız Fırtına, onun gözünde gelecek vadeden bir işletmeciydi. Ege ise serseri, haylaz, işe yaramaz ya da kendi deyimi ile zırtapozdu.
"Ne yapardı, barı sana mı satardı?"
Kahvesinden sakince bir yudum daha aldı. "Prensiplerime uyan bir anlaşma olmazdı ama en azından kendisini kurtaracak kadar para geçerdi eline."
Yataktan kalktığımda odanın iki farklı ucunda olan terliklerimi es geçerek çıplak ayaklarımla banyoya doğru yürüdüm.
"Doğru senin prensiplerinde en yakın arkadaşının şirketini yarı fiyatına satın almak var. Ege'nin yüzüne bakamıyorum... Ama zaten istediğin de buydu değil mi? Ege benden uzak olsun da." Kapıyı hızla çarptığımda sesini duymuştum ama ne dediğini anlamaya çalışmadan suyu açtım.
Duş almam, saçlarımı kurutup şekle sokmam, okula dönüş için ayarladığım elbisemi giymem ve makyajımı yapmam yarım saatten fazla sürmüştü.
Aşağı kata indiğimde babam mutfak masasında tabletinden günlük gazeteleri okuyordu.
Kupamı raftan alıp demlikten kahve doldurdum. Benim için hazırladığı tabağın önündeki sandalyeye oturup kahvemden bir yudum aldım.
"Portakal suyu sıktım." dedi, gözünü okuduğu sayfadan ayırmadan.
"Kahve içiyorum." dedim, bariz gerçeği ortaya sererek.
"Miden için sağlıklı değil."
"Çok ironik değil mi..." Bakışları bana döndüğünde yapmacık bir ifade ile gülümsedim. "Yaptığın her şeyi yapmamamı söylüyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKYAZ
General FictionGeri döndüm. Tek tek söküp attığım ne varsa, üstüme bir bir diktim de döndüm. Kalbime geri döndüm.